Necip Uysal'a mektup yazan Fenerbahçeli konuştu
Spor Toto Süper Ligi'nin 25. haftasında Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi öncesinde Necip Uysal ile seremoniye birlikte çıkan Fenerbahçeli çocuğun diyaloğu tüm futbolseverler tarafından takdir edilmişti.
Seremoni'de Necip Uysal'ın önünde duran 6,5 yaşındaki çocuk, “Ben sana düştüm ama Fenerbahçeliyim. Artık Beşiktaşlı mı oldum?" diye sormuş, Beşiktaş'ın kaptanlarından Necip Uysal ise minik çocuğa “Hayır, sakın üzülme. Sen hala Fenerbahçelisin. Benim elimi tuttun diye artık ben Fenerbahçeliyim" demişti.
Yaşanan bu olay sonrasında minik çocuğun babası Necip Uysal'a duygu yüklü bir mektup yazarak siyah beyazlı oyuncuya teşekkür etmişti.
Konu ile ilgili yaşanan bu müthiş olayın pay sahibi minik çocuğun babası Fenerbahçe Kongre Üyesi ve İş adamı Ömer Faruk Özgül açıklamalarda bulundu.
İşte o röportaj:
Öncelikle sizi tanıyalım, ne iş ile uğraşıyorsunuz?
“52 yaşındayım. Makine Mühendisiyim. Faaliyet alanı da mühendislik ve ana konusu enerji işi olan bir şirketler grubunun Yönetim kurulu Başkanıyım"
Oğlunuz ile Necip Uysal arasında geçen olayı nasıl öğrendiniz, neler hissettiniz?
“İnsan çocuklarının mutluluğu veya mutsuzluğuyla kendisi mutlu veya mutsuz oluyor. Çocuğunu mutlu eden bir yapıya karşı sempati olmaması mümkün değil. Bunu olayı ilk eşimden duydum. Olay sırasında tribündeydim. Eşim soyunma odalarına gidip çocukları teslim etti. Sonra da teslim alıp eve gönderdi. Eşimin anlatış tarzı çocuktan duyduğumdan kadar etkili olmadı. Eve döndüğümde oğlumdan dinledim. Oğlum o çocuk lisanıyla çok sade, daha net ve daha duygusal anlattı. Çünkü en çok kitlendiği yer Necip'in onun elini tutması. Necip'in söylediğinden daha çok elini tutması… Ben elini tutunca Beşiktaşlı mı oldum?" diye sormuş.Necip, “Hayır" demiş ve elini sıkmış. “Sen benim elimi tuttun, ben Fenerbahçeli oldum" demiş. El sıkma, Necip'in söyleminden daha çok etkilemiş. “Benim elimi sıktı" diyor. Yani elini sıkması ona güç vermiş.Bu, Necip'in sadece 6,5 yaşındaki çocukla arasında geçen bir olay. Çocuk bize anlatmasa başka duyacak kimse yok. Dolayısıyla şova yönelik hiçbir şey yok. Ben diğer Fair-Play hareketlerinin Şota'nın Veli Kavlak'ın hareketlerinin hiçbirini küçümsemiyorum. Ama bu işin temelde bir farkı var. Necip'in bu hareketi yapmasında tamamen bir içgüdü hakim. Karakterini gösteriyor, planlanmış ve şova yönelik hiçbir şey yok. O nedenle benim için çok daha değerli."
Oğlunuz Fenerbahçeli oyuncularla seremoniye çıkamaması böyle unutulmayacak bir şeyin yaşanmasını sağladı. Peki oğlunuzun Fenerbahçeli oyuncularla sahaya çıkamaması onu çok üzdü mü yoksa bu olay sonrasında daha mı mutlu oldu?
