Mücadele ve heyecan açısından fevkalade, Sneijder açısından şanssız bir 90 dakika izledik. Müthiş 2 vuruşunun direkten dönmesi, çok koşan, atak organizasyonlarının hemen hepsinde yer alan, defanstan top alan bir oyuncusu olması sebebiyle golle taçlandıramaması talihsizlikti.
Kosta Rika adına ise çok iyi defans yapmanın dışında, belki de tarihe geçmelerini sağlayacak gol şansının yaşanabileceği, akıllı ve soğukkanlı davrandıkları atakları bile vardı son anda.Tehlikeyi,kaleci Cillessen çıkartmayı başardı.
Tek kelimeyle turnuvanın en büyük sürprizini yaparak, hiçbir takıma da 90.dakikalar itibariyle yenilmeyerek, Brezilya'ya müthiş bir tat bırakıp veda ettiler. Campbell, golleriyle ve oyunuyla unutulmayacak. Keylor Navas, müthiş performansıyla anılacak. Takım olarak da İtalya, Uruguay ve İngiltere'nin olduğu bir gruptan 7 puanla lider çıkmalarının onurunu ve gururunu yıllarca yaşayacaklar. Yürekten tebrikler!
Sadece Robben'le bile sizi rahatlıkla alt edebilecek hücum gücüne sahip bir rakip varken bu denli diri defans yapmaları, aslında mecburiyetiydi Kosta Rika'nın.
Asıl sorun Hollanda'da idi. İspanya önünde yanlış kararla da olsa Alonso'nun penaltısıyla 1-0 geriye düşmüş bir takım, hemen ardından 2. golü de yemek üzereydi ki kurtarmayı başarıp maçın kırılma anını iyi atlattılar. Ardından ise müthiş bir Robben performansı, maçı 3-1'e getiren golde yine İtalyan hakem Rizzoli'nin bariz faulü atlaması ve devamında da skorun 5'lik olması.
Avustralya maçı… Karşısında iyi bir takım oyunu ve mücadele örneği bulan Hollanda'nın en zorlandığı maçlardan biriydi. Cahill'in golüyle yenik duruma da düştüler ancak şansları, yedikleri gollere çabuk cevap vermeyi başarmalarıydı:3-2…
Son maçta rakipleri ise, İspanya'nın biletini kesen ve turnuvanın beğenilen, sürpriz yapması beklenen ve bu beklentiyi gerçekleştiren takımlarından Şili idi.Grubun liderlik maçıydı. İspanya'ya ve Şili'ye karşı Hollanda karakteristiğinde oynamadılar açıkcası. Genetiği değiştirilmiş bir takım vardı. Defansa ve kontrollü oyuna daha önem veren 5'li defans diyebileceğimiz yapıdaydılargolü çok seven ve arayan eski “Portakal” zihniyetine göre… 2-0 geçmeyi başardılar kısa Şili defansı arasında önce kafa golü ve son anlardaki doğal kontra ile buldukları boşlukla.
2.turda Meksika maçında sarsıldılar uzun süre. Portekiz'li hakem Proenca ilk yarıda Robben'a yapılan penaltıyı iyi değerlendiremeyerek yaptığı hatayı, çok daha büyük bir hatayla örttü ve son anlarda Robben'in aldatmasına gafil avlanıp olmayan penaltıyı çaldı, Meksika'yı evine gönderdiler ancak Hollanda yine zorlanmıştı. Olumlu/olumsuz Robben faktörüyle kazanmayı başarmıştı.
VE ÇEYREK FİNAL…
Rakip merakla beklenen Kosta Rika idi ve önceki maçlar gibi ilk 45 dakikada benzer tablo vardı.Ama maçın penaltılara ya da uzatmalara gitmesini istememeleri, oyun ve hücum anlayışı olarak özlediğimiz Hollanda'yı izletti. Direkler engel oldu, inanılmaz toplar ceza alanı ve kale alanı içinde tenis topu gibi gitti geldi ve iki direğin arasından, üst direğinden altından bir türlü geçmek bilmedi meşin yuvarlak. Bu da moral motivasyon olarak Kosta Rika'nın direncini artırıyordu ve ister istemez “atamayana atarlar” özlü sözünü de hatırlatmıyor değildi.
