comScore

Galatasaray Galatasaray

"Drogba'nın ölüsü 25 gol atar.."

31 Ocak 2013, Perşembe 11:45

Türkiye'nin en iyi spor radyosu Radyospor'un Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül'e konuk olduk, radyoculuktan Fenerbahçe'ye, Aziz Yıldırım'dan transfer gündemine kadar keyifli bir sohbet gerçekleştirdik...

Türkiye'nin en iyi spor radyosu olan, yıllardır çizgisinden sapmayan Radyospor'un Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül, .com'un sorularını yanıtladı.

İşte Ertül'ün samimi açıklamalar yaptığı keyifli röportajı;

- Sizi sporseverler çok yakından tanıyorlar ancak yine de bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Futbol ve spor sevdanız nasıl başladı, radyo ile tanışmanız nasıl oldu?
Sporseverlik boyutu, herkeste olduğu ve olması gerektiği gibi aileden başladı. Ailemde herkes koyu Fenerbahçelidir. Dolayısıyla ben de Fenerbahçeli oldum. Taraftarlığın ve sporseverliğin ötesinde dominant ve genel anlamda futbolseverlik ise İspanya 82 Dünya Kupası'yla 10 yaşından itibaren şekillendi. İspanya 82 ile birlikte futbol ilgi ve merak olmaktan çıkıp sevda boyutuna geçti.

Radyoyla ve sektörle tanışmam tepeden inme olmuştur. Dönemin futbol şube sorumlusu olan Saran Holding'in patronu Sadettin Saran'ı Fenerbahçe camiası sayesinde tanımıştım. Radyospor Türkiye'nin ilk spor radyosu. İlk adı Radiosport. Sadettin Bey 2005'te onu satın alınca ve adını Radyospor olarak Türkçeleştirerek yeniden yayına geçirince, ekibe beni de dahil etti. Bu sayede ekibin başındaki İlhan Uzundurukan'ı tanıdım. İlhan Bey spor medyasında profesyonel anlamda duayen bir tepe yöneticisi. Hakkımda Sadettin Bey'e olumlu görüşlerde bulunmuş. Yayınlarda spor ahlakıydı, spor kültürüydü, dünyaydı, Avrupa futboluydu, Fener'di, Galatasaray'dı falan derken yıllar içinde kendimi radyonun başında buldum.

-"DOĞRU BİR TANEDİR, RENKLERE, ŞAHISLARA, KULÜPLERE GÖRE DEĞİŞMEZ"- - Sabahın erken saatlerinde futbolun ve sporun gündemini tutmaya başlıyorsunuz. Sabah Sporu programı da bir fenomen haline gelmiş durumda. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben Radyospor'da Türk futbolundan İddaa'ya, Amatör sporun sorunlarından moderatörlüklere kadar çok çeşitli programlar yaptım. Radyonun genel yayın yönetmenliğine 2007'nin Eylül ayında atandım. 2007 Kasım'dan itibaren de bugüne kadar kesintisiz Sabah Sporu'nu yapıyorum. Her sabah 5'te yataktan kalkıp, 7-7:15 civarı yayına giriyorum. Niyetimiz ilk günden beri net: İnsanların kafalarında dolaşan ama dillendirmeye cesaret edemediği veya imkan bulamadığı her şeyi söylüyoruz. Taraf tutmuyoruz. Doğru bir tanedir, renklere, şahıslara, kulüplere göre değişmez, diyoruz. Yürekli ve samimi bir şekilde, lafı dolandırmadan, gündemi açık bir şekilde ortaya koyuyor ve değerlendiriyoruz. Bu spor medyasında eksik olan bir şeydi. Daha doğrusu herkes bunu yaptığını iddia ediyor ama yapamıyordu. Biz bu konuda çok şanslı ve özgürüz. İmkan ve iyi niyet, yürekle buluşunca insanlar bizi sahiplendiler. Sessiz çoğunluk diye bir kitlemiz oldu. İnsanlar bu kimliği gururla taşıdılar ve bize mâl ettiler. Bu bizim için çok büyük bir sorumluluk. İnsanların güvenine, desteğine layık olmak için geri dönülmeyecek bir doğruluk, dürüstlük yoluna girdik.