“Benim oğlum ikiz. Aynı anda çıkıyorlar, bir tanesi Egemen'e düşüyor. Aslında planları iki kaptana düşmek. Biri Volkan'a biri Emre'ye… Volkan'a düşmek isteyen Necip'e gidiyor. Emre'ye düşmek isteyen de Egemen'e gidiyor. Egemen'e giden Fenerbahçe olduğu için fazla tepki olmuyor. Volkan'a gitmek isteyen Necip' düşünce büyük hayal kırıklığı yaşıyor. Bir de oradaki diğer çocukların yanından bizimkilerin yaşı biraz küçük. O yüzden fizik olarak da biraz küçük. Mesela Necip'in yanında Demba Ba var. Demba Ba'nın önünde bir kız çocuğu duruyor . 11-12 yaşlarında ve bizim oğlanın iki katı. Çocuk, onunda psikolojisine gidiyor. Bir de Necip'e gelmek istemiyor ve Emenike, “Bak çocuk sana gelmek istemiyor" diye gülüyor. Emenike'nin de yakından görünüşü biraz heybetli olduğu için bizim oğlan ondan da ürküyor ve ağlıyor. Necip'in bu şeyiyle ağlamayı bırakıyor, gülüyor. Yani çocuk mutlu etmek kadar güzel bir şey yok."
Fenerbahçeli olmanıza rağmen Necip Uysal'ınmaç boyunca başarılı olmasını istediğinize mektubunuzda yer verdiniz. Necip Uysal'ın olası bir gol atması durumunda hangi duygu içerisinde olurdunuz?
“Benin telefonumda mesajlar var. Brugge maçından önce Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Nur Çebi ile Berkan Gocay benim yakın dostlarım. Onlara “Ben sizden daha çok Beşiktaşlıyım" diye mesaj gönderdim. Bazı kavramlarda aidiyet duygusu çok farklıdır. Galatasaray, 2000 yılında UEFA Şampiyonu olduğu zaman Kopenhag'daydım. Bütün milletle beraber zır zır ağladık. Bunlarda Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaşlılık farklı şeyler. Terin, gözyaşının rengi farklı olmaz. Her takım ve millet için bunlar aynı. O maçta eğer Beşiktaş kazansaydı ben üzülmezdim. İki sebebi var.İlk olarak bu olayın etkisinde kaldım. İkinci olarak ise Beşiktaş, oyunu çirkinleştirmiyor, fair oynuyor. Hakikatten fair oynuyor. Beşiktaş'ın içinde üçkağıtçı oyuncu yok. Böyle bir jenerasyon denk geldi. Bilic'ten, yönetimden kaynaklanıyor. Nefretimiz oluşmuyor. Mesela Galatasaray maçında öyle olmuyor. Bir Fenerbahçeli olarak söylüyorum, Melo'nun yaptığı hareketlerden irite oluyorsunuz. Eminim ki Fenerbahçe'nin başka yaptığı maçlarda Volkan ve Emre'nin hareketlerinden irite olan vardır. Ben onları da doğru bulmuyorum. Bu adamlarla bir halısaha maçı yapılsa o hareketleri yapmayacaklar."
Mektubu yazarken Necip Uysal'ın “Ben Fenerbahçeli oldum" sözleri nedeniyle tepki alabileceğini düşündünüz mü?
“Necip'in tepki alabileceğini düşündüm. Ama bu tepkiyi gösterenin insani düşünmediğine inanıyorum. Çünkü Necip'in yaptığı büyüklük Beşiktaş'ı ne kadar yukarıya çıkardığını, Beşiktaş'ın ne kadar önemsendiğini, Beşiktaş'ın duruşunun ne hale geldiğini gösteren bir örnektir. Eğer bunu anlamayan bir Beşiktaş taraftarı varsa o zaten taraftarlılığını sorgulamalı. Mektubumda “Necip'in Beşiktaş'a hizmeti spordaki performansıyla ölçülemez" diye bir ifade kullandım. Bugün sizin benimle röportaj yapmanızı sağlayan Necip'tir. Böyle bakmak lazım"
Seremoni anının fotoğrafları yaşanan bu güzel olayın ardından çok fazla paylaşıldı. O fotoğraf sizlerde bulunuyor mu?
“Fotoğraflar bizde var. Özellikle eşim tipik kadın reaksiyonu ile bunların hepsinin fotoğraflarını aldı, çocuklarının odasına astı. Bende de gazete küpürleri var. Çocuklarımın Necip ile olan fotoğraflarını toplantı odasına astım. Saklıyoruz. Onlar için önemli bir hatıra"
Çocuklarınız bu olaydan sonra “Beşiktaşlıyım" derse nasıl bir tepkiniz olur?
