comScore

Fenerbahçe Fenerbahçe

Fenerbahçe'nin ilk yarı performansı

30 Aralık 2016, Cuma 10:37
Fenerbahçe'nin ilk yarı performansı

Süper Lig'de ilk devreyi 4 .sırada tamamlayan Fenerbahçe'nin performansını inceledik.

FutbolArena Analiz – Fenerbahçe ligde ilk devrede çıktığı 16 karşılaşmada 9 galibiyet, 4 beraberlik, 3 mağlubiyet alarak 31 puan topladı.

SEZONA PEREIRA İLE BAŞLADI

2014-2015'te 4. yıldızı Galatasaray'a kaptıran Fenerbahçe, 2015-2016'da da Beşiktaş'a geçilmişti. Vitor Pereira ile yolların ayrılmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Taraftarlar, Portekizli teknik adamın oynattığı futboldan ve başta Van Persie olmak üzere bazı oyunculara karşı tavırlarından rahatsızdı. Ama Fenerbahçe yönetimi, Portekizli hocanın tazminatını göz önüne alarak bu kararı veremedi. Ve böylece yeni sezona Vitor Pereira ile başlamış oldular.

TRANSFER DÖNEMİ ÇOK HAREKETLİYDİ

Üst üste iki yıl şampiyonluğu kaybeden Fenerbahçe'de yıllardır takımda yer alan Kadlec, Meireies, Bruno Alves gibi isimlerin kontratı bitti. Diego ve Nani satıldı. Gökhan Gönül ile Caner Erkin'in de sözleşmeleri bitti. Kadroda büyük çapta bir değişim yaşandı. Emenike, Salih Uçan ve Stoch kiralık gittikleri takımlardan döndüler. Aatif Chahechouhe, Van der Wiel, Neustadter, Skrtel, İsmail Köybaşı, Lens ve Sow alındı.

GÖKHAN VE CANER'İN AYRILIĞI

Hiç kuşku yok ki yerli oyuncular bakımından son yılların Türk futbolundaki en önemli olayı Gökhan ve Caner'in sözleşmelerinin uzatılmamasıydı. Üstelik Gökhan, son şampiyon Beşiktaş'a transfer oldu. Fenerbahçe yönetimi çok hızlı hareket ederek yerine Van der Wiel gibi önemli bir ismi aldı. Sonrasında gösterdiği performansla hayal kırıklığı yaratsa da ilk alındığında Gökhan'ın boşluğunun fazlasıyla dolduğu düşünülmüştü. Sol beke ise Caner Erkin'in yerine Beşiktaş'tan İsmail Köybaşı geldi. Ama Caner'in Inter sonrası Beşiktaş'a gidişi psikolojik olarak büyük bir darbe vurdu. Eskiden bu tür transferleri Fenerbahçe yapardı. Emre Belözoğlu, Tümer Metin gibi Türk futbol tarihine geçen transferleri yaptılar. Bu defa psikolojik üstünlüğü kaybeden taraf Fenerbahçe oldu. Son yıllarda Süper Lig'e damga vuran, en önemli oyuncularından birisini ezeli rakibine kaptırmış oldu.



MONACO MAÇLARI

Fenerbahçe sezonu erken açıyordu. 27 Temmuz'da Monaco ile Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme turunda karşılaşacaktı. Vitor Pereira ile yolların ayrılmamasında yönetim, bu maçları mazeret göstermişti. Oysa ki tam aksine Vitor Pereira ile yollar ayrılıp örneğin Advocaat sezon başında getirilmiş olsaydı belki de Fenerbahçe 7 yıl sonra ilk defa gruplarda mücadele edecekti. Fenerbahçe'nin rakibi olan Monaco play-off turunu geçip gruplara kaldı. Hatta grubu da ilk 2'de bitirip son 16'ya yükseldi. Sadece gruplara katılmak bile çok büyük maddi gelir sağlıyor. Gruplara kalmanın manevi zenginliği ise kelimelerle tarif edilemez. Ama Fenerbahçe yönetimi, Vitor Pereira'nın birkaç milyon Euro'luk tazminatından çekinerek onunla yola devam ettiler. Portekizli hoca yeni sezona 3-5-2 ile başladı. Volkan Şen ve Alper Potuk gibi geçen sezon kanatta oynattığı iki isim de Avrupa'da cezalıyken 3-5-2 makul bir tercihti. Fenerbahçe ilk maçta da Monaco'yu Emenike'nin 2 golüyle 2-1 mağlup etti. Kabul etmek lazım ki Monaco'yu da biraz kötü durumda yakalamıştı. Kalecisi Subasic yoktu, stoperi Glik yoktu. Hatta yedek kaleci De Sanctis de 13. dakikada sakatlanmış, maçı 18 yaşındaki kaleci Badiashile ile oynamışlardı. Fenerbahçe'nin bir başka avantajı da Kadıköy'deki mücadelede Vitor Pereira'nın cezalı olmasıydı! Oyuna müdahale konusunda oldukça beceriksiz olan Pereira, Fransa'daki karşılaşmada cezasının bitmesiyle kulübedeki yerini aldı. Fenerbahçe ilk 18 dakikada 2 gol yedi. 53'te 2-1 yaptı. 1 gol daha atması halinde turu cebine koyacaktı, bu skorla da maç uzuyordu. Fenerbahçe hücumdayken aleyhine yapılan ciddi bir hakem hatası sonrası temsilcimiz gol yedi. Kjaer'in sakatlanıp oyundan çıkması da takım savunmasını olumsuz etkiledi. Fenerbahçe 3-1 mağlup olarak elendi.

