comScore

Galatasaray Galatasaray

Podolski farkı

05 Aralık 2015, Cumartesi 06:48
Podolski farkı

Yazarımız Sinan Yılmaz, Galatasaray - Bursaspor maçını değerlendirdi. 

FutbolArena - Süper Lig'in 14. haftasında Galatasaray sahasında Bursaspor'u ağırladı ve sahadan 3-0 galip ayrıldı. 

Podolski farkı...

Kısaca Bursaspor penceresinden değerlendirip Galatasaray'a geçelim... Bursaspor teknik direktörü benim maç öncesi yazdığıma birebir uyan 11'le çıkmış. Takım hem Dzsudzsak, hem Josue, hem Stoch'u taşıyamıyordu. Stoch yerine Emre ortasahaya geçince dinamizm kattı. Bunun da avantajını gördüler ama Bursaspor berbat set hücumu etti. Kayserispor'dan sonra gördüğüm en kötü hücuma sahip takım. Zira Necid gibi çok formda bir golcüleri olmasına rağmen ligin en az gol atan 3-4 takımından biri Bursaspor. Galatasaray sürekli kontra atak vermesine rağmen Bursaspor sürekli Necid, Dzsudzsak, Josue, Bekir ile sete döndü. Seti oynamayı da hiç beceremediler. Bir serseri koşucu Sercan bile çok daha farklı olurdu o kontraları değerlendirmek için... Fakat Necid, Dzsudzsak, Josue, Bekir hiçbiri topsuz gol koşusu yapmadığı için o kontraların hiç biri değerlendirilemedi. Emre Taşdemir ortasahaya biraz daha direnç kazandırsa da hücumda beklediğimden de kötüydü. Hücumda bir yaratıcılık beklemiyordum ama bu kadar da kötü kararlar vermesine şaşırdım. Bir de ben 4-3-2-1 dizilişini daha uygun bulmuştum. Necid'in arkasında Josue ve Dzsudzsak daha serbest kalabilirdi ama hoca 4-5-1 gibi çıktı. Traore merkezde Josue ve Bekir'e göre daha özgürdü. Dzsudzsak sağda çizgiye yapıştı ve süpriz şutlar atmak için kaleye çok uzak kaldı. Emre de göbeğe yardım edemedi. Dzsudzsak ve Josue biraz daha serbest oynasa en azından o kontraları uzak şutlarla değerlendirebilirlerdi. Bursaspor hocası Dzsudzsak ve Emre'yi kanatlara hapsetti. İçe topsuz koşu yapamadılar. 
 
Traore ilk yarı tek sürpriz ve özgür koşular yapan adamdı ve Galatasaray'ın fiziksel olarak yumuşak göbeğine karşı çok baskındı. Gel gelelim 90 dakika kondisyonu yok. 2. yarı oyundan tamamen düştü. Galatasaray da Jose Rodriguez yerine Bilal'i koyunca topa ve oyuna hakimiyete başladı. Galatasaray, Bilal Kısa'nın forma giydiği 8 lig maçında 20 puan toplarken, Bilal'in oynamadığı 6 maçta sadece 6 puan alabildi. O girince de goller geldi zaten. Bursaspor hocasının daha kurnaz hamlelerle kazanabileceği bir maç olabilirdi zira bence Galatasaray'ın bu sezon en dağınık maçıydı bu. Oyunu kaybedene kadar, golü yiyene kadar sadece bekledi. Hiçbir şey değiştirmedi. Ne oyuncu değişikliği ne mevkii değişikliği... Galatasaray'ın ona verdiği fırsatları elinin tersiyle itti. 
 
Bu arada Bursaspor genç takımı, Galatasaray'ın gençlerini 4-0 yenmiş... Bursaspor geçen sene neden başarılı olduğunu biraz düşünmeli. Bugün en iyi çıkış yapan stoperleri bu sene Çaykur Rizespor'da kiralık mesela. Neden sağ beke 32'lik Erdem'i aldıklarını düşünmeliler. Altyapıda yeni Ozan mı yok? Çıkış yapan bir oyuncu sağbekte yavaş yavaş denenebilirdi.  
 
Galatasaray penceresine geçelim... 
 
