FutbolArena Özel - Geçtiğimiz 21 yılda hiç kimse FIFA ve UEFA'yı onun kadar cesaretle sorgulayamadı. Özellikle Sepp Blatter'in üzerine bu kadar cesaretle gidemedi. Bu nedenle özellikle Avrupa futbol dünyasında önemli bir şöhrete sahip olan Kistner, birçok gazetecilik ödülü kazandı. 2006'da Almanya'da ‘yılın spor gazetecisi' seçildi. Dünyada çok az gazeteci spordaki yolsuzluklara onun kadar hakim.
Thomas Kistner, 20 yıldır elde ettiği belgeleri ve bilgileri 2012 baharında bir kitapta toplayıp yayınladı. Kitabın adı FIFA MAFIA (Die Schumutzigen Geschaefte mit dem Weltfussball / FIFA Mafyası, dünya futbolu ile kirli işler)… Futbol dünyasındaki kirli iş ve ilişkileri gösteren çok önemli ve mutlaka okunması gereken bir kitap.
2013 Şubat ayında uzunca bir röportaj yapma (aşağıda okuyabilirsiniz) şansına sahip olduğum Thomas Kistner'in kim olduğunu iyi anlamanızı istememdeki neden ise onun 28 Nisan pazartesi günü Süddeutsche Zeitung'da yer alan ve TFF'nin EURO 2020 kararının ardındaki gerçeği açıklayan makalesinin ne kadar ciddiye alınması gerektiğini özellikle vurgulamak içindir. TFF'nin herkesi şaşırtan bir kararla Türkiye'ye verilmesine kesin gözüyle bakılan EURO 2020 yarı finalleri ve finalini kapsayan paket adaylığından çekilmesinin ardındaki gerçeğin TFF'nin kendi iradesi ile değil, UEFA'nın baskısı ile alındığını iddia eden Thomas Kistner yazısında şu cümlelere yer veriyor
İşte yazının tamamı..
“Türkiye, 2020 için adaylık başvurusunun son günü olan Cuma günü aniden adaylıktan çekildi. Uzun süre Türkiye'nin Avrupa çapında yapılacak bu organizasyonun yarı finalleri ve finalinin ev sahibi olacağına kesin gözüyle bakıldı. Ancak buna rağmen Tükiye'nin Milli Federasyonu internet sitesinden aday olmayacağını yerine de 2024'ün tamamına aday olacağını açıkladı ki bu durumda 2024'e aday olacak Almanya'nın rakibi durumunda olacaklar.
Ama yakından bakınca Türkiye'nin adaylığından kimsenin korkmasına gerek yok. Çünkü Türkiye'nin bu ani geri çekilme kararının tamamen politik bir nedenle alındığı kulislerde yüksek sesle dile getiriliyor. Türkiye'nin çekilme nedeni, UEFA yetkililerinin Kazakistan'da yapılan kongrede ‘başvurunuzun şansı yok' sinyalini açıkça vermiş olmaları. Bunun perde arkasındaki gerçek ise Pazar günü yeniden şampiyonluğa ulaşan Fenerbahçe'nin 2010/11 sezonunda şampiyonluğu şike yoluyla aldığı ve cezalandırılması konusunda yıllardır süren çekişme.
Fenerbahçe olayı Türkiye'de yıllardır gündemde. Mahkemelerin 13 maçta şike yapıldığına dair verdikleri karara rağmen bu tartışma sürüyor. Mahkeme, kulüp başkanı Aziz Yıldırım'a çete suçlamasıyla 6 yıl 3 ay ceza verdi. UEFA 2013 yılında Fenerbahçe'yi 3 yıl süreyle Avrupa'dan men etti. UEFA itiraz komisyonu ve CAS bu kararları onayladı. Ancak ülke içinde bu cezalar Fenerbahçe ve Başkan Aziz Yıldırım'a uygulanmadı. Bunun yerine küme düşmeyi ve kupanın Trabzonspor'a verilmesini engellemek için yasalar ve kurallar değiştirildi. Askerlerin kulübü olan Fenerbahçe, yorumculara göre devlet içinde bir devlet. Bununla birlikte, 2012'de hapiste olmasına rağmen yeniden kulüp başkanı seçilen askeri müteahhit Aziz Yıldırım'ın yanında alışılmışın dışında bir Fenerbahçe üyesinin eli de kulübün üzerinde. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
Başbakan'ın ‘kişilerle kurumlar ayrılmalıdır' şeklindeki tezi UEFA Başkanı Platini'den kabul görmese de UEFA uzun süre sessiz kaldı. 2013 sonbaharında TFF Genel Sekreteri Emre Alkin 2020 Olimpiyat Oyunları'nın Tokyo'ya verilmesi sonrasında ‘Platini Olimpiyat Türkiye'ye verilmezse EURO 2020 yarı finalleri ve final paketinin bize verileceğine dair söz verdi' açıklamasını yaptı. Ancak Olimpiyat seçiminde de Japon yetkililer Fenerbahçe kartını öne sürerek ‘Türkiye'de CAS'ın bile ceza verdiği şike yapmış kulüp yok mu, Türkiye'nin adaylık için söyleyeceği söz yok' demişlerdi.