PEREIRA GİTTİ, ADVOCAAT GELDİ

Şampiyonlar Ligi'ni çöpe atan Fenerbahçe yönetimi, tazminatını ödemek istemediği Vitor Pereira'ya 'mobbing' uygulamaya başladı. İşine karışarak, kendisini rahatsız ederek istifaya zorladı. Portekizli teknik adam tehditler almaya başladı ve sonunda dayanamayarak ülkeyi terk etti. Fenerbahçe Kulübü de Pereira'nın ayrıldığını duyurdu. Aralarındaki sözleşmenin iş ve spor hukukundaki karşılığı ise mahkemede yanıt bulacak. O iş hala çözülmedi. 1-2 yıl sonra Fenerbahçe, Vitor Pereira'ya yüklü bir tazminat ödemekle cezalandırılırsa sürpriz olmayacaktır. Bu yıla dönersek Fenerbahçe'de Pereira sonrası yine klasik olarak önce Pellegrini ismi ortaya atıldı. Ardından sürpriz biçimde Dick Advocaat geldi. Hollanda Futbol Federasyonu'nda danışmanlık yapmaya başlayan, artık takım çalıştırmayacağını söyleyen 69 yaşındaki bir teknik adamı göreve getirmek çok da heyecan verici bir gelişme olmamıştı. Yardımcılarının Cor Pot ve Mario Been gibi önemli isimler olması da "Herhalde 1 yıl çalışacak, seneye de görevi Mario Been'e bırakacak" düşüncesini doğurmuştu.



LİGE KÖTÜ BAŞLADI

Advocaat, Fenerbahçe Teknik Direktörü olduğunda tarih 17 Ağustos 2016'ydı. Avrupa Ligi play-off'undaki Grasshoppers maçından 3 gün sonra 21 Ağustos'ta ligde açılış mücadelesinde Başakşehir deplasmanına gitti. Fenerbahçe 1-0 mağlup oldu. Ardından evinde Kayserispor ile 3-3 berabere kalınca daha 2. haftadan şampiyonluk yarışına erken havlu atacak bir görüntü vermişti. Milli ara vardı. Advocaat maçlardan sonraki basın toplantılarında hiç çekinmeden takımı yeni tanımaya başladığını ifade etmişti. Tarih itibariyle artık birçok takım yeni sezon kadrolarını belirlemişti. O dakikadan itibaren transfer yapmak çok zordu. Zaten UEFA'nın kısıtlamaları nedeniyle Fenerbahçe'nin de eli güçlü değildi. Hollandalı hocanın isteğiyle Sunderland'den Lens kiralandı. Moussa Sow da kadroya katıldı ama o Advocaat'ın tercihi değildi. Hollandalı hocanın ilk ve tek transferi Lens oldu.

VAN PERSIE KRİZİ

Geçen sezon Vitor Pereira ile büyük sorunlar yaşayan Van Persie için vatandaşı Advocaat'ın göreve getirilmesi büyük bir şans olarak yorumlanmıştı. Hatta Van Persie'nin Advocaat'ı getirdiği bile söylenmişti. Ama sezon başladığında işler Van Persie için yolunda gitmedi. Klasik biçimde sakatlıklar nedeniyle çok sayıda idman kaçıran Hollandalı futbolcu, tam anlamıyla fit hale gelemedi. Advocaat ise otoritesini ortaya koyarak Van Persie'yi Ekim ayının ortasına kadar yedek bıraktı. Van Persie formayı Alanyaspor maçıyla alabildi, bir daha da bırakmadı.

KISA BİR YÜKSELİŞ VE YİNE DÜŞÜŞ

Fenerbahçe ilk galibiyetini 4. haftada Kasımpaşa deplasmanında 5-1'lik skorla aldı. Ardından Gaziantepspor'u da 2-1 yendi. Ardından Avrupa Ligi'nde Feyenoord'u da güzel bir oyunla 1-0 mağlup etti. Osmanlıspor deplasmanından 1-1'le dönmek de kötü bir skor değildi. Ama iç sahadaki Alanyaspor beraberliği camiada tepkileri tavan yaptırdı. Artık tepkiler futbolcular ve teknik heyetten ziyade yönetime karşıydı. Kadıköy'de "Yönetim istifa" tezahüratları duyulmaya başlandı. Üstelik geçen sezon bu tezahüratı kasıtlı olarak başlatmakla suçlanan Genç Fenerbahçeliler taraftar grubu bu sezon Kadıköy'deki karşılaşmalara gitmiyordu. Geçen sezona kadar GFB bu tezahürata başladığında ya da destek verdiğinde ıslıklayan, tepki gösteren insanlar Alanyaspor maçında kendileri "İstifa" diye bağırdılar.