Hakan Balta - Tarık Çamdal - Semih Kaya
 
Mustafa Denizli'nin, Hakan Balta'yı sol bek yapma tercihini yadırgıyorum. İç sahadasınız, hücumcu bekiniz Olcan Adın var, Galatasaray'a geldiğinden beri ilk defa iyi oynamaya başlamış ve onu kesiyorsunuz, stoperinizi ise sol bek yapıyorsunuz. Hamza Hamzaoğlu stoper hattında tecrübeli Chedjou ve Hakan Balta ikilisini kullanırken, Carole'un sakatlığında solbek olarak da Olcan Adın'ı değerlendiriyordu. Mustafa Denizli ise stopere Semih Kaya'yı yerleştirdi ve sol beke Hakan Balta'yı çekti. Hamzaoğlu Hakan ve Chedjou ile savunmadan pasla çıkan bir düzen kurmuştu ve bu Galatasaray'ın iyi işleyen özelliklerinden biriydi. Galatasaray bir pas takımı olduğu için bu gerekliydi de... Şimdi Hakan'ı sol beke koymak ve Semih'i stopere çekmek biraz da o iyi işleyen alışkanlığı bozuyor çünkü Semih oyun kurma konusunda Hakan'dan çok uzak. Yine de bu değişiklikle Semih'in üzerine giden Mustafa Denizli onu kazanmaya başlıyor gibi. Semih'te toparlanma işaretleri görülüyor. Bir de iç sahada neden hücumcu bir bek değil? Galatasaray'da 2007 yılından 2014 yılına kadar büyük çoğunlukla sol bek oynayan Hakan Balta, Roberto Mancini döneminde sürekli olarak stopere çekilmişti. Yaklaşık 2 yıldır stoper pozisyonunda oynuyor ve Mancini'den sonra Cesare Prandelli ile Hamza Hamzaoğlu da stoper olarak oynattı. Sonrasında Fatih Terim tarafından Milli takımın stoperi de yapıldı ve "Milli savunma bakanı" unvanını bile aldı. Şimdi doğru bir dişliyi bozmayı anlamıyorum. Empati yapınca, neden bunu yapıyor olabilir diye düşününce tek bir sebep beliriyor kafamda, Olcan pas oyununda kötü. Galatasaray soldan çok verimli paslarla gelebilen bir takımdı. Sneijder - Hakan - Yasin üçlüsüyle orada üçgenlere devam etmek istemiş olabilir. Olcan o üçgenleri kuramıyor. 'Olcan sol bek değil' düşüncesi yanlış bu arada Olcan Tarık'tan daha fazla sol bek oynamıştır. Fenerbahçe A takımında idmanlarda orada denenmiş, Gaziantepspor'da sol bek oynayarak çıkış yaptı. Trabzonspor'da zaman zaman sol bek oynadı. Galatasaray'da da önde oynadığından daha çok ve daha iyi sol bekte oynadı... Yani Olcan sol bek değil diye peşin hüküm olmaz ama paslı oyun konusunda kötü mü? Evet... Geçen sene Telles çok iyi kurardı o üçgenleri... Carole de hücumda vasat ama idare ediyordu. Hakan da hücuma yeterince bindiremediğinden bu maçta da o geçen seneki sol kanat etklinliği yeterince olmadı. Fakat Tarık girince daha iyi oldu. Bir de Bursaspor'un sağ beki Erdem savunması çok zayıf bir oyuncu orada Yasin ve bir sol bekle o madeni kullanmalıydı Galatasaray. Dzsudzsak da öyle çok savunmaya yardıma gelecek bir isim değil. Denizli bence o madeni geç işledi. Tarık zaten Galatasaray'a gelmeden önce Eskişehirspor'da 50 maç oynadıysa 45'inde sol bekti. Sağ ayaklı olmasına rağmen sol bekte çok çok daha fazla oynuyordu. Hatta bence muhtemelen Almanya'da sol açıktı. Kanattan beke çekilmiş bir oyuncu Tarık. Gücü yok, birebirde çok zayıf, uzun mesafede hızı da yok. Tek bir özelliği var ekseni etrafında çabuk. Aerobik yapısı iyi. O yüzden soldan topu alınca sağına kolay çekiyor, tam tersi sağda oynayınca ise rakibi kanadını kapatınca donup kalıyor. Zira ters ayağına alıp solla içeri oynamayı bilmiyor veya beceremiyor. Gel gelelim diğer kanatta öyle değil. Solda oynayınca sağla içeri de düşünebiliyor. Rakibi çizgiyi kapatsa da göbekle yardımlaşabiliyor. Bence Mustafa hoca üzerine gitsin. Belki Sneijder onun sağını kullanıp içeri girmesini verkaçlarla değerlendirir. Yani çok umudum yok ama en azından bir denemek lazım. Sağ bek olarak çok çelimsiz ve çok tahmin edilebilir bir oyuncu çünkü. Sol ayağı yok. Solda yaptığını sağda yapamıyor. 
 