-"KESİNTİSİZ ZİRVEDEYİZ"-

- Türkiye'nin ilk spor radyosu Radyospor'un başındasınız ve önemli bir görevi yürütüyorsunuz. Bu görevin zorlukları veya artıları neler sizce?
Zirveye çıkmak, zirvede kalmaktan çok daha kolaydır. Radyospor hem ilk hem de en çok dinlenen spor radyosu. 2007'den beri kesintisiz zirvedeyiz. Bu işin zorluğu da her gün daha iyisini yapmak mecburiyetidir. Yerimizde sayma lüksümüz yok. Tabii bu zorluk aynı zamanda ödüldür. Zira bu motivasyonla kendimizi, kurumumuzu geliştirebiliyoruz.

- 2013 yılı ve gelecek dönemler için Radyospor'un hedeflerini sıralarsınız, neleri sayarsınız?
Zirvedeki yerimizi kaybetmemek, gelirlerimizi ve karlılığımızı arttırmak, geçmişte olduğu gibi toplumda ve spor medyasında ses getirecek yeni projelere imza atmak, diyebiliriz.

- Sizce rakiplerine oranla Radyospor'un artıları neler?
Patronajın tanıdığı serbestiyet en önemlisi. Yayın içeriği olarak da sabah 7-gece 24 sürekli stüdyodan canlı yayın yapıyor olmamız en temel farkımızdır. Övünmek gibi olmasın ama bizim radyo kadar emek yoğun içerik ve kadro derinliği başka yerde bulamazsınız.

- Radyoculuk, televizyona oranla daha samimi ve dinleyenlerle daha rahat iletişime geçilebilen bir platform. Bunun yarattığı zorluklar var mı? Örneğin bir anda kızgın ya da kötü niyetli bir dinleyiciyle de karşılaşmak durumunda kalabiliyorsunuz. Bu konuda nasıl bir yöntem izliyorsunuz?
Dinleyicimizi özgür bırakıyoruz. Bizde kimlik beyana tabidir. Telefon numarasını dahi sormuyoruz. Dinleyici arıyor ve hiçbir filtreden geçmeden yayına bağlanıyor. Bu özgürlük insanları tahmin etmeyeceğiniz kadar sorumlu ve iyi niyetli kılıyor. Kötü konuşacak biri bile "madem bana bu kadar güvendiler, ben de hiç olmazsa bir ton düşükten konuşayım" diyor. Bu da bize yetiyor. Yine de olur da biri küfür ederse, RTÜK'le başımız derde girmesin diye 16 saniye geciktirme mekanizmamız var. Bugüne kadar son beş yılda belki 5 kere ya kullanmışızdır ya kullanmamışızdır. Küfür, hakaret, itham yoksa sansür zaten koymuyoruz.

-"MİLLETVEKİLİNİN TELEVİZYONDA YORUMCULUK YAPMASI…"-

- Sizce televizyonda yorum yapmak mı,radyo yorumculuğu mu daha keyifli?
Televizyon hatta gazete çok geniş kitlelere hitap eden son derede etkili iletişim araçlarıdır. Bu tartışmasız. Ancak radyodaki samimiyet, dinleyiciyle yakınlık, adeta aile ortamının yanından bile geçemezler. Radyo bağımlılık yaratır. Radyodaki hazzı gazete de vermez, televizyon da. Benim önceliğim de bu sebeple her zaman radyo olmuştur.