ALİ KOÇ'UN BAŞKAN ADAYLIĞINI AÇIKLAMASI

Ligde evinde Alanyaspor ile 1-1 berabere kalan Fenerbahçe, Avrupa Ligi'nde de deplasmanda Manchester United'a 4-1 mağlup oldu. Takım tam anlamıyla dağılmıştı. 24 Ekim 2016 tarihi Fenerbahçe Kulübü tarihinde daha şimdiden yerini aldı. O gün, Ali Koç çok beklenen başkan adaylığını ilan etti. Yönetime büyük öfke duyan taraftarlar da mutlu olmuştu, geleceğe umutla bakmaya başlamıştı. Ali Koç, herkesi takımı desteklemeye çağırmıştı, tribünlere gitmelerini söylemişti. O akşam Fenerbahçe, Konyaspor deplasmanında rahat bir galibiyet aldı. Skor 1-0 olsa da Konyaspor pozisyona bile giremediğinden Fenerbahçe 25. dakikada golü buldu ve son düdüğe kadar rahat bir karşılaşma oynadı. Ertesi hafta ligin flaş takımı Karabükspor'u da 5-0 yendiler.

KIRILMA MAÇI MANCHESTER UNITED GALİBİYETİ

Ligde üst üste iki önemli maçı rahat kazanan Fenerbahçe, Avrupa Ligi'nde gruptan çıkma yolunda kritik bir karşılaşma olan Manchester United mücadelesine çıktı. Kadıköy'de Sarı Kanarya, İngiliz devine sahayı dar etti. Tribünde 35 bin taraftar vardı. Feyenoord'u 1-0 yendikleri karşılaşmada bile sadece 16 bin seyirci gelmişti. 35 bin taraftar ile eski günlerdeki Kadıköy havası yaratıldı. Sahada da başta Lens olmak üzere birçok Fenerbahçeli oyuncu harika oynadı.

SOW'UN DÖNÜŞÜ

Moussa Sow, Fenerbahçe taraftarının çok sevdiği bir oyuncu. Emenike kadar gol kaçırmasına rağmen Nijeryalıya gösterilen tepki, Senegalli futbolcuya gösterilmiyor. Çünkü Sow'un formanın değerini bilen bir oyuncu olduğunun farkındalar. Birkaç yıl önce çok gol kaçırdığı bir maçta sahada gözyaşlarını tutamadığında da taraftarlar "Moussa, Moussa" diye bağırarak destek olmuşlardı. Ama Sow'un dönüşü beklendiği gibi olmadı. Arap Ligi'nden fazla kilolarıyla dönen Sow forma giydiği maçlarda da eski görüntüsünü aratır haldeydi. Bu takımda yeri olmadığı bile söylenmeye başlamıştı. Manchestr United mücadelesinde ilk 11'de Sow'un ismini görenler çok şaşırmıştı. Ama Sow daha 2. dakikada attığı muhteşem golle geri döndüğünün sinyalini verdi. O Manchester United mücadelesi sonrasında ligde 6 karşılaşmaya çıktı; 6 gol, 1 asistle oynadı. Avrupa Ligi'nde de United'ın ardından Zorya maçında bir asist yaptı, kritik Feyenoord deplasmanında yine muhteşem bir gol atarak liderliği getirdi.



SERİ DERBİDE BOZULDU

Ligde üst üste 5 maç kazanan Fenerbahçe'nin bu serisi Beşiktaş ile oynadığı derbi mücadelesinde sona erdi. Karşılaşma 0-0 bitti. Hüseyin Göçek'in bazı tartışmalı kararları vardı. Beşiktaş da Fenerbahçe kalesini hiç tehdit edemedi. Fenerbahçe açısından savunma adına iyi bir sınavdı. Fakat hücumda çok yetersiz kaldıkları da görüldü. Derbilerde sergilenen oyunlar, şampiyonluk yarışında önemli bir gösterge oluyor. Evinde oynaması sebebiyle o maç Fenerbahçe için negatif bir sonuçla tamamlandı. Sarı-lacivertliler ardından Antalyaspor deplasmanında da 1-0 kaybetti. O maçta da Cüneyt Çakır'ın kararları çok tartışıldı.

