comScore

Yılmaz Vural, FutbolArena'ya konuştu

13 Ekim 2016, Perşembe 09:15
Yılmaz Vural, FutbolArena'ya konuştu

Türkiye'nin en deneyimli teknik adamlarından Yılmaz Vural, FutbolArena'ya konuştu.

FutbolArena Röportaj - Taraflı tarafsız Türkiye'de her kesimin sevdiği ve saydığı bir isimdir Yılmaz Vural. Türkiye'nin en farklı teknik adamı kim diye anket yapılsa Yılmaz Vural kimilerine göre 1 olur ama ilk 3 içinde kesin yer alır. 

Yıllardır hem sahada hem de saha dışında konuşuyor. Aslında Türkiye'deki genel profile aykırı bir isim Yılmaz Vural. Çünkü, başkana da, federasyon başkanında da, milli takım hocasında da, futbolcuya da, siyasetçiye de laf ediyor.. Neredeyse laf etemediği tek bir grup var o da sokaktaki vatandaş…
Onu da şöyle anlatıyor: “Sistemin içinde kalmayı değil, halkın içine gittim. Halk, beni anlıyor ama anlaması gerekenler anlamıyor. Çok iyi anlattığım için halk beni seviyor” 

Neden konuşuyor, ne anlatmak istiyor, Almanya'da ne gördü, neden isyan ediyor, zengin oldu mu?  Ve daha birçok konu, soru.  

Yılmaz Vural'la evinde keyifli ama bugüne kadar Vural'la pek konuşulmayanları konuşup, aktarmak için buluştuk… 

Sorduk, Yılmaz Vural gibi anlattı….



“57 SEZONUN YARISINDA BEN VARIM”

Yılmaz Vural'ın Yılmaz Vural'a ilk sorusu ne?

Yılmaz Vural: 26'sı farklı 32 takım çalıştırdın, Türkiye'de en fazla maç yöneten (738 maç) ikinci teknik adamsın, Türk futbolunda 57 sezon var ve sen yarısında varsın. Türkiye'de değil, dünyada iki akademi bitirmiş bir daha daha adam yok. Türk futbolu niye böyle, nasıl çıkış yakalarız? 

“KONUŞMAYAYIM DİYORUM AMA DAYANAMIYORUM”

Halk, Yılmaz Vural'ı seviyor ama yönetenlerin Yılmaz Vural'a sevgisi tartışılır mı? 

Yılmaz Vural: Bana sevgisiz olduğunu düşünmüyorum. Futbolun içinde kim varsa hepsi benim arkadaşım. Kimseyi kırmak ve rencide etmek için konuşmuyorum. Zaten böyle düşünsek hiç konuşamayız. Hangi iş olursa olsun, o işin olumsuz boyutlarını anlatırsanız, o işi yöneten insanlar sizi antipatik bulurlar. Konuşmayayım diyorum; dayanamıyorum. Artık köyün delisi durumuna düştük.

“KAVGA EDİYORUM ÇÜNKÜ ÜLKEMİ SEVİYORUM”

Ancak sistemi kişiler yönetiyor?…

Yılmaz Vural: Benim derdim şu: Lanet olsun nerden gittik yurt dışında okuduk, oraları gördük, insanları tanıdık, bildik… Almanya'ya 80'de gittim, 86'da geldim. Birikimimi en doğru şekilde kullanma derdindeyim. Çocuklarım iyi okullarda okudu. İngiltere'de master yaptılar. Ama onları buraya getirdim; burada çalışsın ülkelerine faydalı olsunlar diye. 

Bu kavgayı neden veriyorsunuz?

Yılmaz Vural: Ülkemi çok seviyorum. Benim kuşağım, ülkenin sorunlarına uzak hiç olmadı. Sokaklarda kavga etmiştir, insanlarla, sistemle mücadele etmiştir. Demokrasi, emeğin hakkı verilsin, ülke gelişiminde herkes üzerine düşeni yapsın diye… Biz böyle bir ülke istedik ve kavgasını verdik.



“ÜLKEME KATKIM OLSUN DİYE DÖNDÜM” 

Zaman zaman siyasi çıkışlarınızın da bu gelenekten….

Yılmaz Vural: Tabii tabii. Almanya'ya gittiğimde sadece futbol ve futbolcu üzerine çalışmadım ki! İzledik, kıyasladık. Ülkeme katkım olsun diye döndüm. Gelirken kafamda en büyük soru işareti şuydu: Ben, ülkeye dönüyorum ama bu birikimimi anlatacağım, anlayacak bir topluluk bulacak mıyım, bana yardımcı olacaklar mı olmayacaklar mı?

Oldular mı?

Yılmaz Vural: Olmadılar.