90 dakikanın son bölümü ve uzatmalar gerçekten heyecanın dorukta gezdiği anlardı. “Bir son kurşunben de atabilir miyim acaba?” diye cesaretlenen Kosta Rika da pozisyonlar buldu ancak gol gelmedi ve uzatmaların son anında Van Gaal tarafından kaleci değişikliği yapıldı. İş nihayetinde penaltılara kaldı.
KRUL…
Van Gaal gibi bir “dev”i tabiiki teknik adam olarak tartışacak değilim ama Krul'u alma sebebi, yıllardır penaltılarda mükemmel istatistiği mi? Elbette hayır. Hele bu tabloyla daha vahim. Çünkü 20 penaltıdan 2'sini kurtarmış. Bu vesileyleBrezilya'daki tüm kalecilerin penaltı kurtarma istatistiklerini paylaşalım:
120 dakika ter dökmüş, heyecanlanan ve zoru başarma yolundaki rakibi Kosta Rika'yı böyle bir hareketle şaşırtmak mı?Olabilir elbette ama KostaRikalılar "Ovvv, Krul geçti kaleye" diye ürktü mü ya da azametinden etkilenip titredi mi dersiniz? Hayır.
Genç kaleci Cillessen'in maçın atmosferinden, 120 dakikalık süreçten ve adrenalinden etkilenmiş olması durumunu düşünüp, kenarda daha sakin kalan ve zaten penaltılarda kaleye geçmesi düşünülen taze bir gücün olması avantaj mıdır? Buna belki evet diyebiliriz ama ilginç cevaplar verenler de çıkabilir. Ama kesin avantajdır demek yanıltıcı olur.
Neden yukarıdaki paragrafta “penaltılarda kaleye geçmesi düşünülen” dedim çünkü Van Gaal iki kalecisinin durumu için değerlendirmesini çok önceden yapmış ve planlamış. Maç sonunda da bunu paylaştı: “Tim Krul'a penaltı atışları için şans verebileceğimizi söylemiştik, ama bunu Cillessen'e söylemedik. Krul'un daha iyi bir tercih olduğunu düşündük” diye bariz bir şekilde de belirtti.
Van Gaal, oyuncularını tanıyor. Ekibiyle de bir plan yapmış ve uygulamış. Turnuvaya gelmeden önce bile planlamış olabilir, bilemeyiz ama penaltı konusunda demek ki Krul'a çok daha fazla güvenmiş.
Bu nedenle Kosta Rika'ya karşı penaltılarda Krul değişikliğinin sanki maç esnasında düşünülen, birden bire peydahlandığı varsayılan dahiyane bir buluş gibi gösterilmesine anlam veremiyorum, hatta şaşkınlıkla karşılıyorum. Daha iyi olduğunu düşündüğü bir oyuncusunu, değişiklik yaparak kullanmaktan öte bir durum değil.Bu değişikliği de aktif oyunda, oyuna radikal bir müdahale olarak etkisin diye mi yapıyor? Hayır, tam tersine maçın yazı tura misali bir çizgide ilerleyecek olan 5'er penaltılar bölümünde!
Kaleciniz iyi köşe tahmin eder, kullanan oyuncular güzel vurur veya tam tersi olumsuzluklar olabilir. Neticede aktif oyunda, koskoca 120 dakikada, şans yanınızda olsun ya da olmasın hiç beklenmedik bir hamle yapıp, skoru değiştirirseniz eyvallah deriz.