DEVREYİ İYİ KAPATTI

2 haftada 5 puan kaybeden Fenerbahçe 14 maç sonunda 25 puanda kalmıştı. Önündeki 2 karşılaşmada hata lüksü yoktu. Gençlerbirliği karşısında belki de sezonun en kötü maçlarından birisini oynadılar. Volkan Demirel'in kritik kurtarışlar yaptığı maçta 1-0'ı korumakta zorlandılar. Son bölümlerde gelen gollerle 3-0 kazandılar. Trabzonspor deplasmanı da Fenerbahçe adına şanslı geçti. Tıpkı Antalyaspor deplasmanında olduğu gibi Fenerbahçe yine deplasmanda tutuk başladı. Rakibi oyunun hakimiydi, üst üste şutlar atıyordu. Hatta Mustafa Akbaş'in bir şutu da direkten döndü. Fenerbahçe kazandığı ilk köşe vuruşunda gole yaklaştı. Yusuf Erdoğan topun kaleye gitmesine müsaade etse Trabzonspor için daha faydalı bir iş yapmış olurdu. Ama hem penaltı yaptırdı, hem de kırmızı kart gördü. Ligin en iyi penaltıcılarından Fernandao da golü yapınca Fenerbahçe çok kötü başladığı deplasmanda 30 dakikada işi bitirmiş oldu. 40. dakikada Sow'un golü farkı 2'ye çıkardı. 67'de günün yıldızı Lens skoru belirledi.

13 HAFTADA 30 PUAN

3. hafta bittiğinde puan durumunda Fenerbahçe küme düşme hattındaydı. 3 haftada sadece 1 puanla 16. sıradaydı. Daha 3 haftada Başakşehir'in 8, Beşiktaş ve Galatasaray'ın 6 puan arkasına düşmüştü. Sonrasındaki 13 haftada tam 30 puan topladılar. 13 maçta 9 galibiyet, 3 beraberlik, 1 mağlubiyet aldılar. Sorunlu takımlarda göreve gelen teknik direktörler "Elimizde sihirli değnek yok" açıklaması yaparlar. Advocaat'ın ise bir sihirli değneği varmış. 3 hafta gecikmeyle de olsa sihri işe yaradı.



ADVOCAAT'IN YARATTIĞI FARK

Geldiğinde heyecan yaratmayan Advocaat daha şimdiden Fenerbahçe taraftarı için unutulmayacak teknik direktörlerden birisi oldu. Her şeyden önemlisi, onun kadar açık konuşan bir hoca görülmemişti. Advocaat her konuda açık açık konuşan birisi. Van Persie gibi bir yıldız için "Yüzde 100 fit hale gelmeden oynatmam" dedi. Salih Uçan için "Daha fazla çalışmalı" dedi. Van der Wiel ve Emenike için "Başka kulüp bulmalılar" dedi. Bunlar, Advocaat'ın sözlerinden bazıları. Advocaat forma adaleti olan bir hoca olduğunu daha ilk haftalardan gösterdi. Vatandaşları Van Persie ve Van der Wiel'i oynatmadı. Emenike'yi ilk 11 çıkardı, Fernandao'yu bile fazla kilosuna rağmen oynattı ama Van Persie'yi ilk 11'de sahaya sürmedi. Sağ bekte Şener'i oynattı. Kompleksleri olmayan bir hoca olduğunu da gösterdi ki özellikle Türk teknik adamlarda neredeyse hiç olmayan bir özellik. UEFA listesinde adı yer almayan, takımdan gönderilmesi düşünülen Aatif Chahechouhe'yu ilk 11'e monte etti. Aatif daha sonra ilk 11'deki yerini kaybetse de sezon başında kadroya bile alınmayan bir oyuncunun ilk 11'e kadar yükselmesi aslında tüm takıma verilmiş güzel bir mesajdı. Aatif, 16 Ekim'deki Alanyaspor maçına kadar ligde 1 dakika bile süre almamıştı. Sonrasında 5 haftada 4 defa ilk 11'de sahaya çıktı. 3 gol, 2 asistle oynadı. Çalışan, hak eden herkesin bu formayı giyebileceğini Advocaat gösterdi. Üstelik bunu Vitor Pereira gibi takıma zarar veren metotlarla değil, tecrübesinden faydalanarak güzel bir şekilde başardı.