“HALK, BENİ İYİ ANLATTIĞIM İÇİN SEVİYOR”

30 yıldır beni anlamadılar diyorsunuz. (Vural: Anlasalar bu durumda olmayız)  Acaba siz mi anlatamadınız?

Yılmaz Vural: Daha nasıl anlatayım?.. Konuşarak anlatılmıyor mu? Seninle radyo dahil olmak üzere kaç defa röportaj yaptık. Yani anlattığım dil, anlaşılmayacak bir dil mi? Halk niye seviyor beni? 

Neden?

Yılmaz Vural: Çok iyi anlattığımdan dolayı seviyor. Halkın sevdiği konuyu oldukça iyi anlatıyorum. Halk, beni anlıyor ama anlaması gerekenler anlamıyor. Yapılması gerekenle yapılan çok ayrı. E yapsana bunu kardeşim! Hadi ilk geldiğim zamanlarda para yoktu. Şimdi yılda 700 milyon dolar dağıtılıyor. Niye yapılmıyor?



“TÜRKİYE'DE ZENGİN OLAN TEKNİK ADAM SAYISI 5 BİLMEDİN 10”

Türkiye'de futbol gelişmiyor ama futbol zengin ediyor. Türkiye'de futbol kimi zengin etti? 

Yılmaz Vural: Türkiye'de yirmi bin antrenör var. 5-10 teknik adamdır. Diğerleri değil. Şu anda aylık maaşa ve hatta çoğu para almadan çalışan var.

Parasız çalıştınız mı?

Yılmaz Vural: Çalışıp, hak edişimi kazandığım Gençlerbirliği'dir. İlk dönemimde aldım. İkinci dönemimde paramı almadım. Konu mahkemede. Denizlispor'dan ayrıldıktan 1 yıl sonra paramın kalanı yollandı. Bunların dışında toplam 32 takım çalıştırdım haksızlık etmeyeyim ama paramın tamamını aldığım kulüp hatırlamıyorum.



“KAZANDIĞIMDAN ÇOK KULÜPLERDE PARA BIRAKTIM”

Alsaydınız bugün kaç milyon TL'niz olurdu?

Yılmaz Vural: Varsayalım ki bugüne kadar 10 milyon TL'lik kontrat yaptıysam bunun yüzde otuzunu almışımdır. Diğerini alamadım. 

Niye mahkemeye verip almadınız?

Yılmaz Vural: Son dönemlerde vermeye başladım. Diğer zamanlarda şu oldu: Sorun çıktığında alın kontratı hiç bir şey istemiyorum diyip gittim. Baktım ki böyle olmuyor. ‘Yılmaz, sen bu paraları bırakıp gidiyorsun aptal mısın' dedim ve paramı alamadığım kulüpleri mahkemeye verdim. Gençlerbirliği'ni, Mersin'i mahkemeye verdim. Bu benim hakkım. Eskiden sürtüşmek istemediğim için vermiyordum.

“BEN DEĞİL TÜRK FUTBOLU KAYBEDİYOR”

Daha kaç yıl çalışacaksınız?

Yılmaz Vural: Allah ömür verdiği kadar. Şöyle: Heyecanımı kaybedersem, sağlık anlamında bir sıkıntı çıkarsa o zaman ben değil, vücut bırakır. 63 yaşındayım, gayet iyi hissediyorum. Heyecanım yüksek seviyede. Artık o kadar doldum ki! Türk futbolu beden istifade etmeli. Öyle ya da böyle..

Ne istiyorsunuz?

Yılmaz Vural: Öyle hikayeden görevler değil. Spor bakanlığı, federasyon başkanlığı gibi. İki dil konuşuyorum. İki okul bitirmişim. Dünya görmüşüm. Kim olacak başka? Allah aşkına! Yıldırım Demirören mi ben mi? Benim olmam lazım. Çünkü bu ülke futbolunu ben projenlendiririm. Eğer bu ülkede liyakatla bir şey olacaksa, en önemli görevler neyse bana verilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Mütevaziliği bıraktım bir kenara. Verilmezse de ben değil Türk futbolu kaybediyor. Bu kadar doluluğu olan bir adamdan faydalanmıyorlar. Yazık!



“NE EGOSU 2 ÜNİVERSİTE 738 MAÇ VAR”

Yılmaz hocadaki “ego”ya bak diyecekler…

Yılmaz Vural: Abi ne egosu! İki üniversite, 738 maç. Yapmadığım bir şeyi söylemiyorum ki. Bunu insanlar anlamıyorsa; anlatmaya mecbursun. 

“TERİM'E 3 YIL ÖNCE SÖYLEDİM”

Fatih Terim, hocam size ihtiyacımız var dese Terim'le çalışır mısınız?

