comScore

Trabzonspor Trabzonspor

Okay Yokuşlu, FutbolArena'ya konuştu

27 Ocak 2023, Cuma 09:56
Okay Yokuşlu, FutbolArena'ya konuştu

Bu sezon İngiltere'ye ve West Bromwich Albion'a dönen Okay Yokuşlu 28 yaşında kariyerinin en iyi dönemlerinden birini geçiriyor. Ekimden bu yana takımıyla beraber fırtına gibi esen Okay İngiltere'deki ilk özel röportajını Futbol Arena'ya verdi.

FutbolArena - Okay Yokuşlu beş sezondur Türkiye'den uzakta. Araya İngiltere'de kısa bir kiralık dönem girmiş dört yıllık İspanya macerasını geçen yaz noktaladı. Ve daha önce altı ayda göz doldurduğu, iyi izler bıraktığı West Bromwich Albion'a döndü, üç yıllık sözleşmeye imzayı bastı. Bu kez iki yıl önceye göre bir fark var: Orta İngiltere'nin köklü kulübü West Brom artık Premier Lig'de değil, Championship'te mücadele ediyor. Üstelik bu çok çekişmeli ligde 13. Haftada sondan üçüncü sıraya kadar inmişlerdi. 25 Ekim'de yeni teknik direktör Carlos Corberan'ın gelişiyle West Bromwich hızla tırmanışa geçti. Okay da Corberan'ın döneminde takımın vazgeçilmezi haline geldi. Orta sahayı kontrol eden 6 numara rolünde hep ilk 11'de. Playoff potasına girmeyi hedefleyen takımın halen en önemli oyuncularından birisi. Okay'la geçen hafta çok soğuk bir kış gününde kulübün antrenman tesislerinde buluştuk. Okay, İngiltere'ye dönüşünün öyküsünü, bu sezon sahadaki değişimleri ve biraz da Türk Milli Takımı'ndaki hedeflerini Futbol Arena'ya anlattı.
 
Şöyle başlayalım. Sen aslında İngiltere'de bir yarım sezon geçirmiştin 2021'de. İngiltere'ye dönüşünü bir dinleyebilir miyiz senden?
- İngiltere'ye dönüşüm şöyle oldu: Celta Vigo'yla olan sözleşmenin sonuna gelmiştim artık. Boşta kalacağım aşikârdı. Ben de bu yaz döneminde gelen teklifleri değerlendirmek durumunda kaldım. Başka ülkelerden de teklifler vardı. Ama yarım sezon burada geçirdiğim dönemde çok güzel zamanlarım olmuştu. Hem kulübün bana olan yaklaşımı ve benim de burada kendimi rahat hissetmem ve performans sergilemem hem de gerçekleştirmek istediğim bir hedef olan Premier Lig hayali olunca ben de kalktım geldim.

Sen sadece yarım sezon oynamıştın ama bir ilginç kaynaşma olmuştu kulüple de taraftarlarla da. Birmingham şehrinde ve West Bromwich Albion'da neler hoşuna gitti, neleri sevmiştin o ilk altı ayda?
- O zaman geldiğimde kulüp Premier Lig'in alt sıralarındaydı ligde kalma mücadelesi veriyordu. Ben geldikten hemen üç gün sonra maçlara başladım ve ilk maçtan itibaren çok iyi geçen bir dönem oldu hem takım adına hem de bireysel açıdan. Ama ligde kalmayı başaramadık. Çünkü rakiplerimiz kaybetmedi biz maç kazanmamıza rağmen. İlk günden itibaren, ilk maçta itibaren taraftarla da aramızda güzel bir ilişki oldu. Kulübü de çok sevdim. Kulüp içindeki insanların, takım arkadaşlarımın, herkesin yaklaşımı çok iyiydi. Çok güzel bir aile ortamı vardı. Ben de bundan çok hoşnut kalmıştım. Yarım sezon geçirip döndükten sonra açıkçası bir yanım burada kaldı diyebilirim. O yüzden benim için buraya geri dönmek zor olmadı.