Burak Yılmaz - Sabri Sarıoğlu -  Umut Bulut
 
Burak Yılmaz'ın bir pozisyonu var maç başında, korneri aut yaptırıyor. Son dönemde Burak'ı çok eleştirdim ama bu tavrı çok hoşuma gitti. Dikkat ettiniz mi bilmem 2-3 senedir kendisini hiç yere atmıyor. Fenerbahçeli genç bir yazar twitterda şöyle yazmış bu korner pozisyonuyla ilgili olarak. "Mevzu korner kararı değiştirtmek değil, gözünün önünde içeri giren topa gol verilmeyince gidip gol diyebilmek. (Kasımpaşa maçını diyor) Burak Yılmaz'ın 10 senedir yaptığı emek hırsızlıklarından ansiklopedi çıkar. Korner dedi diye onu unutacak değilim." Ben de cevap yazdım. "Bir insan olgunlaşamaz, hatalarından ders çıkaramaz mı yani?" Cevap: "Burak üstündeki formadan bağımsız olarak karakter sorunlarına sahip. İstediği dersi çıkartsın, yine de o imajı silemez artık." Tekrar cevap yazdım "Nefreti sevenlerin ülkesinde silemez." 
 
Evet... Nefret ülkesindeyiz biz... Affetmek, unutmak bizim erdemlerimizden değil. Gözünün önünde içeri giren top denilen topu hiç kimse televizyonda binlerce kez yavaşlatılmış tekrarını izlemeden gol mü değil mi diye göremedi. Kandırmayalım birbirimizi! Pozisyon binlerce kez yavaşlatılıp, top tam yere değdiği yerde durdurulunca görebiliyoruz geçmiş mi geçmemiş mi... Bunu 1 metre kenarda hakem varken o göremeyecek de saniyenin bilmem kaçta kaçı hızda gelişmiş olayı Galatasaray oyuncusu görecek ve kesin kanaat getirip gol diyecek öyle mi? Amaç burada "onu değil bunu yapsın" demek değil. Amaç sempatiyi sevmemek! Nefreti seven, bu küçük güzellikleri sevmez ve "Ah şu yalandan romantizm beli deli ediyor" falan der. Atıyorum "Penaltı olsa söyleyecek mi?" veyahut "Elle atsa söyleyecek mi" diye nara atar. Yahu adam bir adım atmış, onu takdir edeceğine neyin samimiyetini sorgulayıp daha hala öfke kusuyorsun? 
 
Daha olgun, daha bilinçli insanların yaşadığı ülkeler bu gibi konularda daha vicdanlı, daha affedici olabiliyor ama 7'den 77'ye herkesin ergen olduğu bizim gibi ülkeler ise farklı. Türkiye'de gerçekten ülkenin yaşlısı da ergenmiş gibi hissediyorum. Sokak röportajı yapıyorlar. "Rusya doğalgazı kessin, tezek yakarız" diyor yaşlı başlı adamlar. Yahu benim daha yok da senin hiç 1-2 yaşında bebeği olan akraban yok mu? Eğlence gibi geliyor millete... Asarız, keseriz diyorlar.
Neyse... Bu arkadaşa neden bu kadar takıldın derseniz... Futbolu seven, severek yazan biri çünkü. Bu arada geçmişte ben de onun gibi nefret kusmuşumdur. Bu toplumda yetişmiş bir insanım, ondan veya birbaşkasından farklı değilim ama farklı olmaya çalışıyorum. Daha çok empati yapmaya çalışıyorum. Çünkü işin özünde spor yazıyoruz, işimiz, emek paramız bu ama öfke kusmaktan başka bir iş yaptığımız yok. Oyuncuları karala, eleştir, teknik direktörleri eleştir, kötüle... Artık bunlar yerine onlarla empati yaparak yazmayı daha değerli görüyorum.
 
