comScore

Galatasaray Galatasaray

Galatasaray'ın geleceği ve Ünal Aysal - Köşe Yazısı

14 Mayıs 2016, Cumartesi 00:27
Galatasaray'ın geleceği ve Ünal Aysal - Köşe Yazısı

Yazarımız Sinan Yılmaz, sezon sonunda Galatasaray'ın geleceğini kaleme aldı.

FutbolArena Analiz - 2015-2016 sezonunu kabus gibi geçiren Galatasaray'ı nasıl bir gelecek bekliyor? Yazarımız Sinan Yılmaz kaleme aldı...


Galatasaray'ın geleceği ve Ünal Aysal


Sonda söyleyeceklerimi başta yazayım. Ünal Aysal, ben de dahil olmak üzere birçok spor yazarını ve Galatasaray taraftarını kandırdı. Kendisi çok zeki bir adam ve kandırılan bizler ancak kendisi görevi bıraktıktan sonra söylemlerinin ne kadar gerçeklerden uzak olduğunu anladık. Yani başkanlık görevini, onun açısından tam zamanında bıraktı.

Öncelikle Galatasaray onun başkanlığında, onun başlangıç projeleri sayesinde ilk 2 sezonu rüya gibi geçirdi. Çok kaliteli ve tecrübeli bir teknik direktör seçimi ve ona sağlanan imkanlar sayesinde Galatasaray 2011-2012 sezonu başında harika bir temel attı. Bana göre, 2011-2012 yazı Galatasaray tarihinin en başarılı transfer dönemi. (Muslera, Ujfalusi, Eboue, Riera, Melo, Selçuk, Engin, Elmander) Sonrasındaki 2 yıllık süreç de teknik heyet ile yönetim arasında gerilim gün be gün artsa da başarılarla devam etti. Nihayetinde 3. sezonun başında ise yönetim ve teknik heyet ego sorunlarını yönetemedi ve resmen kendi ayağına sıktı. Galatasaray, rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan daha iyi kadrosu olmasına karşın, dereyi geçerken at değiştirdiği için o sezonu (2013-2014) kaybetti. 

Ünal Aysal göreve geldiğinde değeri şişik hisseleri satıp para yarattığı için Terim ve ekibine imkan sağladı. Fenerbahçe ve Beşiktaş şike ile uğraşırken ligi 8. bitiren Galatasaray'ın her şeyi unutup, sezona güçlü başlaması son derece önemliydi. Bu fırsatı çok iyi değerlendirdiler. Fatih Terim ve ekibi de o parayla nokta atış mükemmel transferler yapıp, harika bir kadro kurabildikleri için çok başarılıydılar. Fakat 3. yılın başında sorunlar kangrene çevrilip, 'yönetim' adı üstünde sorunları 'yönetmek' yerine 'yönetememeyi' tercih etti ve art arda şampiyonluklarla sürebilecek bir seriyi bozdu. Burada kim hatalıydı, kim hatasızdı bunları senelerdir tartıştık ve hiç işimize yaramadı. Nihayetinde kaybeden Galatasaray olduğu için, yönetim o günkü süreci 'yönetememiştir'. Yönetimlerin isimleri üzerinde görevleri 'yönetmek'. Siz Terim ile anlaşamıyorsanız. 2. sezonun sonunda yolları ayırırsınız. Veyahut 3. sezon başında sabreder, dereyi geçtikten sonra sezon sonu ayrılırsınız. Bu saçmalığın aynısını bu sene başı Dursun Özbek yönetimi de yaptı. Hamzaoğlu'nun ve Terim'in gönderilişi ile Prandelli'nin gönderilişi tabii ki farklı! Hem Terim, hem Hamzaoğlu kendi oyun felsefesine uygun bir sistem ve kadro inşa etmişti. Onları gönderirken bu inşaatı da yıkıyorsunuz. Bu değişikliklerin olumsuz yansıyacağını ön göremeyen zaten futbolun f'sini bile özümsememiştir. Öte yandan Prandelli'nin ise inşa ettiği bir oyun düzeni yoktu. Prandelli sürekli farklı diziliş ve sistemler deneyip doğruyu bulma çabasındaydı.

Prandelli'nin aksine Terim ortasahaya kadar stoperlerini çıkardığı bir hücum sisteminin üzerine gidiyordu veya Hamzaoğlu pas üzerine yoğunlaşmış, oyunu stoperlerden kuran bir Galatasaray'ı hazırlamıştı. Bunların değişimi ile Prandelli'nin değişimi o yüzden hiçbir şekilde aynı değil! 


