comScore

Galatasaray Galatasaray

Galatasaray ile Gençlerbirliği'nin eksileri ve artıları neler?

17 Ekim 2015, Cumartesi 03:11
Galatasaray ile Gençlerbirliği'nin eksileri ve artıları neler?

Galatasaray - Gençlerbirliği maçında bizi hangi senaryolar bekliyor. Teknik adamlar neler yapabilir?

FutbolArena Analiz - Süper Ligin 8. haftasında Galatasaray sahasında Gençlerbirliği'ni ağırlıyor. Bu maç öncesi iki takımın da analizi sizlerle...

Gençlerbirliği kadrosunda, her yıl olduğu gibi, bu sezon başı da ciddi bir değişime gitti. En iyi transferleri yabancı kuralı serbestliğinden sonra kaledeki zafiyetlerini gidermeleri oldu. İsveçli kaleci Johannes Hopf'u aldılar. Bu haftaya kadar izlediğim maçlarda oldukça başarılıydı. Son yıllarda Ramazan, Özkan Karabulut ve Ferhat gibi yerli kalecilere şans vermek durumunda kalan Gençlerbirliği onlardan karşılık alamamıştı. Sadece Gençlerbirliği değil Anadolu kulüplerinin çoğu bunu yaşadı. Yabancı kuralı yıldan yıla birer birer düşürülünce, takımlar azalan yabancı haklarını kalede harcamak istemedi. Daha çok yabancı forvet veya ortasaha düşündüler. Kaleye de Konyaspor, Gençlerbirliği, Rizespor, Akhisar Belediyespor, Mersin İdmanyurdu vb birçok takım hep kalitesiz yerli kalecileri koydu. Çoğu gençti veya Oğuz Dağlaroğlu gibi yaşlanıp ciddi bir düşüş yaşayan isimler de vardı. Geçen sezon, ligimizde son yılların en kötü kaleci performanslarını izledik. Neredeyse her maç, bir kaleci hatasından doğan gol izliyorduk.. Şimdi Rize de, Akhisar da, Gençlerbirliği de kulüplerin çoğu yabancı kaleciye döndü ve kaleci hatalarından izlediğimiz goller dramatik şekilde azaldı. 
 
Esasında Türk futbolunun en önemli sorunlarından biri, geçmişi doğru analiz edemeyip, tecrübelenememek. Misal Fatih Terim 1996-2000 arası o harika kadroyu oluştururken başta kritik bir hata yapmıştı. Sınırlı yabancı hakkını kaleciden yana kullanmayı düşünmemişti ve bunu da açıkça beyan etmişti. İlerde İlie'ler, Hagi'ler kaliteli yıldız isimler vardı ama kalede Mehmet Bölükbaşı, Volkan Kilimci falan oynuyordu. Galatasaray ilerde bir sürü pozisyona giriyor, kaliteli ayaklarla rakiplerini zorluyordu ama o kadar basit goller yiyordu ki, ileride gol atmak için verilen mücadele, geride çok ucuz bir hatayla boşa harcanıyordu. Galatasaray İlie'yi sattı ve ondan gelen parayla onun yerine, onun gibi kaliteli bir başka yabancı golcü almadı. Fatih Terim 2 sene boyunca düşüncesinde hatalı olduğunu anlamıştı. İleriye belki İlie kadar kaliteli olmayan ama genç ve çalışkan olan Arif'i koydu. Geriye de Brezilya Milli takımının kalecisini aldı. Savunmada ve hücumda dengeyi sağlayan Galatasaray bu değişimden sonra daha kaliteli bir takım olmuştu ve Fatih Terim de ilk düşüncesinde yanıldığını, 'sınırlı sayıda yabancı hakkını, kaleyice harcamamak gerektiği' düşüncesinden vazgeçerek itiraf etmiş oldu. Fakat bunu tecrübe edemedik ki, yabancı kuralı azaltıldığında yine ligdeki birçok kulüp, ilk olarak kale mevkisini feda etti... 

Gençlerbirliği'nin yeni sezon transferleri
 
Gençlerbirliği Hopf dışında takımı geçen seneye göre güçlendirebilecek bir transfer yapmadı ve bence Petroviç ile Gosso'nun yerini de dolduramadı. Stuart Baxter'ın ayrılışından sonra Mehmet Özdilek geldi ve kadronun genç-yerli iskeletini de iyi bildiği için oyuncuları kolay motive edip daha derli toplu bir futbol oynatmaya başladı. 
 