Araya çok küçük bir İspanya sorusu: Son iki sezon iyi gitmedi İspanya'da. Sebebi neydi? Hem Celta'da hem Getafe'de...
- Buraya geldiğim ilk dönemde Celta'da fazla forma şansı bulamamaya başlamıştım. O yüzden zaten bir kulüp değişikliği oldu. Burada iyi geçen bir sezonun ardından tekrar Celta'ya döndükten sonra durumun değişmesini beklerken gördüm ki performansla alakalı olmayan şeyler var. Artık orada miladın dolduğunu kendi gözümle görmeye başladım. Ondan sonra bir Getafe maceram oldu. Orada maçların çoğunda oynadım. Ama orada da başka sebeplerden dolayı imza atılmadı. Daha çok pandemiden sonra finansal konularla alakalıydı bu. Ve sözleşmenin de sonuna geliyordum. İspanya'da son iki yıl Celta'da forma süremin azalmasıyla beraber kiralık dönemlerim oldu. Böyle yer değiştirmelerin çok olduğu, kulüp değiştirmelerin çok olduğu bir dönem geçirdim ama şu anda buradayım.
 
SEZONA TAKIMDAN GERİDE BAŞLADIM

Şimdi bu sezona bakalım biraz. Takıma aslında biraz geç katıldın. Senin anlaşman haziran sonu bitti. Bu sezon da Dünya Kupası sebebiyle herkes hazırlık kamplarına biraz erken başladı. 18 Temmuz'da senin yeni sözleşme yaptığını duyduk. İlk maça 30 Temmuz'da çıktı takım. İlk maçta hatta kadroda yoktun tabii çok yakın tarih olduğu için. O hazırlık kampına, hazırlık dönemine biraz geç dahil olman bir dezavantaj yarattı mı sezon başında?
- Tabii buraya imza atmam dediğiniz gibi biraz geç oldu. Ayrıca ben imza attıktan sonra da vize işlemlerini beklemek zorunda kaldım. O yüzden birazcık geç kaldık. Bireysel olarak ne kadar idman yapsanız da takım antrenmanı gibi olmuyor. Ben anlaştığımda zaten takım Portekiz'de bir kamp dönemini bitirmişti ve burada idmanlar devam ediyordu. Tabii o kampı kaçırmak bir dezavantaj oldu. Ne kadar bireysel idman yapsam da takım arkadaşımın gerisinde başladım.


Bir önceki döneminde de, bu dönemde de farklı teknik direktörler oldu West Brom'da. Takıma geri dönerken rolün konusunda yönetimle veya hocayla konuşma imkânı buldun mu?
- Açıkçası öyle bir rol konuşması olmadı. Buraya dönerken de herhangi bir hocanın veya birinin etkisi altında kalmadım. Daha çok kulübü ve buranın ortamını bildiğim için geldim. O yüzden öyle bir rol konuşması da söz konusu olmadı.

Premier League'de oynamıştın daha önce konuştuğumuz gibi. Championship'in şöyle bir farkı var. Premier Lig bir dünya markası ama burada da 24 takım ve 46 maçlık bir fikstür var. Premier Lig'le Championship arasında özellikle ilk üç-dört ayda ne gibi farklar gördün?
- Premier Lig çok büyük bir sahne. Çok keyifli orada olmak. Her hafta çok büyük arenalarda oynuyorsun. Dünyanın en iyi ligi bana göre. Ama Championship'te olmak, burada oynamak da çok keyifli. Hem oynamak hem de izlemek bana kalırsa keyifli. Bir kere futbola doyuyorsun izleyici olarak. Her üç günde bir maç var. Bunu takım arkadaşlarıma da söyledim: Burada bir duyguyu devam ettiremiyorsunuz. Mesela bir maçı kazandıktan sonra hemen üç gün sonra maç geliyor. O maçta yenilirsen tekrar bir üzüntüye giriyorsun. Bir bakımdan da iyi, kötü geçen bir maçın ardından hemen telafi etme şansın oluyor. Biraz tabii ki fiziksel açıdan oyuncuları zorlayan bir lig. Hem fiziksel hem de mental açıdan kendini hep hazır tutmak zorundasın. Bir de takımların rekabet etme gücü genelde birbirine yakın, herkes herkesi yenebiliyor. Bu nedenle keyifli bir lig. Ama mentaliteyi hep yüksek tutmak lazım. Çünkü bir ya da iki maç üst üste kaybedince sıralamada bir anda beş altı basamak geri gidebiliyorsun.