Bu konunun üzerinde çok durma sebeplerimden biri de Sabri'nin sözleşme olayı. Duyduğuma göre Sabri kendisi söylemiş yönetime. Otomatik uzamasını kaldıralım demiş... Sabri için en doğrusu bu. En doğrusu ayrılmak. Mustafa Denizli maçtan sonra Sabri için şöyle dedi... "Hangimizin hataları olmadı ki" Yani affedelim diyor. O olgunluğa, o tecrübeye sahip. Üzerinden ne nefretler geçti Denizli'nin... Adama uçarak kafa bile attılar. Bizim ülke seneler geçtikçe daha da tahammülsüz, daha da acımasız oluyor. Tribünler de daha acımasız. Zira eğitim seviyemiz daha da kötüleşiyor. Ezber eğitim, sorgulayanın önünün kesildiği eğitim daha da kökleşiyor. Her yeni jenerasyon bir öncekinden daha kötü. Birikmiş öfkeler atılmıyor. Adı 9'a çıkan 8'e inemiyor. Sabri bugün Sneijder'den sonra Galatasaray'ın bu sezon en çok asist yapan oyuncusu. 2-3 sezondur Cicinho'dan sonra ligin en iyi hücum beki. Bunu tüm istatistik verilerde görebilirsiniz. Bindirme sayısı, isabetli orta sayısı, şuta dönüşen pas sayısı vs.
Neyse... Denilecek ki,  Lukas Podolski'nin pozisyon asist mi şimdi? Evet, sağ bekin neden sol bekinden 10 kere daha fazla oraya inebiliyor? Sadece git-gel yapabilecek dayanıklılık mı? (zaten gelemiyor) Yoksa boş alana koşu yapmayı daha mı iyi tecrübe etmiş? Podolski ceza sahasına geçtiğinde o kaç defa onun alanını doldurup akını devam ettilerebiliyor? 2. gol de aynı, topa vuramıyor, ıskası Burak'a gidiyor ama dakika 80. Sabri 31 yaşında. Podolski'nin arkasından sıfıra iniyor. Yani görmek istersen yaptığı bir sürü doğru da var. Görmek istemeyen için sürüyle yanlışlar da var... 
 
Ben hiçbir zaman Sabri iyi bir oyuncu demedim! Tam tersi hücumda ne kadar etkiliyse savunmada da o kadar yetersiz olduğunu gösteren veriler de var. Ligin en kolay çalım yiyen beki. Geri dönüşlerinde sıkıntı bariz. Tabii Cicinho da böyle. Sabri geçmişi olmasa, oluşturduğu olumsuz ön yargı olmasa iyi yedek derim ama yukarıda da dediğim gibi bizim gibi ülkelerde af yok! 9'dan 8'e bile inmek yok. Yırtınsan da Cicinho ile yarışsan da herkes sabah akşam Cicinho över, sen onun kadar verimli olursun kimse kesinlikle adını anmaz. Evet, Sabri gibi Cicinho da Galatasaray'da ancak iyi bir yedek olur çünkü onun da savunması berbat. 
 
Toparlayayım. Sabri çok iyi yapmış. Değişmez. Mutlu olamaz. Umut da aynısını yapmalı. Sıkıntıdan saçkıran olmaya gerek yok. En güzel gençlik yaşlarını bu ızdırapla geçirmesinler. Yeterince para kazandılar. Ne kadar isteseler de bu ön yargı değişmeyecek. Öyleyse ayrılmalılar. Gerçi gidecekleri Anadolu takımında da alacakları tepki farklı olmayacak. Bence daha düşük bir ligde son yıllarını geçirebilirler. Mesela Yunanistan'da Tümer gibi gitsinler bir ada takımında oynasınlar faydalı olsunlar ve mutlu bir son yaşasınlar.
 