- Zaman zaman eski futbolcuların, teknik adamlık yerine spor yorumcusu olması eleştiriliyor. Hakan Şükür, Tümer Metin ve bir çok örnek var önümüzde. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
Ben bu konuya bakmıyorum. Bu işler arz-talep meselesidir. Patron görev veriyorsa, kişi de tercihi o yönde kullanıyorsa, sonuçta ortaya çıkan ürünün alıcısı da varsa, o niye bunu konuşuyor, o niye burada da şurada değil, gibi tartışmalar abesle iştigaldir. Benim tek itirazım var; o da Hakan Şükür'ün pozisyonu. Kaldı ki Hakan Şükür tek değil, başkaları da var böyle. Milletvekilinin televizyonda yorumculuk yapması yanlıştır bana göre. Meclis de zaten bu yanlışı yakında düzeltecek çok şükür.

- "Biz erkek radyosuyuz" ifadeniz ilginçti, bu sözünüzü biraz açar mısınız?
Dinleyici profilimizin yüzde 93'ü erkek, yüzde 7'si kadın. Basit bir tespit yaptım. Arkamda kapı gibi istatistik var. Kaldı ki kadın dinleyiciye karşı da değiliz. Hatta onlar bağlanınca yayına, hoşumuza da gidiyor. Ama ezici şekilde erkek dominant bir radyo olmanın pazarlama açısından da avantajları vardır. O yüzden bu söylem ticari olarak da işime geliyor.

-"KAHİN DEĞİLİZ"-

- Radyodan artı kalan zamanlarda bir başka uğraşınız daha var. Bir iddaa uzmanısınız. Bu kulvara nasıl yöneldiğinizi öğrenebilir miyiz?
Bahis yapmaya 1993'te başladım. O zaman bırakın İddaa'yı, Türkiye'de internet bile yoktu. Televizyonların teletext'lerinden oranlara bakar, İngiltere'ye telefon açıp bahis yazdırırdık. Türkiye dahil majör ligleri 20 yıldır yakından takip ediyorum. Radyospor'daki programların yanı sıra Fotomaç'ta da 7 yıldır bahis yorumları yazıyorum. Genel olarak baktığınızda bahis mazim, radyodan daha eskidir.

- Sizden sürekli iddaa kuponu isteyen bir kitle de var, özellikle tuttur.com'da. Bu işin zorluklarını ya da sorumluluklarını düşünürseniz, bu nasıl bir his yaratıyor?
İşin en yıpratıcı tarafı budur. İnsanlara faydalı olmak, insanları doğru yönlendirmek istiyoruz. Biz de para kazanalım, insanlar da kazansınlar istiyoruz. Ama kahin değiliz. Futbol da neticede bir oyun ve maç oynanırken ortaya çıkan onlarca değişken var. İnsanlara para kaybettirince kendi kaybettiğimden fazla üzülüyorum. Bu iş şans işidir. Belli bir tecrübe ve istikrarlı takiple, doğru methotlarla uzun vadede başarılı olunabilir. Ama şans istemezse her şeyi doğru yapsanız da sürekli kaybedersiniz. Bunun bilincinde olmak lazım. Yoksa bu işin sırrını çözen biri olsa, bizim bundan mutlaka haberimiz olurdu. O zaman başka bir iş yapmadan, çalışmadan, sadece bahis yaparak dünyayı dolaşabilirdik.

- Biraz da futbola geçelim. Ligin ikinci yarısı başladı, 4 büyük kulübün performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? İkinci yarı için hangi takımı şampiyonluğa yakın görüyorsunuz?
Dört büyüklerin ilk yarı performansları, harcadıkları paralara oranla facia. Bir tek Beşiktaş'ı içinde bulunduğu şartlardan dolayı mazur görebiliriz. Yoksa bu bütçelerle bu puan kayıpları, izah edilebilir bir şey değil. Yine de şampiyonluk için Galatasaray ve Fenerbahçe net favoridir.