İnter örneği...


Bakın Ünal Aysal'ın başarısına veya başarısızlığına bir de şu çerçeveden bakmak lazım. Serie A'da da şike süreci yaşandı ve Juventus Fenerbahçe gibi ağır, Milan da Beşiktaş gibi orta çaplı darbe aldı. Juventus, Fenerbahçe'den daha ağır olarak küme de düşürüldü. Ancak İnter; Milan, Fiorentina, Lazio, Roma, Napoli gibi ekiplere rağmen ve Juve 1 yıl sonra Serie A'ya dönmesine rağmen bu fırsattan çok iyi yararlandı ve 5 sene üst üste şampiyon oldular! Yani hemen 2 sene sonra Juventus da toparlanıp şampiyonluğu İnter'den kapamadı! 5 sene güçlenerek devam edip sonunda da Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldular! O sırada Teknik Direktör de değiştirdiler. 3 sene üst üste şampiyon olan Mancini gitti, Mourinho geldi. Ama Aysal'ın yaptığı gibi sezon başladıktan sonra değişmediler. 1 Temmuz'da Mourinho, Mancini'den bayrağı aldı ve 2 sene de o şampiyon yapıp sonunda da Şampiyonlar Ligi'ni getirdi.

Şimdi Galatasaray'ın 2 sene üst üste şampiyonluk ve sonra ego savaşı ile sonlanan serisini ve sonra da mali olarak batan durumunu bir de İnter üzerinden okuyun! Üstelik Türkiye'de Fenerbahçe ve Beşiktaş yara aldığında rakibiniz sadece Trabzonspor ve diğer anadolu takımları oluyor. Yani Roma, Fiorentina, Lazio, Napoli gibi başka güçlü takımlar yok Türkiye'de. Buna rağmen Aysal ve yönetimi, ego sorununu yönetemediği gibi sonrasında yaptığı fiyasko transferler ve menajer aldanmaları sonucu mali olarak da zayıfladılar ve Galatasaray'ı zayıflatırken Fenerbahçe'nin eski haline dönmesine, Beşiktaş'ın da eski halinden de güçlü konuma gelmesine engel olamadılar. Engel olmayı bırakın Galatasaray tarihinde ilk kez, UEFA'dan ceza alıyor ve bizzat kuruluş amacı olan "Türk olmayan takımları yenmek" amacından uzaklaşıyor. 

Bu durum da bize kandırıldığımızı gayet iyi açıklıyor. Aysal o kadar akıllı bir adam ki, hem hitabeti çok güçlü, hem de çok karizmatik. İçeriğe değil dış görünüşe kananlar bunlardan etkileniyor ve hala uyanamayıp Aysal'ın geri gelmesini isteyen de büyük bir kesim var. İlk iki yıldaki büyük başarısı sonrası ben Aysal'a "Vardır bir bildiği" gözüyle baktım ve geçen sene sonuna kadar da ona karşı pozitiftim. Fakat UEFA ile anlaşma yapılmasına rağmen bu anlaşmaya uyulmadığının ortaya çıkması ve Galatasaray'a genç oyuncu alınırken menajer kankaların sözünün dinlenmesi ile büyük paralar kaybedilmesi benim gözümü açmış oldu. Hajroviç'ler, Ontivero'lar ne olduğu, nereden geldiği belli olmayan isimlere Galatasaray çok büyük paralar ve daha önemlisi geleceğini kaptırdı.  

Beşiktaş o sırada Oğuzhan Özyakup, Gökhan Töre, Kerim Frei, Veli Kavlak, Tolgay gibi en kaliteli yerli gençleri toplarken, Galatasaray bir yabancı kuralı türküsü tutturdu ve menajer arkadaşların telkinleri sonucu Umut Gündoğan'ları, Salih Dursun'ları, Veysel'leri toplarken bir de başarısızlığı buna bağladı. Bugün Beşiktaş Gökhan Töre ve Oğuzhan Özyakup'u uluslararası seviyeye çıkarırken, sen mali olarak da sportif olarak da çok güçlüydün ve istesen aynı paraya bu oyuncuları Beşiktaş yerine sen alabilirdin. Onun yerine Galatasaray, scoutları değil menajerleri dinledi. 