ADVOCAAT'IN NEGATİF YÖNÜ

Hollandalı teknik adamın övgü toplayan birçok özelliği var. Ama en eleştirilecek yanı da oyuna müdahalelerde gecikmesi. 25 Eylül'de Kadıköy'deki Gazianteptepspor maçında Fenerbahçe 1-0 öndeyken takım gittikçe yorulmaya başlamış, 2. yarıda Gaziantepspor oyunda fazlasıyla söz sahibi olmuştu. Kulübede Şener, İsmail Köybaşı, Neustadter, Alper Potuk, Sow ve Stoch vardı. En geç 60'a kadar yapılacak bir veya iki değişiklikle Fenerbahçe, risk alan Gaziantepspor'a karşı çok kolay biçimde 2. golü atabilirdi. Ama başta Volkan Şen olmak üzere sahadaki oyuncuların yorgunlukla da beraber oyundan düştüğü net biçimde görülüyordu. Advocaat ilk değişiklik için 72. dakikaya kadar bekledi, iki değişikiik birden yaptı. Alper ve Sow oyuna ısınana kadar Gaziantepspor skoru 1-1 yaptı. 86'da Josef'in golüyle Fenerbahçe 2-1 kazandı. 4 gün sonra Fenerbahçe evinde Feyenoord'u ağırladı. 18. dakikada Emenike ile öne geçti. Gaziantepspor maçının kopyasıydı. 2. yarıda yine rakip oyuna hakim olmaya başladı. Özellikle 57'de Bilal Başaçıkoğlu'nun oyuna girmesinden sonra Feyenoord üst üste ataklar yaptı. Rakibin baskısı giderek artarken Advocaat yine ilk değişikliği yapmak için 77. dakikayı bekledi ve yine iki değişiklik birden yaptı. Van Persie ile Emenike'yi, Hasan Ali ile İsmail Köybaşı'yı değiştirdi. 4 gün önce değişiklik hakkı varken Hasan Ali'nin yerine taze kan olarak İsmail'i hiç düşünmemişti, bu defa 77'de oyuna aldı. Fenerbahçe, o Feyenoord maçını son anlarında ecel terleri dökerek 1-0 kazandı. 16 Ekim'de Kadıköy'deki Alanyaspor maçında yine Fenerbahçe ilk yarı öne geçti ve yine 2. yarı rakibin baskısı altında başladı. Gaziantepspor ve Feyenoord mücadelelerinde benzer bölümlerde rakiplerin kurmaya başladığı baskıyı Alanyaspor da yarattı ve gol artık adeta 'geliyorum' diyordu. 59'da da geldi. Candeias skoru 1-1 yaptı. 64'te Aatif oyuna girerken iki ön libero Mehmet Topal veya Josef'ten birisinin çıkacağı tahmin ediliyordu. Ama oyundan alınan Emenike olmuştu. Bir kanatta Alper gibi defansif yönü de olan bir kanat oyuncusu sahadayken, ortada da iki ön liberoyla oynayan Fenerbahçe, Alanyaspor'a karşı oyun üstünlüğünü ele alamadı. Kulübede Şener, İsmail Köybaşı ve Stoch girebilecek isimlerdi. Advocaat 2. değişiklik için 78'e kadar bekledi ve yine iki ön liberoyu bozmadı. Stoch, Alper'in yerine girdi. Alanyaspor 86. dakikada 10 kişi kaldı. Advocaat bu dakikada bile iki ön liberosunu bozmayı düşünmedi, maçı iki değişiklikle tamamladı. Advocaat'ın geç değişiklik yaptığı maçların örnekleri daha da uzatılabilir. Örneğin 2-0 kazanılan Galatasaray derbisinde 85'e kadar hiç değişiklik yapmayıp, o dakikada iki değişiklik birden yaptı. Bu noktada, işler iyi giderken bozmak istememek gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü örneğin Alanyaspor maçı gibi işler skor olarak kötü giderken veya Gaziantepspor mücadelesi gibi oyun anlamında kötü giderken de değişiklikleri çok geç yapıyor.



DERBİLER DEPLASMANDA

Fenerbahçe bu ülkede iç saha derbilerini yıllardır en iyi oynayan takım. Beşiktaş ve Galatasaray'a karşı uzun yıllardır evinde yenilmiyor. Ama bu sezon iki derbiyi de evinde oynadı. Ligin 2. yarısında bu takımlarla deplasmanda karşılaşacak.

17 HAFTAYA BAKMAK LAZIM

Bu sezon ligin ilk yarısı 1 hafta erken bitirildi. Takımlar 16 maç oynadılar. Herkesin oynamadığı 1'er takım var. Dolayısıyla bu puan tablosuna bakarak ilk yarı değerlendirmesi yapmak aslında çok da doğru değil. Bu anlamda en şanssız takım da Fenerbahçe. Çünkü 17. hafta mücadelesi evinde lig sonuncusu Adanaspor ile. Galatasaray, Konyaspor deplasmanına giderken Beşiktaş da Osmanlıspor deplasmanına gidecek. Fenerbahçe bu iki deplasmanı da oynadı, rakipleri ise oynamadı. Diyelim ki ligin 17. hafta maçları bu hafta sonu oynanacak. Fenerbahçe; Adanaspor'u yense, Galatasaray ve Beşiktaş da zorlu deplasmanlardan beraberlikle dönseler 17 haftanın sonunda Fenerbahçe 34 puan, Galatasaray 34 puan, Beşiktaş 36 puan oluyor. O zaman Fenerbahçe'nin şampiyonluk yarışındaki iddiası konusunda daha farklı sözler söylenebilirdi. Bu bağlamda devrenin 16. haftada yapılması Fenerbahçe adına bir talihsizlik. Tabii 2. yarı başlangıcında bunu avantaja dönüştürmek de kendi elinde.

