Tanırlı'nın değerlendirmelerinin birinci bölümü;
Kazanınca mutlu olmak, galibiyet coşkusunu taraftarlarla paylaşmak, mağlubiyet sonrası iç geçirmek, takımının peşinden il il, ülke ülke gezmek, uzun lafın kısası renklere gönül vermek… Sevinciyle üzüntüsüyle sporda taraf olmanın tarifsiz güzelliğidir…
Peki, ya tarafsızlık karinesine sahip olanlar? Ve de bundan hem keyif almaya çalışanlar, hem de Avrupa'yı, Dünya Kupalarını hayal edenler… Futbol dünyasının bu açıdan en bahtsız öğesidir hakemler…
En büyük keyifleri saha içindedir aslında. Kimi zaman başarıyla tamamladıkları bir 90 dakikanın bitiş düdüğündeki coşku, kimi zaman da oynattıkları müthiş bir avantajın golle sonuçlanmasındaki hazdır. Kahırları ise bazen göremedikleri net bir penaltı, gösterdikleri yanlış bir kırmızı kart, bazen de çizgiyi geçtiği halde değerlendirilmeyen bir goldür. Üzüntüsüyle sevinciyle futbol sevdasının önemli bir parçasıdır hakemler…
12 sene süresince 8-10 yaş grubu miniklerden PTT 1.Lig'e kadar pek çok kategoride müthiş bir hazla ve futbol sevdasıyla görev yaptım. Cüneyt Çakır ve ekibiyle hakemliğimizin geldiği olağanüstü seviye hem Türk hakemliğine bakışı, hem de hakemlerimizin vizyonunu önemli derecede değiştirmiştir. Hayaller ve beklentiler onların sayesinde İnönü'den, Sami Yen'den, Saracoğlu'ndan çıkıp, Dünya Kupalarına, Şampiyonlar Ligi maçlarına doğru yelken açmıştır.
Avrupa futbol kültüründeki hakeme bakışla yurdumun aynı seviyeye gelmesi yakın bir zaman diliminde imkansız gibi gözükse de bu gelişmeler “art niyet sendromu”nu aşabilmek açısından biraz daha iyi duruma gelmemizi sağlamıştır.
Son 5 yıldır Lig TV, SKYTURK ve SHOW TV'de yer aldığım tüm programlarda hakemleri, hakemlik kavramının özünü ısrarla savundum, savunuyorum. Çünkü dünyada da durum bu şekilde ve böyle devam edecek. Elbette savunduğum konu “çok kötü bir performansın arkasında durmak” komikliği değil. Hatta “hakem de insandır” klişesiyle anlatmak da değil. Net bir şekilde seviyeli eleştiri, övgü ya da futbolun içinde var olan pozisyonların yorumu. Sporun ve hakemliğin doğası. Ammavelakin, giyotin kültürü futbol dünyasına çok yerleştiğinden, eski hakemlerin de mikserlik katkısıyla ülke genelindeki beklenti hep “infaz”.
Hakemler arasında kalite farkı vardır, olacaktır da… Çok iyi hakemlerin seviyesini zorlayacak alt kategorilerden hakemler geldikçe ligin vasat hakemleri yerlerini onlara bırakacaklardır. Tabii ki çok iyi hakemlerin de formsuz dönemleri olacaktır. Hele ki bugünün ekonomik anlamda geldiği profesyonel hakemlik olgusu işin rengini daha da değiştirmiştir.
Bugün gazetelerin pek çoğunda hakem eleştirmenliği yapan eski hakem büyüklerinin bazı durumlarda aşırıya kaçtığını görüp, art niyetli sert eleştirilerine baktığımda yöneticilik ya da hakemlik dönemleriyle çelişen pek çok değerlendirme oluyor. Medya renkli ve güçlü bir yerdir, ancak hakemlik döneminizdeki koltuklarınızla, yönettiğiniz maçlardaki anlamsız hatalarınız arasındakiempatiyi de kurmak gerekir. Ya siz de şu an ekranlarda bahsettiğiniz senaryoların parçasıydınız, ya da rating yarışını çok sevdiniz. Çıktığı yeri unutmamak ve vefa güzel bir kavram olsa gerek.
Kale arkasında görev yapan ilave yardımcı hakemlerin “varlığı” ilk yarıdaki karşılaşmalarda çok tartışıldı ve “2.devrede kaldırılsın” diyenler de oldu. Ancak bu konuda tüm MHK'lar tarafından somut veriler konulamaması da ilave yardımcıların faydasının ölçülememesine neden oldu. Halbuki, ceza sahası içinde hakemi aldatma sayılarındaki azalma verisi, ceza sahası içindeki işbirliği yapılan pozisyon sayıları gibi somut veriler ortaya konulabilseydi, futbolcuların ekstra bir çift gözden çekinmelerinin net karşılığı da ortaya çıkmış olacaktı.