Tekrar Burak'a döneyim. İyi bir gol attı. Bursaspor'u seviyor. Son 5 maçta 7 gol atmış Bursaspor'a. Fakat Burak Yılmaz yanılmıyorsam 4-5 kez ofsayta kaldı. Bu kadar çok ofsaya düşmesi Hamzaoğlu'ndan önce olurdu. 1 yıldır hiç bu kadar ofsayta düştüğü bir maç olmamıştı. Hamzaoğlu NTVSpor'daki son röportajında bu konuya üstü kapalı değinmişti. "Biz Burak daha iyi olsun istedik, başta oldu ama sonra oyun içi alışkanlıkları yine devam etti." Sezon başı Burak'ı kesme nedeni olarak göstermişti bunu. Maalesef Galatasaray'da hocaların söylediklerine göre değil, futbolcuların kafalarına göre işler yürüyebiliyor. Şimdi ofsayt sorunu yeniden hortlayacak gibi. 
 
Burak ilginç bir oyuncu. Geçen sene Hamzaoğlu ile kendisini bulmuştu, çok moralliydi. İlk maçlar çok attı sonra anlaşmazlıklar oldu ve bozuştular. Şimdi de Denizli ile çok iyi başladı. Moralle oynayan bir oyuncu. Keyfine göre oynuyor demeyeceğim ama moraline göre oynuyor. Eğer ona inanıyorlarsa, onu pışpışlayıp beğeniyorlar, övüyorlarsa o zaman kendisine inanıyor. Bugün solla yaptığı vuruşu bile bilerek, kendisine güvenerek yapıyor. Fakat ona inanmadıklarında, yedek bıraktıklarında, onu eleştirdiklerinde trip atıyor, oyundan düşüyor, pozisyonları değerlendiremiyor. Hakan Şükür de tıpatıp böyleydi. Şimdi Denizli ile yine iyi başladı Burak. Peki bu dönemler daha ne kadar sürecek? Selçuk öyle değil mesela. Prandelli ve Mancini'deki formsuzluğu bence sistemseldi. Her iki hoca da onu aynı 3'lüde haf olarak kullandı ve Selçuk daha dar bir alanda sıkıştı. Bunu eksiden çok yazdığım için geçiyorum...
 
Jose - Selçuk İnan - Podolski 
 
Jose Rodriguez'in ilk yarıda sarı kart gördüğü bir pozisyon var. Faul almayı bilmediği için kendisine yapılan faulü gösteremedi. İlk yarının sonunda bir de Selçuk'un aldığı bir faul var. Frikiği Dany'nin koluna çarptı. O da bu faulü çok iyi aldı. Bu tamamen tecrübe ve tabi zeka işi. Aurelio mükemmel yapardı, şimdi de Selçuk mükemmel yapıyor. Adamla topun arasına giriyor. Faul mü? Faul! Bazen çok akıllı adamlar denk geliyor ve yemiyor, hamle yapmayınca Selçuk düşüyor, hakem de yemeyince faul çıkmıyor ama bu 100'de bir. Zaten Selçuk böyle bir durumda takım kontra yemesin diye topun üzerine yatıyor... Ekstra kurnaz. Dikkat ederseniz bu faulleri alamadığı 100'de 1 hep Şampiyonlar Ligi'nde oluyor. Zira akıllı futbolcu orada daha fazla. Türkiye'de topu gören savunmacı hamleyi hemen yapıyor, Selçuk da hemen topla araya girip faulü alıyor. Bu hile değil bu arada. Darbeyi alıyor çünkü. Fakat maç başında Podolski'nin önündeki boş topa atlaması ve Galatasaray'ın en iyi şutörünü bozması Selçuk'a hiç yakışmadı. Daha uyanık olmalıydı. O pozisyonda kızdım ama bu sene gerçekten takımın en istikrarlı oyuncusu ve o da ortasahada olmasa Galatasaray'ın bugün olduğu yerde olması bile imkansızdı. Bu sezon boyunca hiç 10 üzerinden 7'nin altına düşmedi. Tecrübesini sahaya yansıtıyor. Göbek çok yumuşak olduğu için savunmada daha fazla mesai harcıyor.
 
