İşte o röportaj..
Soru: Siz Türk Milli Takımı forması giyerken Türkiye, Avrupa'nın ya da dünyanın güçlü bir futbol ülkesi olmaktan uzaktı. Şimdi ise durum farklı. Futbolculuğunuzda yaşadığınız bu zor zamanlar, milli takım teknik direktörü olduğunuzda sizin bakış açınızı nasıl etkiledi?
Fatih Terim: Çok farklıydı. Ben teknik direktör olduğumda bakış açım belliydi. Son 70 yılda hiçbir şey yapamamıştık. 1993 yılında Türk Milli Takımı'nın teknik direktörü olduğumda, ilk basın toplantımda söylediğim şuydu: "Size söylemeyeceğim tek bir kelime var, sabır. Bu ülke çok fazla sabretti." Oyuncularıma dedim ki kaybetmekten korkmayın çünkü zaten bundan önce çok kaybettiniz. O dönemler Türkiye sahaya 9-0-1 taktiğiyle, defansta 9 oyuncuyla çıkıyordu. Defansif oynayarak zaten kaybediyorduk. Dedim ki, neden ofansif oynayarak kaybetmiyoruz? Ve zamanla 40, 50 yıl boyunca yenemediğimiz takımları mağlup etmeye başladık.
Soru: Teknik direktör olmayı planlıyor muydunuz?
Fatih Terim: Futbol oynarken kendi kendime dedim ki "Futbolculuğu bıraktığımda, futbol benim için tamamen bitecek." İlk kızım yeni doğduğunda Jupp Derwall benden futboldan kopmamamı istedi. Ama ben de ona kızımla yeterince vakit geçirmeyeceğimi, onu göremeyeceğimi, bu yüzden futboldan tamamen kopacağını söyledim. Ve öyle de yaptım. 6 ay içinde eşimle birlikte hayatta yapacak başka şeyler bulduk. Artık futbolla ilgilenmez hale gelmiştim. Gazetelerden ve televizyon kanallarından yorumculuk için iyi paralar teklif ediliyordu. Ama onlara bunun benim işim olmadığını söyledim. Daha sonrasında 1986 Dünya Kupası'nı izlemek için Meksika'ya davet edildim. Gittim. Ve sonrasında futbola geri dönmeye karar verdim. Daha fazla saklanamadım. Herkes futbola geri dönmemi istedi. Benim teknik direktörlük kariyerim de böyle başladı.
Soru: Siz Türk Milli Takımı'nın futbolunu başka bir seviyeye çıkardınız. Milli takımı ilk kez finallere götürdünüz. Euro 1996. Elemelerde (Euro 96 elemeleri) zorlu bir başlangıç yapmıştınız. İsveç karşısındaki galibiyet mi sizi bunu yapabileceğinize inandırdı?
Fatih Terim: %100. Çünkü eğer İsveç'e kaybetseydik her şey bitecekti. Ayrıca İsviçre'yi deplasmanda yendik. Orada grubun liderliğini aldık ve devam ettik. Çok zor bir gruptu. İsveç, 94 Dünya Kupası'nın yarı finalistiydi. İsviçre'yi de çok iyi arkadaşım olan Roy Hodgson çalıştırıyordu. Onlar da o Dünya Kupası'nda son 16'ya kalmıştı. İsveç'i devre dışı bırakmak çok önemliydi. Maç öncesindeki basın toplantısında bir açıklama yaptım. Dedim ki: "Biz, Türk Milli Takımı olarak, yalnız yürümüyoruz. Hepimiz, futbolcular, siz gazeteciler, Türk milleti, eğer Avrupa Şampiyonası'na katılırsak hep birlikte gideceğiz." Sadece teknik direktörlük yapmadım, insanları da motive ettim. Lig bittikten sonra Türk medyası futbolculara öldürürcesine eleştiri yapıyordu. Bunu durdurdum."