İşte bütün bunlarla birlikte UEFA'nın üzerindeki sportif baskı artmaya başladı. Uzun süredir İstanbul, İzmir, Trabzon başta olmak üzere taraftarlar gösteriler yapıyor, Nyon'daki UEFA merkezinin önünü işgal ediyor ve UEFA'yı mail bombardımanına tutarken açlık grevi yapacaklarını dahi söylüyorlar. Trabzonspor kulübü Ocak ayında 2011 şampiyonluğunun kendilerine verilmesi için başvurdu. Şimdi de İsviçreli bir avukatlık firması ile haklarını aramaya devam ediyorlar.
Peki UEFA ne yapıyor? Onlar Kazakistan'daki 38'inci kongrede şunu söylediler. “Avrupa futbolu oyunun bütünlüğü konusunda birliktir”. Bu tip cümleler aslında TFF'ye mesaj anlamı taşıyordu. Mart'taki kongrede TFF delegasyonuna sinyal verildi. Siz en iyisi EURO 2020'ye aday olmayın. Yoksa adaylık başvurunuz reddedilir.
UEFA Genel Sekreteri Gianni Ifantino kongre öncesinde bir toplantıda ‘maç manipülasyonu ile mücadele bizim birinci önceliğimizdir. Önemli olan her federasyonun bunun üzerine istisnasız gitmesidir. Cezalar birbirleri ile uyumlu olmalıdır. Değişik ülkelerde aynı olaylar için farklı cezalar verilmesi kabul edilemez' dedi. Veya TFF'nin yaptığı gibi hiç ceza vermemek.
Bu çarpık ilişkiler Almanya Futbol Federasyonu'nu da (DFB) güç duruma soktu. Şimdi 2020 yarı finalleri ve final için Münih ve Londra yarışacak. Aslında hem DFB hem de FA Türkiye'nin favori olduğunu bilerek taktik amaçlı aday olmuşlardı. Amaç bunu kaybedip 2024'deki tüm turnuvayı kazanmaya çalışmaktı. Ama şimdi bu iki dev federasyondan biri 19 Eylül'de 2020'yi aldığında aslında 2024'ü kaybedecek. Çünkü 2020'de kaybeden büyük ihtimalle 2024'ü alan taraf olacak ve tüm turnuvayı organize edeceği için daha kazançlı çıkacak. Platini tarafından 24 takımlı bir turnuva organizasyonu kararı alınması sonrası organizasyonu az sayıda ülke gerçekleştirebilecek güce sahip. Bunlar da Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya ve Fransa. Ancak Fransa 2018'i organize edeceği için devre dışı. Londra eğer 2020'yi alırsa Almanya 2024 planlamasına hemen başlayabilir. Çünkü güney Avrupa'daki böyle büyük bir turnuva ekonomik olarak ağır yük getirecektir. Almanya ise yalnızca vergi veren vatandaşların eleştirileri ile zorlanabilir.
Şimdiden 2014 konusunda plan yapan Türkiye'ye gelince. Daha yapacak çok ev ödevleri var”
Evet Thomas Kistner yazısında gerçekten çok çarpısı ifadelerle kullanırken özellikle TFF'nin kamuoyuna yanıltıcı bilgi verdiğini de gözler önüne seriyor. Öyle anlaşılıyor ki halk tabiri ile bu pilav daha çok su kaldıracak ve şike süreci daha uzun süre gündemde kalacak.
Hüseyin Özkök

Hüseyin Özkök'ün 2013 Şubat Thomas Kistner Röportajı
Sayın Kistner, siz alışılmışın dışında bir spor gazetecisiniz. Kariyeriniz boyunca neden özellikle spor politikası ve spordaki organize suçlar üzerine yoğunlaştınız?