Podolski demişken, Galatasaray'da hareketli toplara açık ara en iyi vuran oyuncu Podolski. Sneijder topu kendisi dürtüp önüne açınca iyi vuruyor ama bu Podolski önüne açınca da, gelişine de, karambol topa da, sırtı dönük de her şekilde kendisini ayarlayıp en sağlam şutu çekiyor. Mesela Sneijder gelişine şutta bu kadar iyi değil. Poldi'nin İlk Benfica maçında attığı gole dikkat edin mesela. Normalde ters ayağına düşüyor ama kendisini inatla sağa çekip sol dış vuruyor. Bu maçta attığı goldeki şut da çok zor. Sırtı dönük alıp, dönüp vurdu. 9 gol atmış bu sene açın izleyin 6'sını yan ağlara vurmuş. Kalecinin uzanamayacağı yere bilinçli. Birini Benfica maçında kalecinin yine bilinçli bacak arasına vuruyor! Bunu da direk dibine doğru vurdu ki çok zor bir pozisyon olduğundan başka bir vuruş açısı yoktu. Nitekim Mert'in refleksi yetmedi koltuk altından yedi. Sadece bir Gaziantepspor'a attığı kafa golü var kalenin ortasına vurduğu. Onu da zaten çok darbeli ve yakından vuruyor. Yani hiç boş beleş golü yok. 9 golün 7 tanesi direk dibi ne demek? Kewell kalitesi de böyleydi. Özel solaklar. Öte yandan ekmeğini taştan çıkarıyor. Yani iyi bir besleyici santrfor partneri yok! Buna rağmen Galatasaray'ın bu sene kurtarıcısı oldu. Attığı 9 golü de Galatasaray berabere veya yenik konumdayken attı. 9 golü de 9 farklı maçta attı. Zaten 20 maçta oynadı Galatasaray bu sene. Podolski bu maçların tamamında 11 başladı ve işte neredeyse yarısını da değiştiren adam oldu. Ya beraberliği getiren ya da Galatasaray'ı öne geçiren adam. Maçların kilit ismi. Bu maç ayrıca savunmada da en iyi mücadele ettiği maçlardan biriydi. Zaten istatistiklere de yansımış. 4 ikili mücadele, 2 top çalma, 2 pas kesme, 1 de hava topu... Bunları da yapınca tadından yenmiyor.
 
Şuta ne oldu? Galatasaray'ın oyun yapısı nasıldı?
 
Galatasaray Süper Lig'in en çok şut atan ve en çok isabetli şut atan takımıydı. Son 2 maçta bu sayılar düşmesine rağmen yine de liderdi. Bu maçın ilk yarısında ise Galatasaray'ın şutu yok! 2. yarıda ise kaleyi bulan 3 şut da gol olmuş. İlk yarı gerçekten çok kötüydü takım. İkinci yarı ise toparlandı. Sezonun en dağınık maçıydı. Antalyaspor maçı da benzerdi ama bu daha da kötüydü. Bir arkadaşım şöyle dedi. "Uzun otobüs yolculuklarının sonunda şoför kalkıp 'Cümleten geçmiş olsun' der ya. Maç bittiğinde öyle hissettim." Galatasaray için ilk yarıda iyi olan tek şey pas alışkanlığına geri dönmek oldu. Geçen bir iki haftada pas alışkanlığını unutmuştu Galatasaray ama şimdi tekrar hatırladı. Kasımpaşa maçında savunmanın topları ileri rastgele şişirmesi bir taktikmiş sanırım, bu maçta çünkü daha derli toplu oyun başlatıldı. 
 
Galatasaray adına Mustafa hocanın da söylediği gibi ender iyi yönlerden biri takımın iştahıydı. Son derece dağınık, kolay kontra yiyen bir yapıda olunmasına rağmen futbolcular isteksiz değildi. Özellikle ikinci yarıda daha da iştahlandılar. Yine de Galatasaray çok şanslıydı. Şu maçı içeride veya dışarıda Akhisar Belediyespor ile oynasanız ortasahada çok sert ve çok iyi kontraya çıkan bir takım oldukları için fark yersiniz. Nitekim Galatasaray önce Beşiktaş, sonra Akhisar ile oynuyor. Bu iki maç bana çok karanlık görünüyor. 
 
Shangahi Shenhua başkanı... 
 