Hataların bazen lehinize, bazen aleyhinize olması sonucunda “aldım-verdim” oyunu olmaktan öteye gitmediğini kabullenmek gerek. Dünya var oldukça elbette hakem hatalarının devam edeceği gerçeğini kabul etmek ve hoşgörü beklemek işin doğasında var ancak, yetenekli hakem sayısını artırıp eğitimlerle de kaliteyi yükseltmek ve hataları minimize etmenin de bir o kadar farz olduğu aşikar!
Hakem şansınız bol olsun!
İŞTE SEYİRCİ KÜLTÜRÜMÜZ
4. hafta G.Saray-Mersin İY maçıydı ve haber şöyle diyordu: “Oğlunun yöneteceği karşılaşmayı izlemek için Samsun'dan İstanbul'a gelen eski milletvekili Kalkavan, karşılaşmada ancak 80 dakika dayanabildi. Eşi hakkındaki ağır küfürler karşısında çok sinirlenen ve ne yapacağını bilemeyen A.İhsan Kalkavan, bu andan itibaren kendini stat dışına attı ve ilk taksiyle uzaklaştı. Ancak baba Kalkavan'ın çilesi burada bitmedi. Takside kalp krizi geçiren Kalkavan, taksi şoförü tarafından zorlukla en yakın hastaneye yetiştirildi. Hastaneye kaldırılan Mete Kalkavan'ın babasının kalbinin 10 saniye durduğu, daha sonra hayata döndürüldüğü ortaya çıktı.”
***
Açık ve net: Tribün kültürümüz budur… Taraftarlık anlayışımız budur… İnsanlık dışı bu yaklaşıma neyazık ki çözüm bulamamaktayız. Skor tabelası güzelken coşkulu, kötüyken nefret doluyuz. Ne yazık ki medya ve yöneticiler temcit pilavı yemeye devam ediyor: “Sahalarımızda görmek istemiyoruz ve kınıyoruz.”
NEREDE POZİSYON, ORADA TRABZON…
Bir maçta ne kadar çok kritik pozisyon olabilir ki diye düşünüyor insan… Kayseri-Trabzon ve Ç.Rize-Trabzon maçları en çok tartışmalı pozisyon içeren 90 dakikalara sahiptiler.
KAYSERİSPOR-TRABZONSPOR (Hakem: Hüseyin Göçek)
1-Zeki Yavru'nun alt baldırına basan N'Doye atılmalıydı.
2-Simic'in topu dizinde sektirip ardından kafasıyla kalecisine pas verdiği ve hakem tarafından “kaleciye pas” kapsamında kuralın boşluğundan faydalanma olarak endirekt serbest vuruşla değerlendirilen pozisyon ilginç enstantanelere tanıklık etmemizi sağladı.
3-Mustafa Akbaş'ın elle oynaması neticesinde Trabzonspor lehine net bir penaltı olması gerekirdi. Elleri çok açık ve topu kesiyor.
4-Maçın sonlarına doğru Cavanda'nın Kayserispor'lu Mabiala'yı ittiği pozisyon penaltı olmalıydı.
***
Ç.RİZESPOR-TRABZONSPOR (Hakem: Ali Palabıyık)
İlk 45 dakikada çalınmayan 3'ü net 1'I tartışılabilir olmak üzere 4 penaltı pozisyonu vardı. Diğer yandan penaltı olup olmadığı tartışılan ancak verilen 1 penaltı pozisyonu. Neticede 45 dakikaya sığan 5 penaltı pozisyonu.
TÜRK HAKEMLİK TARİHİNİN SKANDAL GECESİ…
10. hafta… Avni Aker'de Trabzonspor-G.Antepspor karşılaşması. Hakem Çağatay Şahan, her hakemin başına gelebilecek form olarak kötü günlerinden birindeydi ve her iki takıma da sonuca tesir edecek hatalar yaptı. Ev sahibi takımdan çift sarıdan atılması gereken oyuncudan tutun da, Trabzonspor'un ilk golünün bariz ofsayt olmasına kadar. Ancak ne yazık ki maçın son anlarında Trabzonspor'a verilmeyen net penaltı, sanki sadece Trabzonspor'a hata yapılmışcasına gerilim yaratıyor ve Türk hakemlik tarihi adına gece 03.30'a kadar stadyumdan ayrılamayacakları bir kaos ortamına sürüklüyordu.
Sonrası trajikomikidi… Maç öncesi hakemlerin yanında olan MHK Üyesi Hikmet Öksüzoğlu'nun maçtan sonra her nedense (!) yok oluşundan tutun da, Trabzonspor Başkanı'nın “hakemlerin stadyumdan çıkarılmaması” açıklamasına kadar.
Daha sonrası ise trajediidi… Formalite basın açıklamaları dışında tepki göstermeyen, gösteremeyen, ertesi hafta maçlarına hiç bir şey olmamışcasına başlayabilen hakem camiası ve hakem derneği… “Hakemlere birşey olmadı ki” diyen MHK Başkanı… Çok yazık…