Sadece futboldan bahsetmiyorum, profesyonel sporcular bazen şöyle söyler: İdman olacağına maç olsun. Aslında senin de tercih ettiğin bir şey mi bu?
- Tabii zevkli bir şey, güzel bir şey. Kazanmaya başlayınca daha zevkli oluyor tabii ki.

Ekim ayına sıçrayalım. 25 Ekim'de Carlos Corberan imzaladı ve birden işler değişti. O döneme kadar bir maç kazanmıştınız. Sonra 13 maçını 11'ini kazandınız. Neleri değiştirdi yeni hoca saha içinde ve dışında?
- Tabii hocamız gelmeden önce çok beraberliğimiz vardı. Bir türlü galip gelemiyorduk.


DAHA ORGANİZE BİR TAKIM OLDUK

İlk golü yiyorsunuz genelde...
- Çok erken goller yiyorduk. Hocamız geldikten sonra bizi hem taktiksel açıdan hem de mental açıdan yükselttiğine inanıyorum. İlk günden itibaren saha içinde neler yapmamız gerektiğini öğrendik, daha organize bir takım haline geldik. Nasıl atak yapılması gerektiğini, nasıl defans yapılması gerektiğini bir bütün olarak her gün idmanlarda çalışıyoruz. Ve bunu bize çok iyi bir şekilde aktarıyor. Taktiksel açıdan ve mental açıdan bizi çok ileri götürdü.

Yani idmanlar biraz daha taktik ağırlıklı hale mi geldi?
- Şöyle söyleyeyim, sahaya çıktığımızda her bir kişi kendi rolünü çok açık bir şekilde biliyor.

Corberan genç bir hoca aslında. Bu yıl 40 yaşında olacak. Ama onun Bielsa'yla bir işbirliği de var. Leeds United'da onun first team coach'uydu bir süre. Bir Bielsa etkisi hissediyor musunuz? Ondan esinlendiğine dair birtakım işaretler var mı?
- Tabii ben Bielsa'yla çalışmadım. Ama duyduğumuz kadarıyla o da çok taktikselmiş. Tabii ki mutlaka ondan da bir şeyler almıştır. Ama benim şu zamana kadar çalıştığım en bana ilham veren ve en etkili hocalardan biri. Gerçekten can kulağıyla dinliyorsunuz anlattıklarını. Çünkü bazen ilk defa gördüğümüz şeyler de oluyor. Bence çok başarılı ve çok genç. Onunla çalışmak da çok keyifli.

Bielsa'nın mesela idmanlarda meşhur ‘murderball'u vardır. 5-6 dakika top hiç çıkmaz. Kenarlara da gitse oynamaya devam eden oyuncular...
- Biz de takım olarak geriden oyun kurma, doğru topa sahip olma ve gerektiği zamanlar da gerekiyorsa kontra atak, gerekiyorsa sağlam bir defans... Son maçta iki tane gol yedik. Ondan önceki 9 maçta açık oyunda sadece iki tane gol yedik, ikisi de penaltı. Aynı zamanda defansımızı da çok geliştirdik takım olarak. Bize hem bireysel olarak hem de kolektif olarak çok şey kattı.


Carlos Corberan'ın idmanlarda taktik konular üzerine çok durduğundan bahsettin. Video çalışması var mı ekstra? Daha uzun video izliyor musunuz?
- Toplantılarımız daha çok sıklaştı. Âdeta futbol dersi görüyormuşuz gibi. Ama güzel bir şey. Benim hoşuma giden bir şey. Çünkü oynadığın oyunu, sahada yapman gerekeni önce teoride bilmen lazım. Sonunda pratiğe döküyorsun. O açıdan sadece saha dışında bir saha içinde de hareketleri yapmadan önce bize videoda gösteriyor, ondan sonra hareketi yapmaya başlıyoruz.