Galatasaray için akşamın en güzel haberi (galibiyetten güzel) Shangahi Shenhua'nın başkanı maçı izlemeye gelmiş. Kimi izlemeye geldi bilmiyorum ama kim olursa olsun güzel haber. Sabri, Umut başlığında da değindim. Galatasaray'da eskimiş yüzler Muslera ve Sneijder kadar üst kalitede değilse hataları affedilmiyor. Bugün Selçuk kalitesinde bir adama bile taraftar hala soğuk. Forma çıkarmış da, hocayla tartışmış da... Sanırsınız tüm tribün özel hayatında evliya... Hiç hatası yok. Neyse... Galatasaray'ın bir değişime ihtiyacı var. Uzun yıllardır takımda olan ve yıpranan isimler değişmeli. Üstelik Galatasaray'ın mali olarak da satış yapması lazım. Scout ekibi çok yoğun çalışıyor, istenince Carole gibi gençler bulunabiliyor, Denayer gibiler kiralanabiliyorsa o halde satmak lazım. Kim olursa... Pazarcı tezgahı gibi 3'e, 5'e satmak lazım. Hem para gerekli Galatasaray'a, hem gençleşme, hem değişim, hem de scoutingin önünü açmak gerekli... Yani her açıdan satmak lazım. 
 
Bunu alıcı olmadan kendin yapınca zaten kar edemiyorsun. 3-5 milyonluk oyuncuyu sen kendin satışa çıkarınca değeri birden 300 - 500 bine düşüyor. "Ne sorunu var ki satılıyor?" yaklaşımı doğuyor. Bugün Burak'ı, Selçuk'u transfer listesine koy kimse maaşını karşılayıp almaz, sorunlu futbolcu zanneder. O yüzden talip gelmeli. Feldkamp, 2007'de Gerets'in yaşlı kadrosunu bozmaya çalışırken bir sürü oyuncuyu satışa çıkardı ama Necati Ateş kalitesinde bir adamı bile ancak Ankaraspor kiralık olarak aldı. Yani ancak maaşı karşılandı. Bakın Mondragon 400 bine, İliç 900 bine, Tomas Rusya'ya 700 bine, Ergün bedava, Emre Aşık Ankaraspor'a yine kiralık, Orhan Ak yine Ankaraspor'a kiralık, Cihan Haspolatlı Bursaspor'a bedava gitmiş... Şimdi satışa çıkarsanız yine benzer olur. Kaldı ki eğer sene sonu Galatasaray ilk 2'de olamazsa (ki çok kuvvetli bir ihtimal) bunu mecbur yapmak zorunda. Zira geliri düşecek ve geliri düşeceği için maaş bütçesini de düşürmek zorunda kalacak. İşte buna mecbur kanılıp, zararına elden çıkarılmaya uğraşılmadan satılmalı. Sene başında Burak için 10 milyonluk teklifi reddetmek gibi büyük bir hata yaptılar... Bu dönemde bu hata mutlaka giderilmeli. 

Galatasaray'a artık yeni bir heyecan lazım. Artık bu adamların önü açılmalı https://www.youtube.com/watch?v=qUdPZWEOSoE&feature=youtu.be 

Kendilerini tanımıyorum, ne iş yaptıklarını bilmiyorum ama Carole ve Denayer'den sonra kendilerine güvenmek istiyorum. O, bu, şu tanıdık menajerden oyuncu getir, o, bu, şu hoca değişsin dursun... Artık bundan bir Galatasaray'lı olarak sıkıldım. Ben değil herkes sıkıldı. Mustafa Denizli'nin tecrübesini, kalitesini tartışmak haddime değil ama dün statta 21 bin kişi vardı! Denizli'nin 23 yıl sonra taraftarı önündeki ilk maçıydı. Galatasaray'ı Kupa 1'de en yüksek seviyeye çıkaran adam bu ama artık Galatasaray'lı dön baba dönelim şarkısından sıkıldı. Galatasaray taraftarı benim gibi çok genç. Tribünün yaş ortalaması belli, hem 20-30 yaş aralığı gençler. Bu insanlar artık Denizli ile heyecan duymuyor. Bugün Denizli ile 3. olmak, Bielsa ile 8. olup yapılacak devrimlere, hiç değilse değişimlere şahit olmaktan daha kötü!

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!