Ünal Aysal'ın zekasının en belirgin noktası da ne zaman bırakacağını bilmesiydi. Öyle zamanında bıraktı ki, 2 ay geç kalsa bugün kendisinin dönmesini isteyen kesimin %90'ı şimdi kendisine kan kusuyor olurdu. Bakın sadece 2 ay Prandelli ile kalsalardı bugün göğüsünde 4 yıldız olan kulüp Fenerbahçe'ydi. 2 sene Terim ile şampiyon olmuş, sonra egosuna yenilmiş ve Fenerbahçe'nin dirilip 4. yıldızı Galatasaray'dan önce takmasına izin vermiş kişi olacaktı. Üstüne bir de UEFA'dan kaçınılmaz ceza gelecek, Beşiktaş'ın güçlenmesi ve yeni stadına kavuşması da izlenecekti. Galatasaray onun döneminde sadece 2 sene önce Türkiye'nin en güçlü kadrosu ve kulübüyken sadece 2 senede Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın gerisinde UEFA'dan ceza yemiş konumda bulunacaktı. Öyle zamanda bıraktı ki, bugün 4. yıldızda da pay sahibi oluyor ve UEFA cezası ve zayıflama konusunda da suçsuz gösterilebilir... 

Birkaç ay önce çıkıp Genel kurulda konuşma yaptı ve açıkça "Bir çocuk bile 9 ayda doğuyor" deyip Duygun Yarsuvat'a göndermede bulundu. "O şampiyonluk aslında benim" demek istedi ancak herkes biliyor ki, Prandelli ile 2 ay daha kalsalar ortada şampiyonluk kalmayacaktı. Yine de bu kadronun temeli onun döneminde atıldığı için şüphesiz katkısı vardı ama Yarsuvat döneminde Ali Dürüst ve Albayrak'ın da katılımıyla yaratılan huzur ortamı, doğru hocanın seçilmesi ve Hamzaoğlu'nun ıslıklanan Selçuk'u, Burak'ı geri kazanması, Yasin'i ortaya çıkarması, Sneijder ve Muslera'nın mükemmel performansları adeta yaralı Aslan'ın kükremesiydi. Yani Aysal'ın katkısı vardı ama bu yukarıdaki isimlerin özverisinden sonra sayılabilirdi ancak.

Öte yandan Aysal 20. şampiyonlukta sahiplik iddia etmesine karşın UEFA'dan alınan cezayla ilgili hiç hatalı olduğunu söylemedi, hiç sorumluluk almadı. 2014'te yaptığı açıklamada "Galatasaray ceza almaz, Galatasaray ceza alırsa diğer kulüplerin de Galatasaray'dan farkı yok, Beşiktaş ve Fenerbahçe de ceza alır" demişti. Bugün hiç de söylediği gibi olmadı çünkü UEFA ile yaptığı anlaşmaya rağmen sözünde durmadığı ve menajer arkadaşlarla transferlere devam ettiği bu ceza geldi.


Sözde enteller ve UEFA'nın 65 milyon Euro sınırı 


Aysal böyle bir tablo bıraktığı gibi Yarsuvat yönetiminden sonra gelenler durumun vahametini yine anlamadı. 30'luk Lukas Podolski'ye 3 yıllık yaklaşık 12 milyon Euro gömüp, Poldi ile çaylı transfer şovu yapıp, Messi'yi, Neymar'ı da almaktan bahsedebilecek kadar uçtular.

İyi de senin gelirin ile giderin tutmuyor! Senin maaşın Beşiktaş'ın oyuncularına verdiğinin 2 katı, dünyanın parasını harcıyorsun. Hiç üretmiyor sürekli tüketiyorsun. Bunun Riva satmak, otel yapmakla ilgisi de yok! Sen futbol kulübünü yönetemiyorsun. Sen transferde, sözleşmelerde hata yapıyorsun. UEFA da önce bunlara bakıyor!

Aysal'ın sevenleri bugün diyor ki "Aysal kalsa Riva'yı satacaktı, sermaye arttırımı yapacaktı para yaratacaktı. Ona izin vermediler" Peki 2 yılda 70 milyon Euro'luk çöp transferi de zorla mı yaptırdılar? Artık sorun o değil ki! UEFA senin önce kulüp yönetimine bakıyor. Aysal Terim'den sonraki 2 sezonda sadece bonservis olarak 71 milyon Euro harcamış ve sadece 5.7 milyon Euro gelir elde ebebilmiş! Sadece bonservisten 2 senede 65 milyon Euro zarar ne demek! Bakın maaşları hiç saymıyorum. İşte kanıtı da bu linkte http://www.transfermarkt.com.tr/galatasaray-istanbul/alletransfers/verein/141

Şimdi UEFA'nın Dursun Özbek yönetimi ile yaptığı çok önemli bir anlaşma var. "Giderlerinizi azaltın 65 milyon Euro'dan fazla futbolculara vermeyin" diyorlar. Bu aslında şu demek, "Başkasının yetiştirdiği ve sönmekte olan 28+ yaşında yıldızlara, başkalarının verdiğinden çok maaş verip başarılı olmaya çalışma stratejisini bırakın, artık üretmeye başlayın."