Sizin maçlardan görüntüler mi yoksa rakiplerden de mi izliyorsunuz?
- Saha içinde öyle maç görüntüsü değil de daha çok takımın şekline dair, pozisyon almasına dair görüntüler ve animasyonlar izliyoruz, gerçek maçları değil. Saha dışında analiz yaptığımızda hem kendi maçımızı hem de o haftaki rakibimiz kimse onun maçını izliyoruz.

O geldiğinden beri yanılmıyorsam sen tek 6 numara gibi oynuyorsun. The Athletic'ten Elias Burke, senin rolünü metronom olarak tanımlamış. Öyle bir tanımlama yapmış senin için. Bize yeni sistemdeki rolünü anlatır mısın? Senin rolün ne oldu Corberan geldiğinden beri?
- Ben aslında hep tek 6 numara oynadım. Çeşitli zamanlarda çift ön libero oynadığımız oluyordu. Ama benim alışık olduğum ve oynadığım bir pozisyon sonuç olarak. Dediğim gibi burada yeni rolü çok düşünmüyorum. Bana yeni bir rol biçilmedi. Sadece takım olarak, ben de tabii ki... Saha içinde aynı şekilde hareket ederek herkesin daha kolektif ve daha birbiriyle anlaşarak oynamaya başladık. O yüzden tabii ki herkes saha içinde, herkes daha açık bir mentaliteyle oynamaya başladı, ne yapması gerektiğini bilerek. Bu yüzden herkesin bireysel olarak yukarı çıktığını düşünüyorum. Ama yeni rolle ilgili bir şey konuşmadık.

Senin önceki West Bromwich döneminde Gallagher vardı kiralık olarak. Şimdi önünde böyle daha hareketli box-to-box orta saha oyuncularının olmasını mı tercih ediyorsun? Senin önünde nasıl orta sahalar olsa daha rahat oynuyorsun?
- Tabii ki. Şöyle: Fizik yapım itibariyle de ben daha çok pozisyon oyuncusuyum. Box-to-box oynayan birisinin yanımda olması tabii ki daha takım için daha faydalı olabilir. Sonuçta iki pozisyon oyuncusunun yan yana oynaması takımı ileri götürme açısından belki aksaklık doğurabilir. Ama öyle olsa bile bunu başka türlü yöntemlerle de yapabilirsiniz, kapatabilirsiniz. Açıkçası ben takımdaki herkesle yan yana oynamaktan keyif alıyorum. Bir tercihim yok.

Okay, tabii senin yıllar içinde sahadaki rolün de biraz değişti. 15 yaşında profesyonel kariyer başladığın için kanat oyuncusu olarak başladım. Sonra 10 numara. Şimdi 6 numaradasın. O gelişimi sen nasıl görüyorsun?
- Tabii bu evrimin gerçekleşmesi uzun sürdü. Futbola başladığım zamanlarda, 8-9 yaşındayken sağ açık oynuyordum. O zamanlar tabii daha fiziksel olarak gelişimimi tamamlamadığım için boyum daha kısaydı. Ondan sonra tabii o ergenlik sürecini atlatınca fiziksel gelişimi tamamlamaya yakın boyumun da uzamasıyla beraber orta saha evrildim. O zamanki hocalarımız topla ilişkim iyi olduğu için beni 10 numaraya devşirmişlerdi. Ondan sonra Kayserispor'a geçtiğim zaman 8 numaraya, Trabzonspor'a geçtiğim zaman da 6 numaraya geçtim. O zamandan beri de 6 numara olarak oynuyorum.

 
ORTA SAHANIN KONTROLÜ BENDE

O zaman 30'lu yaşlarda da belki savunmanın ortasında bitirirsin. Sık rastlanan bir örnek tabi...
- Evet, olabilir. Uzun süre oynamak istiyorum. Belki daha sonrasında olabilir.

Bu deneyimi bir kesicilikle birleştirip böyle devam edebilirsin. Aralık sonunda Preston maçında iki gol attın, biraz normalin dışına çıktın. Çünkü çok sık gol atan bir oyuncu değilsin. Pozisyonun gereği de öyle. Hatta ikinci gol preste kaptığınız bir top vardı, sen onun üzerine attın. Böyle bir telkini var mı hocanın, daha ileri git, şut çek diye yoksa o gün biraz denk mi geldi?
- Aslında tam tersi. Hocamız daha çok orta sahanın kontrolünü elimize almamızdaki rolünü daha çok ön plana çıkarmaya çalışıyor.