Bence Gençlerbirliği en çok değişen ortasaha göbeğinde zafiyet yaşadı. Geçen sene Radosav Petroviç ve Gosso'ya sahip olan Gençlerbirliği bu iki oyuncuyu gönderip 3 tane Kuzeyli getirdi. 32 yaşındaki İzlandalı Skulason, 29 yaşındaki İsveçli Panos Dimitriadis ve 28 yaşındaki Danimarkalı Martin Spelmann. Bu üç tecrübeli Kuzeyli ne seviyede pek izleyemedim. Sadece Spelmann biraz daha ofansif diğer ikisi de sadece defansif gibi geldi bana. Kuzeyliler klasik iyi fizikli, iyi fundamentale sahip ve fakat kazma olurlar ama bence Gosso ve Petroviç bunlardan daha iyi fizikli ve kaliteliydi. Bunlardan başka stopere gelen Walid Atta klasik atlet ama el bombası bir Afrikalı stoper. Rumen Iasmin Latovlevici ise yine bir başka tecrübeli sol bek. Tosiç yerine gelen Latovlevici ona göre daha kısa ve yumuşak bir oyuncu. Tosiç savunma bilgisi daha iyi, daha kalın ve yavaş olsa da sağlam bir oyuncuydu. Misal Latovlevici yarın tank gibi Podolski'nin karşısında oynarsa omuz omuzalarda zorlanır. Podolski sağdan içeri doğru kat ettiği pozisyonlarda omuzunu koyup içeri kat edebilir Latovlevici birebirde onu zorlayabilecek bir oyuncu değil. O yüzden de yarın genç Uğur Çiftçi'nin oynamasını bekliyorum. Bu transferlerden başka bir de hücuma Djalma Campos geldi. Djalma uzun yıllardır bildiğimiz bir oyuncu. Kasımpaşa ve Konyaspor'da da oynadı. Kötü bir profesyonel ve her transfer dönemi arasından sonra fazla kilolarıyla dönüp form tutuna kadar bir sürü maç harcıyor. İleriye iyi top taşır, yetenekli bir driplingçidir. Bu sezona da klasik berbat bir fizikle başladı ve yine klasik olarak ilk maçları çok kötüydü. Son maç kesik yemiş ve 18'e girememiş. Yarın olur mu bilmem. Fakat Gençlerbirliği'nin bir tane top taşıyan kanat oyuncusuna ihtiyaç duyduğu bariz. Tomiç o oyuncu değil. Sol kanatta kanat/forvet görevi üstlenen Bogdan Stancu topsuz oyunda etkili bir oyuncu. Onu geride topla buluşturmak değil, ileride topla buluşturmak lazım. O yüzden sağ kanada Djalma tipi bir oyuncu gerekiyordu. Esasında ben Landel'i çok beğeniyorum. Gençlerbirliği'nde izlediğim çoğu maçta çok beğendim fakat nedense Landel bir türlü oynatılmıyor. Tomiç ise çok yavaş ve teknik bir kanat oyuncusu. Gençlerbirliği driplingle top taşıyan bir oyuncuya bariz şekilde ihtiyaç duyuyor. 
 
 
Şu şekilde diziliyorlar. Mehmet Özdilek göreve gelir gelmez defansif ortasaha olarak Doğa'yı oynatmaya başladı ve Atta yerine de daha yavaş ama dengeli olan Kulusiç'i koydu. Solda genelde Uğur'u oynatırken kazanması gereken iç sahada Kayserispor maçında hücumda daha etkili Latovlevici'yi kullanmıştı. Galatasaray'a karşı savunması daha iyi olan Uğur'u oynatacağını düşünüyorum. 
 
İrfan Can yetenekli, ayağı düzgün bir oyuncu ve Hleb'ten sonra bu sene 10 numara görevini o görüyor. İlerde El-Kabir çok tehlikeli bir adam. Oyun tarzı Tevez'e çok benziyor. Hem kısa boyuna rağmen yere çok sağlam basan ve bu sayede çok iyi top saklayan bir adam, hem de ters çalımlarla stoperleri zor duruma sokan, ceza sahasını karıştırabilen bir adam. Topu aldığında hemen yüzünü kaleye dönmeye çalışıyor. Bu yüzden ona yakın olmak, top aldırmamak veya alsa bile hemen dibinde bitmek önemli. Bu açıdan aslında Chedjou ve Hakan'dan daha proaktif bir stoper olan Semih'in oynaması daha iyi olabilirdi. Semih daha agresif, daha atlet bu iki tecrübeli stopere göre ama maalesef ki formsuz. El-Kabir'in karıştırdığı, bozduğu savunmaya Stancu çok iyi topsuz sızmalar yapıp goller atabiliyor. Stancu'nun karşısında stoper özellikli Denayer'in olması Galatasaray adına avantaj olurdu ama defansı çok kötü olan Sabri'nin olması orada Stancu'ya ekmek çıkarabilir. 
Semih hamlesi!?
 