Politika eğitimi aldığım için spor politikası da hep ilgimi çekmiştir. Gerçek oyunlar, aslında stadyumun dışından oynananlar... Uzun soluklu baktığınızda bu oyunlar, çok daha sonuç alıcı ve futbolun gelişiminde daha etkilidir, ta ki şikeli maçlara kadar. Ayrıca organize suç örgütlerinin, büyük çoğunluğu yozlaşmış kişiler tarafından yönetilen futbolu yeni oyun alanı olarak keşfetmiş oldukları da bir gerçek. Ve tabii ki sporun politikasıyla ilgilendiğinizde doğal olarak spordaki kanunsuzluklarla ilgili sorumluluk da duyuyorsunuz.
Yalnızca bir örnek vermem gerekirse; Bugün yüz milyonlarca değerindeki kara parayı, futbolda aklamak off-shore firmaları üzerinden aklamaktan daha kolay. Çünkü orada polisiye önlemler çok daha sıkı. Futbolda ise aksine polis ve savcılar kolayca bu işlere karışamazlar. Bunun en büyük nedeni de futbolun yasal özerk yapısıdır ki futbola yapılan en büyük kötülük bu aslında.
Tam 20 yıldır FIFA'nın peşindesiniz. FIFA'daki olaylar ne zaman dikkatinizi çekmeye başladı?
Ben FIFA'nın peşinde değilim. 1990'dan bu yana konsantre bir şekilde spor politikaları üzerine yazılar yazıyorum. Bu benim mesleğim. Spor politikasının içinde de FIFA'nın yaptığı işler karşıma çıkıyor ve ben de bunları yazıyorum. Eğer bunlar benim FIFA'nın karşısına çıkmama neden oluyorsa bunun tek nedeni FIFA'nın yolsuzluk problemlerinin olması ve bunu da sürekli olarak örtbas etme, saklama ve bir şekilde halletmeye çalışmasıdır.
FIFA üzerine bir kitap yazmaya ne zaman karar verdiniz?
Bu kararı 2011 yılında verdim. 2018 ve 2022 Dünya Kupası organizasyonlarının gülünç bir şekilde Rusya ve Katar'a verilmesinin hemen akabinde...
FIFA, bu kitabı yazmakla ilgili kararınızdan haberdar olup size baskı yapmaya çalıştı mı?
Evet, haberdar oldular ve bana çok yoğun şekilde bir taslak göndermem için baskı yaptılar. İşte FIFA'nın ‘çağdaş' şeffaflık anlayışı bu! Tabii ki ne ben ne de yayınevim, FIFA'nın bu isteğini yerine getirmedik.
FIFA, uzun yıllardır yasal olmayan işler yapmakla suçlanıyor. Kamuoyuna yansıyan bu iddialar neden bir son bulmuyor?
Çünkü FIFA özerk bir kurum. Ve çünkü futbol o kadar kirli ki, bu branşın içindeki hiç kimse cesaret edip FIFA yönetimindeki bu ‘dolandırıcıların' üzerine gidemiyor. Buna bir de FIFA'nın bulunduğu ülkenin etkisini de eklemek gerekiyor. İsviçre, ki birçok belirsiz para sahibi şirket ve organizasyonun ekonomik limanıdır, uzun yıllardır spor konfederasyonlarının yolsuzluğuna rastlanmayan bir ülkeydi. Ama bugünkü açık gerçeklere rağmen hala onlar için problem yokmuş gibi gözüküyor. İsviçre için önemli olan şey mümkün olduğunca çok spor konfederasyonunun (FIFA, UEFA, IOC gibi) ülkesine gelmesi... Bu, İsviçre'de kendini önemli gören küçük politikacıların bir nevi hobisi oldu.
Platini veya bir başka başkan, FIFA'nın geleceği için pozitif düşünmemizi sağlayabilir mi?
Hayır. Şu anda, yeni gizli düşmanı Platini dahil, her şey Blatter'in kontrolü altında... Platini'nin FIFA tahtına çıkmak isteyeceğini sanmıyorum. Çünkü Platini yakın zamanda büyük problemler yaşayacak ve UEFA'daki pozisyonunu korumaya çalışacak. Blatter, Katar'a karşı yürütülen soruşturmada onu çok zorluyor. Ayrıca oğlunun bir Katar firmasının CEO'su olmasının yanında onun 2022 için Katar'a oy vermesi, Katar'ın PSG'nin sahibi olması ve yine Katar'ın Fransa Lig 1 yayın haklarında ‘büyük oyuncu' olmasını anlatabilmek onun adına çok kolay olmayacak. Blatter her zaman yaptığı gibi bu durumlardan da sıyrılacak. Ve FIFA daha uzun süre yolsuzlukların sürdüğü bir ‘dükkan' olarak kalmaya devam edecek.