Sen o orta yuvarlağı kontrol etmekle mi mesulsün aslında.
- Evet. İlk gol zaten şutlaydı. Tekrar bir topu geri kazanıp şutla attığım bir goldü. İkincide normalde hep çalıştığımız takımının önde presine dair bir pozisyon oldu. Presle beraber top kaptığımda da zaten üçüncü bölgedeydik. Ondan sonra öyle bir gol oldu. Ama hocamızın gol yollarında katkı verme anlamında özel bir telkini yok. Sadece futbolun doğrularını yapma ve benim de orta sahadaki görevim olan oranın kontrolünü takımın ele almasıyla alakalı daha çok telkinleri var.

İki sene önce, o zamanki The Athletic muhabiri Steve Maddeley ile bir röportaj yapmıştım senin hakkında. Daha doğrusu o sezon Premier Lig'de oynayan Türk oyuncular sezonu nasıl bitirdi diye böyle kısa değerlendirmeler istemiştim. O şöyle demişti: “Premier Lig Okay için biçilmiş kaftan. Açıkçası Premier Lig muhtemelen birçok kişinin düşündüğünden daha teknik bir lig. Bir İspanya kıyasla fiziksel ve teknik futbolun iyi bir karışımı var burada. Okay'da bu ikisinden de biraz var. Bence Premier Lig için mükemmel özelliklere sahip.” Ne dersin bu değerlendirme için?
- Katılıyorum. Bence de Premier Lig benim oyun tarzıma, oyun aklıma ve fiziksel kapasiteme daha yatkın olan bir lig olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu yorumuna katılıyorum. Lig hakkındaki yorumlarına da katılıyorum. Ne kadar burası çok fiziksel olarak görünen bir lig olsa da topla olan oyuncuların kalitesi de gayet yüksek.

 
İLK İKİ ŞANSINI ZORLAYACAĞIZ

Fizik konusundan bahsettik. Hele Championship'te maç sayısı daha fazla. Sana dair böyle bir eleştiri vardı: Maçların 60'ıncı dakikasından sonra yoruluyor, 75'te oyundan alınıyor. Son 10-12 maça bakıyorum: Hep 90 dakika oynamışsın. Hiç dakika kaçırmamışsın...
- Çok normal. Çünkü daha demin de konuştuğumuz gibi sezon başını geçirmediğim için belki ilk haftalarda 90 dakikayı maksimum derecede tamamlama gücüne normalden daha zor ulaşıyorsunuz. Ama bu tamamen çalışmayla düzeltebilecek bir şey. Ben de bunu yaptım birkaç hafta sonra gördüğünüz gibi zaten. Daha önce de yaptığım gibi 90 dakikayı çıkarabiliyorum.

Bu sık maç takviminin içinde zaten çok ekstra bir çalışmaya vakit kalmayabilir. Ama saha çalışmasının dışında ekstra idman ya da çalışma var mı bireysel ve takım olarak?
- Açıkçası bu ligde çok ne kadar ekstra yapmaya çalışsanız da çok yapamıyorsunuz. Çünkü daha çok maç ve dinlenmeyle geçiyor. Dinlenmenize ve toparlanma sürecine önem vermeniz gerekiyor. Zaten maç bitiyor, ertesi gün rejenerasyon yapıyoruz takım olarak. Tabii daha oynadığınız maçın etkileri de sürmüş oluyor. İkinci gün biraz taktik çalışıyorsunuz ama sahadaki idman bittikten sonra tekrar toparlanmaya içerde devam ediyoruz. Bu sebeple uykunuza, beslenmeniz ve toparlanmaya daha çok önem vermeniz gerekiyor.

