"OYUNU OKUMAK"
Şenol Güneş,“oyunu okumayı öğreniyorum” demişti Kore'de çalışırken kendisi ile yapılan bir röportajda. Elbette bu hocanın sık yaptığı göndermelerden biri idi. Teknik direktörlüğünün Trabzon yıllarında hoca için en sık kurulan cümlelerin başında gelirdi; "iyi ama oyunu okuyamıyor..."
Oyunu okumak imkanlardan bağımsız düşünülür mü peki? Dün Galatasaray'a karşı Trabzonspor 11'ini gördüğümde “hoca aldandı” dedim. Ankaragücü maçı, hocayı aldattı. Ünal Karaman'ın kadrosu tam da Fatih Hoca'nın istediği gibi idi. Başakşehir maçını düşünün uzun süre işler aslında Fatih Hoca'nın istediği gibi gitmişti. Keza Fenerbahçe maçı da... Zımni bir “sen gelme ben de gelmiyorum” anlaşmasının ilanı gibiydi kadro ve oyunlar. Karşılıklı bir “yormayalım birbirimizi, hırpalamayalım” beyanı gibi. Demek istiyorum ki dünkü maçta eğer oyun okuma üzerine bir Ünal Karaman eleştirisi yapılacaksa bu sonraki değişiklikler üzerinden değil ilk 11 üzerinden olur. “Fatih Terim'in gidebildiği yere kadar gol yemeden gideyim” arzusunu yerine getirmek için ideal bir başlangıç yapmış oldu Trabzonspor. Oysa dün Trabzonspor'un ihtiyacı maçın sonunda değil başında çabuk geçmekti orta sahayı. Yumağa dönmüş kalabalık orta saha asıl Galatasaray'ın istediği idi ve ilk yarıda istediğini aldı Cimbom.
Trabzonspor ilk yarıda aramalı bulmalı ve yormalıydı Galatasaray'ı. Ama sorun şu ki orta sahayı driplingle geçecek bir Parmak bile yoktu. Ekuban ve Sturridge fiziken, Donis de bir türlü ruhen hazır değildi. Dolayısıyla benim olması gerektiğini düşündüğüm 11 imkansızdı. Görüyorsunuz “hoca yanıldı” cümlesini ağız tadıyla bile kurdurmuyor şartlar. Yoksa vallahi billahi eleştirmek en sevdiğim kısmı bu işin. Ha son bölümde ilk çıkan Hüseyin mi olmalıydı? Ben de Ekuban girerken Yusuf'u çıkarırdım. Ama beraberlik golü geldiğinde sahada İranlı'nın muadili sayılabilecek Doğan vardı. Yani “şöyle olmalıydı” denilen düzende yedi Trabzonspor beraberlik golünü. Ve Trabzonspor, ikinci yarıda rakibinden daha çok, daha net pozisyonlar buldu. Galatasaray'a karşı Başakşehir, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın bulduklarından daha çok ve daha net…Diğer taraftan geçtiğimiz yıldan bu yana Trabzonspor'un son bölüme önde girdiği ve puan kaybettiği maçların sayısına bakınca, “x çıkıp y girmeliydi”den daha çok bir psikolojik çalışmaya da ihtiyaç var sanki.
"ERKEN SATIŞ ZARAR ETTİRİR"
Demek oluyor ki hocanın da öğreneceği şeyler var ama Kore'ye gitmesine gerek yok. Evet, mevzuyu yine getirdik Şenol Hoca'ya… Artık kimse hoca için “oyunu okuyamıyor” demiyor zira son birkaç senedir daha geniş kadrolarla çalışıyor ve Hoca'yı saha içinde sorgulamak pek kimsenin haddi değil. Yine de sevgili Cüneyt Kaşeler'in çok güzel benzetmesi ile milli takımın durduğu yer ile Trabzonspor'un durduğu yer çok yakın ve bu bir handikap. Kısa sürede beklenenin üzerinde başarılar, umudu büyüttü ve ahali sonuç istiyor. Oysa hem milli takım hem Trabzonspor; hem eski usta, hem yeni usta henüz inşaat aşamasında. Şenol Güneş'i büyük teknik adam yapan Trabzonspor kadrolarının (96-2005-2011) inşa süreçlerini ve sürelerini hatırlayın ve öyle bakın Ünal Karaman'ın takımına, beklentinizi öyle şekillendirin. Milli takımın 2002'ye giden sürecini öncesini düşünün ve bu yazdan beklentinizi ona göre ayarlayın öyle bakın Avrupa Şampiyonası'na. Sergen Hoca okursa kızacak belki ve kendi açısından haklı olabilir inşaat yapmıyor. Ama milli takım ve Trabzonspor inşaat sürecinde. Erken satış zarar ettirir ahali, başarılı bir tüccar olamadım ama bunu öğrendim; erken satış zarar ettirir!"
Son dakika Trabzonspor Haberleri FutbolArena'da!
BEŞİKTAŞ
FENERBAHÇE
GALATASARAY