FERNANDAO'NUN DURUMU

Geçen sezon Van Persie krizine kurban edilen Fernandao'nun psikolojisi de bozulmuştu. Çok rahat atabileceği golleri bile kaçırmaya başlamıştı. Bunlardan birisi de 0-0 biten deplasmandaki Bursaspor mücadelesiydi. Şampiyonluğun kaçırılmasında orada kaybedilen puanlar da rol oynamıştı. Fernandao'nun taraftarın gözünden düşmesi de o maçla başladı. Brezilyalı santrfor, bu yaz başında kampa kilo fazlasıyla geldi. Sezonun ilk maçlarında sahadaydı ama çok etkisizdi. Sonrasında bir de sakatlık yaşadı. Döndüğünde Avrupa listesinde ismi yoktu. Ligde de haftalardır oynayan Van Persie, Sow ve Emenike gibi isimlerin önüne geçmesi kolay olmadı. Ocak ayında satılacağı söylenen Fernandao ligde 3.5 ay aradan sonra ilk maçına Antalyaspor deplasmanında çıktı, son 22 dakika sahada kaldı. Ertesi hafta Gençlerbirliği karşısında 74. dakikada oyuna girdi ve 87'de çok temiz bir gol vuruşuyla skoru 2-0 yaparak 3 puanı garantiledi. Aynı pozisyonda Emenike, hatta Sow bile olsa bu kadar net bir gol vuruşu yapamazdı. Fernandao ise bu tip pozisyonlarda ne kadar iyi bir bitirici olduğunu Bursaspor formasıyla zaten göstermişti. Fernandao gollerine Trabzonspor deplasmanında devam etti. Golü penaltıdan attı ama bu kadar güvenilir bir penaltıcıya sahip olmak da önemli. Fernandao ligin en iyi penaltı atan isimlerinden birisi. Fernandao devrenin kapanışını da harika yaptı. Kupada Menemen karşısında hat-trick yaparken ilk golde Moussa Sow röveşatası yaptı. Rakip zayıf, kupa önemsiz olarak görülebilir. Ama aynı maçlarda Emenike sahaya çıktığında varlık gösteremiyor. Fernandao her şeyden önemlisi iş ahlakı olan bir oyuncu. Yedek de bırakılsa, kupada Menemen'e karşı da oynatılsa sorun yapmadan, ligde Trabzonspor deplasmanında olduğu kadar istekli oynuyor. Ligin 2. yarısında bir sürpriz olmazsa Sow, Afrika Uluslar Kupası'na gidecek. Emenike zaten kulüp bulması istenilen bir oyuncu. Van Perside de sık sakatlanıyor. Fernandao gibi iş ahlakı olan ve bu ligi iyi tanıyan bir golcünün satılması mantıklı görünmüyor.



VAN PERSIE BELİRSİZLİĞİ

Van Persie ilk kez bu sezon lige ağırlığını koydu. Oynadığı futbolla kalitesini gösterdi. Ama sakatlık kabusu tekrar ortaya çıktı. Kaybedilen Antalyaspor deplasmanında ve kazanılan Trabzonspor deplasmanında kadroda yer alamadı. Hollandalı futbolcunun bu sık yaşadığı sakatlıklar artık can sıkıcı hale geliyor. Sahalara dönüşü, form tutması da yaşlandığı için kolay olmuyor. Gençlerbirliği maçındaki dönüş çabası 11 dakika sürdü, sonrasında oyundan çıkmak istedi. Görünen o ki Fenerbahçe 2 .yarıda planlarını Van Persie üzerine kurarsa büyük risk almış olur. Son haftalardaki sakatlık sorunu, öncesindeki başarılı haftalarına gölge düşürdü.