Yılmaz Vural: Fatih Terim'in Türkiye Futbol Direktörü olduktan sonra Riva'ya bir işim için gitmiştim. Hoca sağ olsun, geldiğimi duyunca odasına davet etti. Terim'in o göreve getirilmesine çok olumlu bakanlardan biriydim. Aramızda en başarılı, karizmatik, medya tarafından benimsenmiş olan Terim'di. Heyecanla, güzel br sohbet yaptık. Hocam dedim göreve geleli bir yıl oldu. Henüz bir şey açıklamadınız. Askeri sır mı? Bizim üzerimize düşen bir şey varsa çalışırız, elimizden geleni yaparız. ‘Tamam. Sağ ol hocam' dedi ama sağ olsun 3 sene oldu daha bir şey gelmedi. Bu saaten sonra gelse de olmaz. Çünkü onun da fazla bir zamanı kalmadı. 2 yıl daha sözleşmesi var. Zaten idarecilik yaparak, sahada kazandığımız parayı kazanma şansımız yok. Boşta olduğumuz dönem elimizden geleni yaparız.

“TÜRKİYE'DE HERKESİN HAYATI ZOR”

Önceliğiniz iyi para kazanmak?

Yılmaz Vural: Bu saatten sonra kariyer peşinde koşacak halim yok. Üç tane oğlum var, baba, kardeş var… Herkese katkıda bulunmak zorundasınız. 

Zor bir hayatım var diyorsunuz? 

Yılmaz Vural: Kolay değil. Türkiye'de kimsenin hayatı kolay değil. Yarının ekonomik garantisi yok.



Peki Türkiye'den, yurt dışına neden teknik direktör gitmiyor?

Yılmaz Vural: Türkiye'den yurt dışına ne gidiyor? 

“TÜRKİYE'DEN AVRUPA'YA CANLI BİR ŞEY GİTMİYOR”

Sebze, meyve, tekstil, sanayi ürünleri…

Yılmaz Vural: O kadar! Canlı bir şey gittiği yok yani. Türkiye'nin kendi insanını dışarıya pazarlayacak bir sistem yok ki! 

İşte bunu soruyorum. Siz Almaya'da yaşadınız. Farz edelim bir Alman kulübüne, Türkiye'den bir teknik direktörü sundular. Adamlar, bu bizim takıma farklı ne verecek, ne oynayacak demeyecek mi?

Yılmaz Vural: Çok açık söyleyeyim: Bu yanlış anlaşılmasın. Eğitim anlamında ben Türk antrenörü değilim. Ben Türküm ama burada eğitim almadım. Tüm eğitimim Almanya'da. Oranın en iyi okulunda eğitim gördüm. Bakıyorum buradaki eğitimde bir yetersizlik var. Donanım ve profesyonel takım yönetimi bilgisinin verilmediğini gözlüyorum. Üniversite'yi burada okudum. Almanya'ya gittim ama diplomam kabul görmedi. Lise seviyesi denildi. Önce asabım bozuldu ama sonra mecburen tüm eğitimi aldığımda Türkiye'de aldığım eğitimle oradaki eğitimin alakası bile olmadığını gördüm. 



“ÇALIŞMADIĞIM ADAMA İYİ ANTRENÖR DEMEM”

Hala böyle mi?

Yılmaz Vural: Evet. Hala böyle. Şimdi kurslara bak! 3 tane 12 günlük kursla hoca oluyorsun. 12 günde insanı, liderliği, konuşmayı öğreneceksin. İş olsun diye yapılıyor. Bu eğitimle, profesyonel takım yönetemezsiniz. Değişime ayak uyduracak entellektüel birikime sahip olacaksınız. Almanya'da bunu göremezsiniz. Eğitimi almadan o sahaya çıkamazsınız. Zaten bunu yaparsanız gerekli birimler ayağı kalkar. Bizdeki gibi kiralık antrenörlük yapamazsınız. Eğitime bu kadar saygısızlık olur mu? Adamın lisansı yok başkasının lisansıyla sahada. 

Futbol oynamış…?

Yılmaz Vural: Oynamışsa kendine oynamış. Hadi oynat 25 kişiyi. Oynamakla, oynatmak ayrı ayrı şeyler. Bu bilgiler vahiyle değil; bilgi, eğitimle geliyor.

Işık saçan genç bir teknik adam görüyor musunuz?

Yılmaz Vural: Çalışmadığım adama iyi antrenör diyemem. Çalışanı sor, söyleyeyim. 



TEKNİK DİREKTÖR NEYE GÖRE SEÇİLİR?

Teknik Direktör neye göre seçilir? 