-"DROGBA'NIN ÖLÜSÜ TÜRKİYE'DE 25 GOL ATAR"-

- Tüm takımların transfer konusunda önemli çalışmaları var…
Transfere her takımın ihtiyacı var. Hep de olacak böyle giderse. Yıllardır o kadar plansız, stratejiden yoksun, anlık reflekslerle ve günlük kaygılarla iş yaptılar ki, Barcelona, Dortmund veya Manchester United gibi sistem oturtmadıkları sürece daima bir yerler sırıtacaktır. Aksi eşyanın tabiatına aykırıdır.

- Sneijder transferini nasıl yorumluyorsunuz? Sizce Galatasaray'da başarılı olabilir mi?
Bunu şu anda sadece Allah bilebilir. Geçmişte bu tip transferlerle ilgili başarılı örnekler de var, başarısız örnekler de... Sneijder kalitesi ve tecrübesi tartışılmayacak bir dünya yıldızı. Ancak bu yetmiyor. Motivasyon lazım. Teknik-taktik-psikolojik ve sosyolojik doku uyuşması lazım.

- Drogba transferi dünya çapında yankı uyandırdı. Siz bu transferi nasıl yorumluyorsunuz?
Önce şunu söyleyeyim, Drogba'nın ölüsü Türkiye'de 25 gol atar. Bahsettiğimiz oyuncunun yaşı kimseyi yanıltmasın. 30-31 yaşında bir oyuncu gibi güçlü ve hazırdır. Zaten Galatasaray'a da oynayarak geliyor. Bu açıdan Sneijder'den de faydalı olur kısa vadede. Sneijder uzun zamandır oynamadığı için bu kadar kesin konuşamıyorum ama inanın Drogba, Sneijder'in uyum sürecine ve motivasyon düzeyine de çok olumlu etki eder. Drogba dünyanın en iyi oyuncularından biri. Müthiş de bir profesyoneldir. Altı ay önce Şampiyonlar Ligi Kupası kaldırdı. Halen Stamford Bridge'de DROGBA IS THE KING pankartı asılıdır ve Chelsea taraftarı Torres'e bakıp bakıp Drogba'yı ahlarla vahlarla anmaktadır. Büyük transfer. Galatasaray yönetimini kutlamak lazım.

-"FENERBAHÇE BAKKAL GİBİ YÖNETİLİYOR!"-

- Bir Fenerbahçeli olarak objektif yorumculuğunuzla takdir toplayan bir isimsiniz. Bu konuda Fenerbahçeliler'den olumsuz yorumlar da aldığınız oluyor sanırız..
Şaka mı yapıyorsunuz! Olumsuz yorumlar ifadesi çok hafif kalır. Çok küfür yedim ben. Ama son zamanlarda hak veren, "geçmişte kızıyorduk ama haklıymışsın" diyen çok arttı. Aslına bakarsanız her kulübün son derece reaktif bir fanatik kitlesi var. Aslında bağlı olduğu renkler hariç, anlayış ve tarz olarak tıpatıp aynılar da bunun farkında değiller. Trajikomik bir durumdur bu. Ben aynı gün içinde hem Fener hem Galatasaray hem Beşiktaş hem de Trabzon düşmanı ilan edildiğimi bilirim.

- Fenerbahçe şuan nasıl yönetiliyor sizce? Ya da bir farklı soru yöneltirsek; siz yönetici olsaydınız özellikle son dönemdeki kriz süreçlerini nasıl yönetirdiniz? (3 Temmuz, Alex'in gidişi, Aykut Kocaman'ın istifası, Meireles olayı vs..) Aziz Bey'in geçenlerde Divan Kurulu'nda itiraf ettiği ve benim de yıllardır söylediğim haliyle: Bakkal gibi yönetiliyor! 3 Temmuz süreci her açıdan yanlış yönetildi. Sorumlu insanların "bir ben mi kırmızı da geçtim!" veya "Fenerbahçe'yi ele geçirmeye çalışıyorlar" gibi söylemlerden çok daha sorumlu davranması gerekirdi bu süreçte. Alex'in gidişi ise ayrı bir utanç konusudur. Vefasızlığın, plansızlığın zirvesidir. Aykut Kocaman'la ilgili bir şey söylemeye gerek yok. Daum gönderildiğinde o da gönderilmeliydi.