Galatasaray entelektüel kesimi de hala diyor ki, "Gomez'i biz alsaydık, Burak'ı satmasaydık, Melo gitmeseydi..." Yahu bu üçü zaten yıllık +10 milyon Euro daha maaş demek! Adam sana 'üret' diyor sen hala 'tüketme' derdindesin. Hala Beşiktaş'ın ürettiği Oğuzhan'ı ve Gökhan Töre'yi kıskanmak yerine ambalajlı Gomez'i kıskanıyorsun

Nasıl ki bu ülkede Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın 28+ yaşındaki sönmüş oyuncularını toplayarak Webo'lar, Selçuk Şahin'ler, Umut Bulut'lar ile bir Anadolu takımı şampiyon olamazsa, üç büyükler de Avrupa'nın dev kulüplerinin sönmüş yıldızlarını toplayarak Avrupa'da başarılı olamaz. Üç büyükler kendi yıldızını, kendi sistemini üretmek zorunda! Bakın Konyaspor'da 3 büyüklerin sönmüş yıldızları yok. Kendi üretimleri, kendi oyunları, kendi transferleri var. Galatasaray 2000'de Avrupa kupalarını alırken sadece 3 tane eski yıldız vardı. Taffarel, Popescu ve Hagi. Geri kalan kadronun 20 tanesi Galatasaray'ın ürettiği yıldızdı!  

Hamzaoğlu'nun bu ülkede bazı kesimi ciddi rahatsız ettiği bir imajı var. 'Aza kanaat eden', 'mütevazı' 'elindekiyle yetinip üretmeye çalışan' bir karakter. Bu karakterden bazı sözde entelektüeller çok rahatsız. Neden mi? Çünkü bunlar, "Kısa yoldan zengin olmak" "Çok çalışmadan altılıyı bulmak" gibi ideallere adanmış insanlar. Emeğe değil, ambalaja aşık olan tipler. Kaliteden önce markayı seven tipler. O yüzden bu 'köylü' ve 'vizyonsuz' kelimesi türedi zaten. Galatasaray için bu mali krizde elindekiyle bir şeyler yapabilecek, oyun-oyuncu üretebilecek hoca Hamzaoğlu'ydu ama sahte entelektüelliklerine yakıştıramadılar...

Bunlar o kadar 'sözde' entelektüel ki, bunlara göre "Gomez'i, 'Konoplyanka'yı, 'Maxi Rodriguez'i, 'Kaninic'i hep Hamza hoca yüzünden alamadı Galatasaray! Halbuki basit matematik yapsalar şunu fark ederler. "İyi ki Hamza hoca bunları aldırmamış yoksa bu oyuncuların +20 milyon Euro'luk sözleşme maliyetleri Galatasaray'ın UEFA'dan aldığı 1 yıllık cezayı 2 yıla çıkarırdı!"
 

Podolski değil Sinan Gümüş'e özenmek 


Peki Galatasaray ne yapabilir? Öncelikle gençlerini değil, yaşlılarını satmayı düşünmeli. Transferde adı geçen isimler hep Bruma, Telles, Emre Çolak. Bunlar hala genç çocuklar ve bir Şenol Güneş gibi eğitimcinin elinde 1 iken 5 olabilecek potansiyeller. Halbuki Galatasaray, artık 28+ yaşını geçmiş, yüksek maaş alan oyuncularının sayısını azaltıp, etrafını potansiyelli gençlerle donatmalı. 

Misal kim o isimler sayalım... 