Yılmaz Vural: Sizin nasıl antrenör olacağınıza, o grup karar veriyor. Yönetici olsam, nasıl oyuncuyu 6 ay izletiyorsam, teknik adamı da izletirim. Maçı nasıl okuyor, soyunma odasıda tavrı ne, medya ve kitleyleyle ilişki kurabiliyor mu gibi her detaya bakarım. Bunu yapmak zorundasınız. Tesadüf, tavsiyeyle olmaz. Bu işi bilimsel verilerle yapmanız gerekir.

“AYNI TARZ, BİR TEKNİK DİREKTÖRÜ İFLASA GÖTÜRÜR”

O zaman bir kaç tip teknik adam tarzı var…? 
Yılmaz Vural: Bu işin eğitiminde bize şu verildi: Teknik Direktör hangi tarzı öne çıkarakacak? Diktatör mü, demokratik mi, bırak yapsınlar (daha çok oyuncu endeksli, onların istediğine dayalı hocalık) mı? Sonunda antrenör, grubun isteğine, tecrübesine, hedefine göre bu tarzların karışımını uygulamalı. Ne zaman diktatör, demokratik, oyuncuya dayalı olacağını, grubun tarzına bağlı olarak bilecek ve kullanacak. Tekdüze tarzla giderse iflas eder. Çünkü her tarzın kendine göre dezavantajı var. 



“FATİH TERİM TİPİ TEKNİK ADAMLARI BASIN YARATTI”

Fatih Terim'in tarzı ne?

Yılmaz Vural: Fatih Terim'i dışarıdan görünen tarzını değil arkadaşım olduğu için yorumluyorum. Terim ne kadar sert görünse de kalbi güzeldir. Benim bildiğim Fatih Terim kinci bir adam değildir. Geçenlerde medyaya, Fatih hoca için Frankenstein yarattınız, başınıza işi aldınız dedim. Terim, kontrolsüz bir adam değil. Yanlış anlaşılmasın; şunu demeye çalışıyorum:  Antrenörlük hayatımda, medyayla ne kadar birlikte ve demokratik çalıştıysam; bana hep zarar verdiler, kullanmaya çalıştılar. Ne kadar sınır koyduysam yanıma gelemediler. Yani karşındaki medya grubunun kalitesi, insani yapısı, mesleki ahlakı maalesef Fatih hoca tipindeki teknik adamları yaratmaya itti. Kendisini koruyan, hatta en üst kademelerde ilişki kurup, kötü yazana baskı kuran… 

“MEDYA KİMSEYE ACIMIYOR”

Bu ne demektir: Başınıza iş aldınız. Aslında böyle bir antrenörü yaratan sizsiniz (medya). Fatih Terim, kesinlikle böyle değil. Çok konuşan, payalaşabilen insandır. Ama bunu yapmak zorunda. Belki de Fatih hoca böyle yaptığı için en üst seviyelerde kaldı. Ben;  ne kadar onlara yaklaşıp, taleplerini geri çevirmediysem, insan boyutuyla adamlık yaptıysam, o medya bize dönüp ‘ya bizim çocuktur, ondan bir şey olmaz, yumuşak adamdır' demiştir. 



“MEDYA NEFRET ETMESİNE RAĞMEN TERİM'İ BİR YERE GETİRDİ”

Medya, Fatih Terim'i ondan nefret etmesine, sevmemesine rağmen bir yere getirmiştir. Beni çok sevdiği halde hiç bir yere tavsiye bile etmez. Bugün Terim gitsin Yılmaz Vural, medyanın aklına bile gelmez. Ama sor en sevdikleri antrenör benimdir. Yani Fatih hoca tipini medya yaratmıştır. Hoca; kendini bu fanusun içine sokarak, o medyadan kendini böyle koruyabilmiştir. Yoksa o medya kimseye acımıyor. Bugün senle arkadaşken yarın seni alaşağı edebilir. Hadi şimdi yarattığın Frankenstein'i alaşağı et bakalım! Sen alaşağı olursun…

Röportaj: Aydın Cingöz 

YARIN

 
Yılmaz Vural, neyin kitabını yazıyor?
“Bedeki kitap TFF'de yok”
“Ben, Malatya'da araba görmedim”
Futbolcuya neden tokat attı? 
Neye kızar, neye güler?
Maçtan sonra ne yapar?
Neden teknik adamların içine değil; halkın içine karıştı?
“Şovmen antrenörlük tipini getirdin” diyen kim?
“Fatih Terim daha fazla dayanır, çünkü gücü var”
Türkiye'de antrenör kazanmaz; oyuncu kazanır”
“Madem çok iyi antrenördün de niye 5 maç sonra Bursaspor'dan kovuldun”
En nefret ettiği, sevdiği futbolcu?
Çuvalla para kazanan kim?

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!