VOLKAN ŞEN'İN DÜŞÜŞÜ

Volkan Şen, Türkiye'nin en duygusal oyuncularından birisi. Trabzonspor forması giyerken yaşadığı kötü olayı herkes hatırlıyor. Kendisine yapılan terbiyesizlik ayrı bir konu. Ama aynısını kaç futbolcu yaşıyor. Hepsi ağlamıyor. Tabii ki onlar da insan, ağlayabilirler. Bu sadece Volkan Şen'in ne kadar duygusal bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Futbola, oyuna odaklanamıyor. Bazen futbolcular sahaya öylesine odaklanır ki kulübeden ya da tribünden kendisine söylenenleri ancak başkalarının uyarmasıyla fark eder. Volkan Şen'in aklı ise futbol hariç her yerde. Bursaspor formasıyla lige damga vurmuştu. 30 maçta 12 gol, 8 asist gibi müthiş bir istatistik yaptı. Geçen sezon da Fenerbahçe'nin önemli ismiydi. Ligde 25 maçta 5 gol, 3 asistle oynadı. Fakat attığının 2 katını kaçırdı. Ceza sahasına girene kadar Okocha, girdikten sonra Güiza'ya dönüşen Volkan Şen final toplarındaki beceriksizliğiyle eleştirildi. Braga maçında hakemi ittiği için de ağır bir ceza aldı. Bu sezona ise çok kötü başladı, aynı şekilde bitirdi. 17 maçta gol atamadı, toplam 3 asist yaptı. Yine çok net goller kaçırdı, yine çok basit pasları atamadı. Yine her düdükten sonra, taç atışları için bile hakemlere itiraz etti. Ve yine her maç en az bir kez sağlık ekipleri, Volkan Şen'in tedavisi için sahaya girdi. Trabzonspor-Fenerbahçe maçında 2. golde Lens, Onazi'nin kendisine yaptığı sert faule rağmen yere düşmedi ve ardından maçı bitiren asisti yaptı. Aynı pozisyonda Lens'in yerine Volkan Şen olsaydı o müdahale sonrası ne olurdu? Volkan Şen ayakta kalabilecek bile olsa kendini hiç zorlamaz kendini yere bırakırdı. Yine sağlık ekipleri sahaya girerdi. Trabzonspor gol yiyebileceği pozisyonu bir sarı kart görerek kurtarmış olurdu. Volkan Şen'in yarattığı handikaplar bunlarla da bitmiyor. Koşu mesafesi çok düşük bir oyuncu. Bir kanat oyuncusunun bu kadar az koşması sadece skora büyük bir katkısı olursa kabul edilebilir. Volkan Şen ise gol atamadan devreyi kapattı! Koşu mesafesinin düşük kalmasının başlıca sebebi defansa yardım etmeyi sevmemesi. Bu sezon sadece Kadıköy'deki Manchester United maçında savunma yaptı. Volkan geriye gelmeyince arkasında oynayan sol bek Hasan Ali de zor duruma düşüyor. Örneğin Beşiktaş maçında 2. yarı başlarken Volkan Şen oyuna girdi. İlk yarıda hücuma neredeyse hiç çıkmayan Gökhan Gönül, Volkan'ın geriye dönmeyeceğini bildiği için sürekli hücuma çıktı ve Beşiktaş o kanattan tehlikeler yarattı. Yani savunmaya yardım etmemesinin yanında caydırıcı bir tarafı da kalmadı Volkan Şen'in. Örneğin Lens'in karşısında oynayan kanat savunmacısı arkada Lens'i boş bırakacağı için hücuma çıkmaya çekiniyor. Volkan Şen'i savunanlar bundan da pek çekinmiyor. Volkan Şen savunmaya döndüğünde ise ayrı bir problem! Genç yaş kategorilerinden itibaren antrenörler, maçlarda savunmadaki oyunculara özellikle top kanatlardayken faul yapmaması için özellikle uyarılar yapar. Çünkü o bölgelerden rakibe verilecek frikik, kornerden daha tehlikelidir. Volkan Şen ise neredeyse savunmaya her döndüğünde defans yapmayı bilmediği için ya faul yapıyor ya da faulün kıyısından dönüyor. Volkan Şen'in eksikleri bunlarla da tamamlanmıyor. Savunmaya dönmediği gibi hücumda da pres konusunda çok isteksiz bir oyuncu. Aynı bölgede Lens, Sow ya da Alper oynadığında rakibe yapılan baskıyı Volkan Şen ile göremiyoruz. Tüm bunlara ek olarak topsuz oyunda neredeyse hiç olmayan bir oyuncu. Onun kadar hızlı bir futbolcunun savunma arkasına koşu atmasını veya farklı hareketlenmelerle daha uygun pozisyonlarda top almasını bekleyebilirsiniz. Volkan Şen'in ise tek bildiği mahalle maçlarında oynar gibi sürekli olarak top kimdeyse 'at topu, topu bana at' demesi. Ve bütün bunlara bir de hatalı tercih (sık sık yaptığı) veya alamadığı pas sonrası oyuna küsmeleri eklenince Volkan Şen bu takım için zarardan başka bir şey ifade etmez hale geliyor. Volkan Şen bu olumsuz yönlerini değiştirmediği sürece ilk 11'e girmemeli. Hatta Fenerbahçe'de sakatlık sorunu yokken Stoch'un kadro dışı bırakılıp Volkan Şen'in ilk 18'de olması da bence hatalı bir karar. Stoch çok güvenilir bir oyuncu olmasa da en kötü ihtimalle Volkan Şen gibi oynayacaktır. Kaybedilecek bir şey yok çünkü Volkan Şen'in faydası yok, zararı çok.



VOLKAN DEMİREL'İN YEDİĞİ GOLLER

Volkan Demirel bir dönem ülke futbolunun tartışmasız en iyisiydi. 2007-2008 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayan takımın yıldızıydı. Ama performansı son yıllarda istikrarsız hale geldi. Eskiden de kötü maçları olurdu ama bunlar sezonda 1 ya da 2 defa yaşanırdı. Volkan Demirel artık 35 yaşını tamamlamış bir insan. Reflekslerinin 25 yaşındaki gibi olması beklenemez. Buna bağlı olarak da özellikle üst köşeye giden toplarda bu sezon Volkan Demirel çok gol yedi. Kalesine gelen şutları kurtarma yüzdesi, şampiyonluk yarışındaki rakiplerinin kalecilerinden çok daha düşük. Gençlerbirliği mücadelesinde takımı kurtaran isim olsa da Volkan Demirel'in genel anlamda bu sezonki performansı çok umut verici değil.