Şimdi önünüzde daha uzun bir yol var. İlk devre yeni bitti gibi neredeyse. Championship'teki bu sezon farklı olan şu: Tepedeki iki takım, yani doğrudan Premier Lig'e çıkacak iki takım biraz farkı açtılar. Sezon sonu nerede görüyorsun West Brom'u?
- Burası gerçekten uzun vadeli plan yapmak için gerçekten uzun bir lig. Çünkü dinamiklerin çok değiştiği bir lig. Biz son 10-12 maçtır nasıl yapıyorsak, yani maç maç bakıp sezon sonuna kadar böyle götüreceğiz. Çünkü bir bu kadar daha maç var, oynadığımız sayı kadar maç var. Ama şu an çok iyi bir ivme yakaladık. Ve tabii ki herkesin içerisinde de bir umut dolaşıyor. Şu anda playoff'ların içerisindeyiz. Tabii ki ilk iki için şansımızı zorlayacağız. Ama şu anda belli bir puan farkı var. Tabii ki bu sadece bizim elimizde olan bir şey değil, rakiplerin de alacağı sonuçlara bağlı. Ama şansımızı sonuna kadar zorlayacağız. Her maça kazanmak için çıkacağız.


Bir de İngiltere'ye özel bir gelenek var. Burada kupaların ayrı önemi var biliyorsun. FA Cup zaten 150 yıllık bir kupa, dünyanın en eskisi. Lig kupası o kadar eski değil ama özellikle alt lig takımları büyük önem veriyor. En üst ligdeki takımlarla belki yılda eşleşebilecekleri bir fırsat, işte bir sürpriz yapma olanağı gibi görüyorlar. O havayı sen de soluyor musun?
- Kupa maçlarında başka bir atmosfer oluyor. En son oynadığımız kupa maçında da deplasmana gitmiştik. Yani gerçekten çok çekişmeli maçlar oluyor. Oranın da ayrı bir zorluğu var. Çünkü altta gelen takımlar da gerçekten şansını kullanmak istiyorlar. Mesela biz beşinci lig diyebileceğimiz National League takımıyla oynadık. Ama gayet iyi oyuncuları vardı ve iyi rekabet edebilen bir takımdı. Deplasmanda berabere kaldık. Evimizdeki tekrar maçını 4-0 kazandık, öyle turu geçebildik.

Takımda bir önceki döneminden tanıdığın oyuncular da var: Diangana, Livermore, Furlong... Zaten çok vakit geçmemiş aradan. Kimlerle aran daha iyi? Takımda daha yakın hissettiğin, bulduğun oyuncular kimler?
- Hepsi çok iyiler tabii. Yani hepsiyle ilişkim çok iyi. Ama tabii Grady Diangana'yla biraz daha samimiyetimiz var. Çok yakın oturuyoruz, iyi bir arkadaş. Ama hepsi iyi, soyunma odamız çok iyi, ortamımız çok iyi.

Bir de bence bir avantajın var. Türkiye'den gelen diğer oyunculara nazaran, İngilizcen var. Türkiye'de mi öğrenmiştin? Okulda edindiğin bir İngilizce mi?
- Geliştiriyorum, hâlâ geliştiriyorum. Her yıl biraz üstüne koyduğumu düşünüyorum ama iletişimimi sağlayabiliyorum. Yani röportajlara çıkıyorum. Herhangi bir ders de almadım. Sadece okuldan temelim vardı. Türkiye'de oynarken de yabancı oyuncularla pratik yaparak, film izleyerek, müzik dinleyerek, oralarda biraz geliştirdim. İşte herhalde öğrenmeye isteğim olunca gelişiyor. Hâlâ da geliştirmeye çalışıyorum.


Kulüp kanalına İngilizce röportaj veriyorsun. Bir çevirmenin yok herhalde burada?
- Yok, hiçbir şeyim yok. Ama bende şöyle bir şey var: Hiçbir zaman yeterli göremiyorum İngilizcemi. Dışarıdan duyan birisi İngilizcemin iyi olduğunu söylüyor ama ben daha da iyi olsun istiyorum. O yüzden kendimce film, müzik, alt yazıları değiştiriyorum, bir şeyler yapıyorum.