“İnançlarım gereği hiçbir inanca saygısızlığım yok. Bu da bir inanç. Ben muhafazakar bir insanım. Aşırı sol, aşırı sağ hepsine saygı duyuyorum. Yeter ki niyet halis olsun. Eğer benim ülkemin başarısı ve mutluluğu için o yoldan gitmeyi tercih ediyorsa başım üstüne. Benim oğullarım, “Beşiktaşlıyım" derse, ben bundan şeref duyarım. Üzülecek hiçbir şey yok. Ben nasıl Fenerbahçeliliği tercih ettiysem onların da Beşiktaşlılığı tercih etme hakkı var. Bunu çok samimi söylüyorum. Hanım da Beşiktaş'a yakınlaşma çok var. Kadınsal duygusallık sempati yaratıyor. Oğlunun mutlu olması onu çok mutlu etti. Şimdi Necip'i kardeşi, oğlu gibi görüyor. Çocuklar da Beşiktaş'ın maçlarında Beşiktaş'ın kaybetmesini istemezler.Çocuklarda “Hangisi kazansın isteyelim?" diye sorular başladı. 6,5 yaşının psikolojisiyle düşünün. İlle de bir taraf olma mantığı var. Film seyrederken bile “Hangisi iyi, hangisi kötü?" diye soruyorlar. Beşiktaş artık onlar için “iyi" oldu."
Necip Uysal ile görüşme yaptınız mı?
“Necip, sağ olsun bana telefon açtı. Teşekkür etti. İyi bir konuşmaydı. Tabii ki yaşı küçük. Ama yaşından olgun imajı bana verdi. Kulüp, Necip ile çocukların bir araya gelmelerini de istedi."
Derbide soyunma odası koridorlarında yaşanan olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Emre'ni de Bilic'in de kötü insan olduğunu düşünmüyorum. Bizde kişilikler ile makamlara olan saygı ayrıştırılmıyor. Bir Fenerbahçe kaptanı, biri Beşiktaş teknik direktörü. Emre ve Bilic'in kimliklerinden ayrı bir kimliğe sahip. Fenerbahçe kaptanına hakaret edilemez, Beşiktaş teknik direktörüne de hakaret edilemez. Ben ikisinde de bu bilincin olduğunu düşünmüyorum. Hangisi bu saygısızlığı yaptıysa kendi makamlarına saygısızlık yaptığını düşünüyorum."
Türk futbolunun şu andaki ortamı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
“Bu şansı verdiğiniz için sağ olun. Bir ukala zihniyeti ile söylemiyorum. Ben 1981 yılında teknik üniversiteye girdim. Biz Gümüşsuyu'na giderdik. O zaman gündüz maçları oynanırdı. Bütün maçlar İnönü Stadı'ndaydı. Kazan Birhanesi'nde toplanılırdı. Ben içki içmeyen bir adamım. Ama oraya giderdik. Çünkü oranın atmosferi farklıydı. Patates kızartması yerdik, Beşiktaşlılar ve Fenerbahçeliler hep beraber stadyumu giderdik. Stadyuma onlar ayrı kapıdan biz ayrı kapıdan girerdik. Maç yapılırdı, biterdi ve maç bittikten sonra Kabataş'tan Üsküdar'a motora binerdik. Beşiktaşlılar ve Fenerbahçeliler aynı motora binerdi. 100 yıl öncesinden bahsetmiyorum, 30 sene öncesinden bahsediyorum. Ben böyle bir kültürden geldim. Birbirimizi kızdırırdık. Beşiktaş'ın Gordon Milne döneminde de ezici üstünlüğü vardı.Ama şu yaşanan olayların sadece taraftara mal edilmesini kabul etmiyorum. Bana göre birinci sorumlu yöneticiler. Ondan sonra sırayla, teknik direktörler, futbolcular, taraftarlar… Süleyman Seba duruşu bütün başkanlarda olsa bu sıkıntılar olmaz"