Muslera, Sabri, Semih, Chedjou, Olcan Adın, Donk, Dzemaili, Hamit, Sneijder, Podolski, Selçuk, Umut Bulut

Galatasaray'da 1.5 milyon Euro'nun üzerinde kazanan tam 12 futbolcu var. (Beşiktaş'ta 2 Quaresma ve Gomez) Bunlardan Muslera, Chedjou, Dzemaili, Hamit, Sneijder, Podolski ve Selçuk'un maaşı 2 milyon Euro'nun üzerinde. (BJK'de sadece Gomez'in 2'nin üzerinde maaşı var) Bir takımda bu kadar komutan olmaz! Bu kadar komutanın olduğu yerde savaşacak askere sıra gelmez. Bunlardan Hamit gider, Dzemaili maaşını rotasyon oyuncuları seviyesinde 1-1.3 milyon Euro arasına düşürmezse gönderilir. Chedjou da gidebilir, bence Podolski de gidebilir. UEFA Kupasını alan takımın 3 komutanı vardı. Taffarel - Popescu - Hagi. Bu takımda 7 tane komutan maaşı alan var. En fazla 4 olsun. Muslera - Chedjou - Selçuk ve Sneijder dışındakiler bence gidebilir. 

Podolski'yi eleme sebebim kötü oynaması değil. Bu senenin Selçuk'la beraber en iyi oyuncusu ama Galatasaray'da onun ikamesi var ve özellikleri gereği lüks oyuncu. Bir kanat forvet! Takım as santrforu, as kanadını bulamazken bir taşınması gereken lüks kanat-forveti çoğu zaman kaldıramıyor. Üstelik o görevi yapabilen çok potansiyelli bir isim de var. (Sinan Gümüş)

Şimdi insanlar Sinan Gümüş'e yeterli süre vermediği için Hamzaoğlu'na kızdı ama devre arasında 1-2 ay Podolski sakatlanmasa Denizli'nin de Sinan'ı kazanabileceği yoktu! Sinan da lüks tipte bir kanat/forvet. Bahsedildiği gibi sezon başında Umut yerine santrforda oynayamazdı. Sezon başında Galatasaray birçok Şampiyonlar Ligi ve kritik lig maçına çıkıyordu. Sinan'ı bu ortamda Podolski'yi kesip oynatmak da mümkün görünmüyordu. Kaldı ki hem Sinan, hem Podolski'li bir ilk 11 de çok zor. Zira 2 tane dış forvet, hem topu hücuma taşımakta hem de savunma yönünde takımı ciddi anlamda sistem olarak zorlayacaktır. 

Bu sene Galatasaray - Akhisar Belediyespor Türkiye Kupası maçına gitmiş ve Mustafa Denizli'ye "Hocam geçen sene Türkiye Kupası maçlarında Galatasaray için sürpriz bir oyuncu çıkmış, Yasin kazanılmıştı. Bu sene böyle sürpriz bir oyuncu çıkabilir mi? Ümidiniz var mı?" diye sormuştum ve o maçta Sinan da oynamıştı ama hoca tamamen ümitsiz konuşmuştu. O dönemde Poldi sakatlanmasa Sinan'ın onun görevinde art arda oynama şansı doğmayacak ve belki hala patlama yapmamış olacaktı. 

Galatasaray bir kanadına Yasin - Bruma gibi top getiren driplingçi ve çalışkan oyuncularını koymalı. (Yasin bu sene çalışkan değil onu Bruma'yla rekabet sokarlarsa bir önceki seneki gibi savunma rollerini de hatırlamaya başlar) Diğer kanada da Sinan'la birlikte bir tane daha genç ve potansiyelli bir kanat almalı. Galatasaray artık Podolski'lere özenmeyi bırakıp Almanya 2. Ligi'ne bakmalı ve Gökhan Töre'ler aramalı. Mesela bir tanesi Emre Mor! Tabi aynı zamanda bu gençleri geliştirecek de Şenol Güneş gibi bir hoca aranmalı. 

Üstteki isimler arasından, 1.5-2 milyon Euro arası maaşı olan isimlerden de Sabri, Semih, Umut, Olcan ve Donk ile konuşulmalı ve ya maaşları 1-1.3 milyon Euro arasına indirilip rotasyon oyuncusu oldukları söylenmeli, ya da yollar ayrılmalı. Çünkü Hakan Balta'lar, Yasin'ler o seviyede maaş alıyor ve onlar da rotasyon oyuncusuysa maaşları ancak o kadar olmalı. 

Galatasaray eğer bunu yapmazsa, Dursun Özbek hala Messi, Neymar anlatırsa bu ceza katlanarak büyümeye devam eder. Ki iyi de öyle olur. UEFA, kulüpleri akıllandırana kadar bu yolu gütsün. O zaman Arap takımları gibi sönmüş yıldız aramayı bırakıp, futbol ve futbolcu üretmeyi hatırlarız. 


ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!