Tabi Hamza Hamzaoğlu Şampiyonlar Ligi'nde Benfica ve sonra deplasmanda Fenerbahçe maçı öncesi Denayer'i riske etmek istemeyebilir. Geçen basın toplantılarından birinde "Sabri bizim hücumcu bekimiz, Denayer ise daha dengeli ve savunmada daha iyi. Şampiyonlar Liginde ve zorlu maçlarda savunması daha iyi olan Denayer'i kullanıyoruz" demişti. Denayer gibi bir oyuncuyu da aylarca aradılar. "Hem sağ bek hem stoper oynayabilen genç bir oyuncu bakıyoruz" demişti Hamzaoğlu. Sonunda bonservisini alamasalar da Denayer gibi tam istedikleri oyuncuyu buldular. Şimdi onu riske edip, en önemli maçlarda kaybetmek istemeyebilirler. Ama o zaman bir çözüm üretmeliler ki ben olsam Sabri'dense Semih'i sağ beke Stancu karşısına koyardım! Milli arada oynanan Panthrakikos hazırlık maçını 90 dakika izledim. Sabri kanatta oynadı. Gol attı ama takımın en kötülerinden biriydi. Gerçi Semih de oldukça kötü oynadı... 
 
Stoperde Chedjou ve Hakan Balta ikilisi olacaktır. Sol bekte de Carole. Merkez ortasahada Bilal ve Selçuk olur. Bence onların arasına Jose Rodriguez de katılmalı. Hamzaoğlu son Astana ve Başakşehir maçlarında Yasin'i oynatmasına rağmen bence Yasin çok etkisizdi. Zira bence Galatasaray Sneijder ve Podolski'nin yanına bir de forvet özellikli Yasin'dense göbeği sağlama almalı ve Jose Rodriguez'i kullanmalı. Yasin'in son iki maçtaki kötü oyununa karşı Jose Rodriguez de iyi oynarken kesik yemişti. Hamza Hoca adil olmalı...

Selçuk - Jose ve Bilal üçlüsü

Selçuk ve Jose'nin bir adım önüne Bilal'i koyup sağa Podolski, sola Sneijder'i çekip forvet arkasındaki 3 oyuncunun şut gücünden de yararlanılabilir. Podolski sağdan girip solla, Sneijder soldan girip sağla şutlar çıkarabilir. Bilal de solla harika şutlar atabilen bir adam. 
 
 
Veya aşağıdaki gibi Jose sağda Podolski en verimli olduğu yerde solda ve Sneijder de 10 numarada da olabilir. Bu düzende takım biraz daha 4-4-1-1'e benzer ve belki sağ kanat Yasin'in oynadığı kadar etkili olmaz ama hem göbek daha çok kapatılabilir (çünkü Jose, Yasin'in aksine göbeğe yardımlı oynar) hem de eğer bekte Sabri oynarsa Jose onu daha iyi kullanır. Jose Sabri'yi daha çok pasla besler, öne taşır, daha çok sıfıra indirir. Yasin ve Sabri önlü-arkalı oynarsa eğer o kanatta Galatasaray defansif olarak aksar. 
 
 
Bence bu iki sistem de Yasin-Sneijder-Podolski 3'lüyse oluşturulan 4-2-3-1'den daha iyi. Ancak bence en olması gereken sistem, ilk resimdeki gibi... Çünkü göbekte Mehmet Özdilek'in Gençlerbirliği'ne karşı zayıf düşmemek maçı almak için en önemli koşullardan biri. Bekler ise Carole ve Semih ile sağlam stoper vasıflı olursa yine kontra yakalanma problemi çözülebilir. Zira Sabri gittiği zaman çoğunlukla dönemiyor. Öte yandan bu sistemde Sneijder'in sola yakınlaşarak oynama alışkanlığı Podolski ve Sneijder ikilisinin sık sık etkileşime girmesine ve önemli bir tehdit oluşturmalarına yarar. Etkili verkaçlarla, tehlikeli pozisyonlar üretirler ama diğer kanatta tıpkı geçen sezonki gibi aynı verimi bulamayız. Eğer Sinan oynarsa o biraz daha sağa doğru yanaşıp orayı etkinleştirebilir ve oyunu 4-6-0'a çevirebilir ama o zaman da Galatasaray'ın ceza alanı etkinliği düşecektir. 
 
Mehmet Özdilek genelde "Önce durdur sonra vur" taktiğini uyguluyor. Önce gol yememeye çalışıp sonra rakibin konsantrasyonunun bozulduğu bir boşlukta mesela 30-45 arası rakibi gafil avlamayı deniyor. Bence Galatasaray göbekte yumuşak da olsa çok koşan bir üçlüyle daha sağlam olabilir. Selçuk-Jose ve Bilal'in göbekte oynaması Galatasaray'ın koşu mesafesini de yükseltmesine yarar. Bekler de bence savunmada sağlam olmalı. Carole konusunda sıkıntı yok ama Denayer sakatsa bence Sabri değil Semih oynamalı. 