TARAFTAR PROBLEMİ

Aziz Yıldırım ile taraftarlar arasında yaşanan probleme herkes kendi açısından farklı bir yorum yapabilir. Ama ortaya çıkan sonuç aynı. Fenerbahçe bu sezon derbiler hariç ligde evinde en fazla 15-20 bin seyirciye oynuyor. Fenerbahçe ile Beşiktaş ve Galatasaray arasında yıllardır keskin bir fark var. Fenerbahçe her zaman iç sahada ligin en iyi takımı oldu. Ama deplasmanlarda Beşiktaş ve Galatasaray kadar iyi oynayamadı. Yıllardır böyle bir gerçek var. Tabii Vodafone Arena ile Beşiktaş da iç saha performansını başka seviyeye çıkardı. Ama Fenerbahçe, Kadıköy'de eski gücünü kaybetti. Düşünün 16 maç sonunda Fenerbahçe'nin deplasmanda aldığı puan, evinde aldığından daha fazla. İçeride 8 maçta sadece 15 puan toplayabildi. Yalnızca 4 mücadeleyi kazanabildi. Kazanamadığı karşılaşmalarda örneğin 3-3 biten Kayserispor mücadelesinde tribünde 11 bin yerine 41 bin taraftar olsaydı 38. dakikada Kjaer'e o kırmızı kart kolayca çıkabilir miydi? Burası Türkiye, hakemlerin bu statlarda tribünler dolu olduğunda taraftardan nasıl etkilendiğini iyi biliyoruz. Aziz Yıldırım stada almayarak, kombinelerini iptal ederek belki bir grup taraftarı cezalandırdığını düşünüyor ama asıl cezayı Fenerbahçe çekiyor. Tabii tek problem bu değil. Ersun Yanal ile kazanılan şampiyonluğun ardından son iki yılda yaşananlar, taraftarı da futbol takımından uzaklaştırmaya başladı. Genel bir küskünlük hali var. Açıkçası bu pek de değişecek gibi görünmüyor. Ülkenin en çok Passolig kartı satan takımı Fenerbahçe. Ama ben 2. yarının açılış mücadelesi olan Adanaspor karşılaşmasında da 15-20 bin taraftar sayısının aşılacağını sanmıyorum. Ben Arfa da gelse, Sosa da gelse değişeceğini sanmıyorum. Nasıl ki Fenerbahçe taraftarı bir dönem kayıtsız, şartsız takımına destek oluyordu. 6. olurken bile 30 bin kişiye oynuyordu, şu anda da kolay tamir edilemeyecek bir küskünlük yaşıyorlar. Sezonun 2. yarısında iç sahada derbi maçı yok. Dolayısıyla bu stadın dolması ancak son 2 aya şampiyonluk yarışında avantajlı girilmesi halinde görülebilir.

TRANSFER ŞART

Yaz dönemini hiç kimsenin inanamadığı biçimde 10 numara transferi yapmadan kapatan Fenerbahçe yönetiminin, Ocak ayında aynı tavrı sürdürüp sürdürmeyeceği merak konusu. Ama 0-0 biten Beşiktaş maçında da görüldüğü üzere Fenerbahçe'nin orta sahada Sosa tarzında bir oyuncuya ihtiyacı var. Eskiden sıkışan oyunu Caner Erkin ve Gökhan Gönül ile açıyordu, şimdi ikisi de rakipte. Hasan Ali Kaldırım, İsmail Köybaşı, Şener veya Van der Wiel ile aynı performans gösterilemiyor. Fenerbahçe eğer kaliteli bir '10 numara' transferi yaparsa şampiyonlukta kuvvetli bir aday haline gelir. Bu oyuncunun Sosa gibi frikik ve korner kullanabiliyor olması da önemli. Çünkü şu anda Fenerbahçe'nin çok güvenilir bir frikikçisi de yok. Van Persie, Lens ve hatta Kjaer frikikten gol buldular ama geçen sezon bu ligde Sosa'nın yarattığı gibi bir etki yaratmadılar. Ya da Galatasaray'da yıllarca Selçuk İnan'ın yaptığını yapmaları zor görünüyor. Özellikle sol ayaklı oyuncu eksikliği var. Sağ kanattan sol ayaklı bir oyuncuyla korner kullanılmak istenildiğinde mecburen Van Persie gidiyor. Halbuki Van Persie'den beklenen orta yapması değil, gelen ortaya kafa vurması. Ama Van Persie kullanmazsa Hasan Ali Kaldırım kullanacak. Yani büyük ihtimalle daha ön direkte rakibin kolayca karşılayacağı bir orta gelecek. Dolayısıyla Van Persie'nin korneri atması daha mantıklı. Ama işin doğrusu başka bir sol ayaklı oyuncunun bunu kullanması. Fenerbahçe yıllardır bu konuda sorun yaşamıyordu. Alex vardı. Sonra Emre Belözoğlu bu rolü üstlendi. Ardından Caner Erkin topların başına geçti. Şu anki Fenerbahçe takımında bunu yapacak sol ayaklı bir kanat veya orta saha oyuncusu yok.

Analiz: Rıdvan AKSU


ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!