- Aziz Yıldırım'la ilgili tavrınız biliniyor. Bu konudaki düşünceniz tam olarak ne zaman başladı?
1907UNIFEB'in kuruluşunda 1907 Fenerbahçe Derneği'ni ben temsil ediyordum. Aziz Bey "bunları kontrol edemeyiz, kapatın" dedi. Gerçek Aziz Yıldırım'la o gün yüz yüze geldim. Sonrasında ise her geçen gün puzzle'ın parçaları yerli yerine oturdu. Maalesef biz de bunu acıyla ve çaresizlikle izledik.

- Siz 3 Temmuz süreci öncesinde de Aziz Yıldırım'ı eleştiren biriydiniz. 3 temmuz sonrasında ise sizin daha önce yaptığınız eleştirilere katılanların sayısı arttı. Medyada bu isimleri gördükçe neler düşünüyorsunuz?
Gülüyorum demem lazım ama gülemiyorum. Ortada gülünecek değil ağlanacak bir durum var çünkü.

- Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ın ardından, Türk futbolunun başında yer alması her zaman eleştiri konusu oluyor. Peki sizce Türk futbolu nasıl yönetiliyor?
Beşiktaş gibi yönetiliyor. Başka bir şey söylemeye gerek var mı?

"CÜNEYT ÇAKIR VE EKİBİ, TÜRK FUTBOLUNUN BUGÜN FERSAH FERSAH ÖNÜNDEDİR"

- Peki Türk hakemliği sizce nasıl bir yol kat etti? Cüneyt Çakır'ın Avrupa Ligi finalini yöneteceği iddia ediliyor..
Cüneyt Çakır'a Avrupa Ligi maçı verdiklerinin ertesi sabahı yayında, "Cüneyt Çakır bir gün Dünya Kupası finali yönetecek" dedim. Neler yaptığı ortada. Bu yıl dünyanın en başarılı iki hakeminden biri seçildi. Cüneyt Çakır ve ekibi, Türk futbolunun bugün fersah fersah önündedir. Ne yazık ki, aynı şeyi genel anlamda hakemler için söyleyemeyeceğim. Bu onların da suçu değil. Çünkü arkalarında sağlam duran, karakterli bir kurum yok. Eşleri ve ikişer çocuklarıyla, fanatik ve gözü dönmüş camialara karşı nasıl dik durabilirler! Cüneyt Çakır bir istisnadır. İnşallah örnekler çoğalır.

- Süper Lig'in şirketleşmesi konusu gündemde ve bu konuda çalışmalar yapılıyor. Sizce Türk futbolu için bu nasıl bir adım?
Premier Lig modeli doğru bir model. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Ancak bu modeli tepeden inme getirmekle, Premier Lig'deki ekonomik ve imaja yönelik değerleri elde edeceğimizi kimse zannetmesin. Kulüpleri yönetenlerin tarzı, zihniyeti, kulüplerin yapısı değişmeden model de netice vermez. Elinizdeki malda iş yoksa, hangi modeli uygularsanız uygulayın satamazsınız.

- Abdullah Avcı yönetimindeki A Milli Takım'ın durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Hollanda, Macaristan ve Romanya'nın arkasında 3 puanla yer alıyoruz. Umutlarımız yine başka bir bahara mı kalacak? Sizce milli takım için nasıl bir yapılanma düşünülmeli veya hedef seçilmeli?
En kötü plan veya strateji bile plansızlıktan, stratejisizlikten iyidir. Bir karar verelim ve kararlılıkla devam edelim. Bugünden daha kötü durumda olmayız. İsimler çok önemli değil.

- Değerli görüşleriniz için teşekkür ediyoruz. Ben teşekkür ederim.

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!