Krul'un rakip ceza alanında, kendi takım arkadaşlarının organizasyonu sonucunda kafa ile gol atmışçasına, hatta bunu yaparken de Van Persie'nin kaleye alınıp, Robben'in defansa çekilmişçesine müthiş bir hava yaratılmasına anlam vermek zor.
Hollanda hak etmedi demiyorum asla. Ancak kondisyon olarak çok iyi seviyedeki Hollanda'nın zaten bütün oyuncularının üst düzey lig ve turnuvalarda oynadığı ortamda, ayaklarının penaltılarda titremeyeceği Van Persie, Sneijder, Robben, Kuyt gibi tecrübeleri “anıt”laşacak penaltıcılarla da bırakın bir zahmet kazansınlar.
Ayrıca penaltılarda,neredeyse fifty-fifty bir şansa sahipken, tek seçeneğinizin kaleye 11 metre uzaktaki noktadan kaleye vuracağınız şut olduğu bir ortamda dahilik gösterilmesini beklemek garip. Oyuncu değişikliği kavramının güzel bir uygulamasıdır. Daha iyi olan oyuncunun oynaması gerektiğine inanılan anlardan biri.Oyuncu değiştirmenin kimyası da bu değil midir? Bunun için değil midir 3 hak? Planlanan ve düşünülen bir değişiklik. Bunu neden
Guiness'lik ya da dahilik tanımlıyoruz?
Guiness'lik ya da dahilik tanımlıyoruz?
Tabii diğer yandan bir başka reel faktör olarak da eğer Van Gaal, tecrübeli kalecisi Krul'un rakibi tahrik eden, jest ve mimiklerle konsantrasyonunu bozma özelliğini biliyor olup da, artık son şans niyetine bunu da kullanmayı düşünmüş ise burada da zaten kabahat tamamen turnuvanın yıldız hakemlerinden Özbek Irmatov'a ait! Çünkü bu konuda önemli hata yaptı. Net bir şekilde uyarmalı, devam ederse sarı kartı göstermeliydi.
RIZZOLI-IRMATOV YARIŞI
İtalya'nın elenmiş olması, FIFA Hakem Komitesi'nin başında İtalya'ya kökeni uzanan İsviçreli Busacca'nın olması, UEFA Hakem Komitesi'nin başında Collina'nın olması gibi yan faktörler, 42 yaşında olup son Dünya Kupası'nı tadan Rizzoli'nin final şansını çok artırıyor. Arjantin-Belçika maçında önemsiz hatalar yaptı, mükemmel değildi ama fahiş hata da yapmadı ve kazasız atlattı.
4 maç yöneten turnuvanın yıldız hakemlerinden Özbek Irmatov ise bu maçta çok daha bariz faul ve kart hataları yaptı ancak tüm hakemlerin kart hatalarını bu turnuvada göz ardı etmek durumundayız, çünkü neredeyse hepsibenzer durumda. “%100 değil, %110 kart değilse göstermeyin” talimatını almış gibi davranıyorlar. Kosta Rika'nın penaltı beklediği tartışmalı pozisyon var ve penaltılarda da kaleci Krul'un sportmenlik dışı davranışlarına göz yumması var.
Son oynanan 2 çeyrek final maçıyla, Rizzoli'nin 1 boy öne fırladığını düşünüyorum. Diğer yandan Brezilya finale çıkamazsa, en azından finalde ülkeyi temsil etmek için Brezilya'lı hakem Ricci desteklenebilir. Tabii bunu destekleyen bir diğer tez de, Dünya Kupalarının finallerinde genelde üst üste aynı kıtadan hakeme final yönettirilmemiş olması. Yani, 2010'da finalde İngiliz Howard Webb'in olması da istatistiksel olarak başka kıtayı çağrıştırır mı bilinmez ama tüm bu hesapların dışında İstanbul'un Anadolu yakasında ikamet eden ve neticede Asya'da oturan birileri de belki finalin kıta istatistiğine böyle uyarlanacak olabilir…
Murat Fevzi TANIRLI
Twitter: @mftanirli