Blatter'in tekrar başkan adayı olmayacağını söylüyor, siz buna inanıyor musunuz?
Blatter'in yeniden aday olacağına kesinlikle eminim. Ancak sağlık problemleri belki bir engel çıkartabilir. Ama FIFA'daki tahtını korumak adına da gece gündüz çalışıyor. Yaşamında FIFA'dan başka hiçbir şey yok, her şeyi FIFA onun. O nedenle asla kendi isteğiyle gitmeyecektir.
‘Katargate Skandalı' bir süredir çok konuşuluyor. Sizce 2022 Dünya Kupası Katar'ın elinden alınacak mı?
En azından almayı deneyecekler. Katar, o kadar zengin bir güç ki, önlerine çıkan her türlü problemi çözebilirler diye düşünüyorum. Eğer bu dev organizasyon gerçekten Katar'ın elinden alırsa, onlar da bir Dünya Kupası'nın yalnızca rüşvet karşılığı alınabildiği iddiasının arkasına sığınırlar.
Peki, UEFA hakkında düşünceniz nedir? Onun için de ‘UEFA Mafia' isimli bir kitap yazılabilir mi?
Ben yazılabileceğini düşünüyorum. Platini ile onun Doğu ve Güney Avrupalı arkadaşlarıyla, destekçileriyle birlikte oldukça kötü bir yol izlemeye başladı UEFA. Klikleşme ve adam kayırma aynen FIFA'da yıllardan beri yapıldığı gibi orada da başladı. Unutmamalıyız ki, Platini uzun yıllardan beri öğretmenliğini yapan ve patronu olan Blatter'den spor politikası sanatını öğrendi. İkisi uzun zaman çok yakın çalıştılar. Gelecekte UEFA içinde de birçok şeyin mutlaka açığa çıkarılması gerekecek.
Güney Kıbrıslı üye Spiros Marangos'un EURO 2012'nin rüşvetle verildiğine dair iddiaları çok ciddi gözüküyor. Neden Platini bu konuda ağzını açmıyor?
Güzel bir soru. Neden gerçekten? Neden UEFA bu kadar bariz kanıtları olan bir olayın üzerine gitmiyor? Neden UEFA yönetimi EURO 2012'nin rüşvet karşılığı Ukrayna/Polonya ortaklığına verildiğine dair elinde sağlam kanıtları olan Spiros Marangos gibi önemli bir tanığı dinlemeden evine geri yolladı? Neden UEFA bir soruşturma müfettişini ifadesini almak için Marangos'a yollamadı? UEFA neden ‘Uluslararası Şeffalık Örgütü'nün (Tranparency International) soruşturma için yardım teklifini görmezden geldi? Benim cevabım şu: Çünkü kanıt olacak belgelerin masaya gelmesini asla istemediler. Veya sizin aklınıza gelen başka bir neden var mı? Sanırım her şey göründüğü gibi açık.
Son olarak bahis skandalı ile ilgili görüşlerinizi almak isterim. Bahis şikesinin yeterince ciddiye alındığını düşünüyor musunuz?
Hayır. Çok fazla hareket var ama olanlar tamamen tribüne oynamak bana göre. Futbolun bahisten önce başka bir büyük problemi var. Herkes şikenin sadece bahisle ilgili olduğuna ve bu işi yapanları bahis çeteleri olduğuna inanıyor. Esas tehlike, futbolun kendi içinden gelen şike tehdidi. Bu şike bahis kazanmak için yapılan değil aksine şampiyonluk, kümede kalma ve ligden çıkma maçlarında yapılan şikeler. Eğer bunlar ortaya çıkarsa, en azından önemli futbol ülkeleri olan Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya'da da futbol kamuoyu bunu reddedecektir.
Bahis şikesine karşı nasıl yol almak gerekir?
Tabii ki yeterli ve ülkeler üstü kanunlarla bu sahtekarların üzerine gidilip mahkum etmek gerekir. Ama futbol ilk önce kendi içini temizlemeli. Çünkü özellikle manipülasyonun çok olduğu Doğu Avrupa'nın birçok liginde, kulüpler oyunculara köle muamelesi yapıyor ve aylarca paralarını ödemiyor. Bu da oyuncuların karşılarına çıkan tehlikeli insanlarla ilişkiye girmelerine neden oluyor. Esas yapılması gereken bu kulüpleri hizaya sokmaktır.
Çok teşekkür ederim.