Geçen 6 Kasım'da baba oldun. İki aylığı geçmiş. Nasıl, baba olmak neler kattı sana şu ana kadar?
- Tabii özel bir his, çok özel bir his. İlk başta insan şey yapamıyor, çok büyük bir, yoğun bir duygu. Tabii insan olarak biraz da sorumluluğunuzun arttığını hissediyorsunuz saha içinde. Mesleğinize de yansıyor açıkçası.

Daha böyle koşa koşa eve mi gitmek istiyorsun?
- Yok aslında. Gerçi özlüyorum uzakta olduğum zaman. Zaten işinde sorumluk sahibi olduğunu düşünen birisiyim. Futbolun gereksinimlerini her zaman saha içi, saha dışı yapmaya çalışan birisiyim. Ama çocuğum olduktan sonra bunun daha da önemli anlıyorsun ona örnek olma açısından. Şu an çok erken tabii ki ama ilerisi için ona bir rol model olma açısından. Hem yoğun, güzel hem de güzel bir duygu. Hem sorumluluk bilincinin biraz daha yukarı çıkartan bir şey benim açımdan. Muhabbetlere de başladık yavaş yavaş. Kelimelerle olmasa da seslerle…

Birmingham'da bir süre yaşadınız, şimdi de yaşıyorsunuz. Şehirde sevdiğiniz, yaptığınız neler var eşinle?
- Burada kanallar çok fazla. Biz kanal kenarında yürümeyi biraz seviyoruz. Daha çok restorana, pub'a gitmeyi seviyorum. Pub'a da şöyle bir ilk deneyim oldu. Hep bahsedilirdi hiç gitmemiştim. Bir gün öyle bir yoldan geçerken “Hadi dedim, girelim şuraya.” Bir baktım o gün de Şampiyonlar Ligi maçı var. İçeri bir girdik zaten, ortam muhteşem. Ondan sonra böyle bir güzel bir maç olduğu zaman gidiyoruz. Şimdi bebekten sonra birazcık sekteye uğradı ama onu seviyorum.

Tabii siz Londra'ya da gidiyorsunuz... Orada yapmayı sevdiğiniz bir şey var mı?
- Burası çok yakın Londra'ya. Çok sık gidip geliyoruz. Londra'ya bir yeni restoran, yeni bir şey keşfetmek istiyorsak gidiyoruz. Zaten tarihi yerleri daha önceden de gezmiştik. Bazen misafirlerimiz olduğu zaman onları gezdirmeye gidiyoruz. Ama daha çok yeni yerler keşfetmek için gideriz.


DAVET GELİRSE KOŞA KOŞA GİDERİM

Son olarak Milli Takım'ı soracağım. Sen en son Hollanda maçında oynadın yanılmıyorsam. 2021'de o kötü Hollanda maçı var. Ondan sonra galiba oynamadın. Milli Takım'ın şimdiki ekibiyle temasta mısın?
- İlk başta temasımız olmuştu. Ondan sonra herhangi bir temasımız olmadı. Tabii ki o kötü geçen bir şampiyonanın ardından bir yapılanmaya gidildi. Bunu da oldukça saygıyla karşılıyorum. Dediğim gibi başta hoca kararını bildirdi, ben de saygı duyduğumu söyledim.

Mart'ta tekrar eleme müsabakaları başlayacak. Hani orada bir tekrar çağrılırım bekletin var mı?
- Her zaman var. Sadece mart için değil, bundan önceki kamplarda da vardı. Bizim işimiz sonuçta performans. Ve performansınızı iyi vermekse sizin işiniz, ben de onu yapmaya çalışıyorum. Sonuçta kulüp takımlarında kendimizi gösterdiğimiz için, kulüp takımında tabii ki takım olarak bir hedefimiz var, bir yere yükselmek. Tabii ki burada iyi performans sergiledikten sonra her zaman davet gelmesini bekliyorsunuz bir Türk sporcu olarak. Ama şöyle bir şey: Değiştiremeyeceğim şeyler için üzülmüyorum. Sadece işimin gerekliliklerini yapıyorum ve iyi performans sergilemeye çalışıyorum. Davet geldiği takdirde seve seve, koşa koşa tabii ki de giderim.

Röportaj: ALP ULAGAY
Foto: TOLGA OVALI

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!