Sinan Gümüş mü? Umut Bulut mu?
 
Son olarak gelelim santrfora... Açıkçası ben kararsızım. Umut Bulut'la oynayan Galatasaray'ın Burak Yılmaz'la veya Podolski'yle oynayan Galatasaray'dan hücumda daha üretken olduğu kesin. Galatasaray'ın Umut'un oynadığı maçlarda girdiği pozisyon sayısı, oynamadığı maçlarda girdiği pozisyon sayısına göre hayli yüksek. Fakat o pozisyonları gole dönüştürememe sayısı da yine bizzat Umut'un kötü soğukkanlılığı ve kötü tekniği yüzünden yüksek. Sinan Gümüş ise Umut'a göre çok daha yetenekli. Genç, diri ve heyecanlı... Ama maalesef ki henüz kopuk kopuk... Panthrakikos hazırlık maçında santrfor oynadı. Zaman zaman yeteneklerini ortaya koydu ama çoğu zaman da oyunun içinde kalamadı. Oyundan düştü. Üstelik savunmada rakip stoperleri Umut gibi rahatsız edemiyor. Umut gibi bir pres gücü yok.
 
Burak Yılmaz sakatlandığında Podolski'yi senelerdir izleyen, Bundesliga'yı yakından takip eden 3 kişiyle konuşmuştum. Orhan Uluca, Fatih Demireli ve Tansu Gürsel ile. Bu üçü de Podolski'yi senelerce onlarca maçta izlemiş insanlar. Onlara "Burak yerine Podolski santrfor oynar mı?" diye sordum. "Herkes oynamaz diyor ama bu adam Almanya Milli takım tarihinin en çok gol atan üç oyuncusundan biri. Neden oynamasın" diye de ekledim. Bu eklememe rağmen üçü de "Podolski çift santrfor oynayabilir ama tek santrfor için pek uygun değil" dedi ve üçü de Burak yokken Podolski'nin Umut'la çok verimli olabileceğini söyledi. Birbirinden habersiz üçüyle de ayrı ayrı telefonda konuştum ve üçünün de aynı çözümü sunması şaşırtıcıydı. "Podolski çok iyi bir ikinci forvet ve Umut'un yanında veya arkasında onun açtığı alanlarda çok etkili olur" dediler. Oldu mu? Son iki lig maçında 2 golü var Podolski'nin. Umut'un da aynı şekilde 2 golü var. Hatta son Medipol Başakşehir maçında Sinan yerine Umut girince rakip savunma dağıldı ve Podolski tam da denildiği gibi boşaltılan yerde topla buluşup golü yaptı. Yani haklı görünüyorlar ama koca bir Astana maçı da onların söylediğinin tam aksini gösteriyordu. Astana maçında Umut ve Podolski onların söylediği gibi oynamasına rağmen çok etkisiz kaldı. Eğer Astana maçı olmasaydı Umut'la başlamak daha mantıklı derdim. Ancak öte yandan Sinan'ın yeteneği, heyecanı, taraftarın Sinan'la daha motive olacağı gerçeği de var. Sinan zamanla öğrenecek, gelişecek ve çok iyi bir oyuncu olacak ama eksikleri olduğu da ortada... Onu yavaş yavaş oynatmak konusunda Hamzaoğlu'na katılıyorum. Her oyuncu Arda gibi 18-19 yaşında 11'e koyar koymaz şov yapmaya başlamaz. Çoğu genç oyuncu 10 dakika 20 dakika maçtan maça öğrene öğrene formayı kapar. Hamzaoğlu da onun üzerinde çok baskı oluşturmadan formayı vermeye çalışıyor. Ancak hep söylediği bir şey vardı. "Sinan'a formayı verip sonra tekrar almak, sonra tekrar vermek istemiyorum. Bu şekilde onu kaybedebilirim. Onu yavaş yavaş hazırlamak istiyorum" diyordu. Şimdi "Artık hazır olduğuna inanıyorum" dediği Medipol Başakşehir maçında oynattı ve hemen ertesinde Gençlerbirliği maçında keserse de kendisiyle çelişmiş olacak. Sırf bu yüzden benim gönlüm bu maçta Sinan'ın oynamasından yana. Umut'un totalde daha verimli olacağını, sadece kendisini değil, takım arkadaşlarını da daha çok pozisyona sokacağını düşünsem de, Sinan'ın geleceği için bu maçta 11 başlaması gerektiğini düşünüyorum. Sonraki maçlarda zaten Burak da dönecek ve Sinan o zaman yedek düşmeyi dert etmeyecektir ama şimdi Başakşehir maçında aldığı formayı hemen ertesinde tekrar formasını aldığı Umut'a bırakırsa bu onun için motivasyon kaybı olabilir.  

Analiz: Sinan Yılmaz

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!