comScore

Galatasaray Galatasaray

Mustafa Denizli neleri değiştirdi?

30 Kasım 2015, Pazartesi 05:08
Mustafa Denizli neleri değiştirdi?

Mustafa Denizli'nin Galatasaray'ın başındaki 3. döneminde ilk maçını, yazarımız Sinan Yılmaz değerlendirdi.

FutbolArena - Süper Lig'in 13. haftasında Mustafa Denizli, Galatasaray'ın başındaki ilk maçından beraberlikle ayrıldı. 

Mustafa Denizli neleri değiştirdi?

Tecrübeli hoca, Hamza Hamzaoğlu'nun gitmeye çalıştığı yolu gütmeyeceğini ilk maçından gösterdi. Hamzaoğlu'nun yolu neydi aşağıda açarız. 
 
İlk değiştirdiği konu, Galatasaray'ın dizilişiydi. Galatasaray Hamzaoğlu ile birlikte bir yıldır ısrarla oynadığı 4-2-3-1'i bıraktı ve bu maça ilk devre 4-1-4-1 başladı. Bu aynı zamanda Fatih Terim'in 2011-2012 sezonu başlangıç dizilişi ama Fatih Terim bu dizilişi ilk haftalardan sonra bozup 4-4-2'e dönmüş ve değişen dizilişe çok iyi bir sistem uydurarak Galatasaray'ın o dönemki kadrosunun maksimumunu almıştı.

Şimdi neden 4-1-4-1? Bu rakamlar ne ifade ediyor? Açıklayayım... 

Denizli göbeği kapatmak için orada oynayan oyuncu sayısını +1 arttırmak istiyor. Daha önce 4-2-3-1'de iki stoper ve iki merkez ortasaha ile o bölgeyi 4 kişi kapatmaya çalışıyor ama pek beceremiyordu Galatasaray. Özellikle Melo yerine transfer yapılmaması bunda ana nedenlerdendi. Denizli bu sayıyı 5'e çıkarmak istiyor. Onu da 4-1-4-1 ile denedi ama kanatlar etkisiz olunca ikinci yarı 4-2-3-1'e döndü. İlerleyen dönemlerde 4-3-3, 4-3-1-2, 4-3-2-1 veya benim esas beklediğim 3-4-1-2'ye de dönebilir! Esas beklediğim diyorum çünkü Galatasaray oyuncu yapısına hayli uygun.
 
Burada ister ortasahayı üçle ister stoperi. Önemli olan merkezi 5 kişiyle kapatmak. Merkezde daha iyi kümelenmek. Peki bunu neden yapıyorsun? Çünkü kanat oyuncuların savunmada etkisiz eleman! Yasin ve Podolski ile kanatları kapatamıyorsun zira çalışkanlıkları düşük. Öyleyse merkezden oyuncular o bölgeleri kapatmalı ve o bölgelerden gelecek ortaları veya uzun topları merkezde fazla kişiyle kümenelerek savuşturabilmeli. 
 
Peki bu maçta 4-1-4-1 neden tutmadı? Tutmaz çünkü ne Podolski ne de Yasin 4'lü orta sahanın kanadı değiller. Terim dönemindeki Emre Çolak veya Engin Baytar gibi ortasahalaşabilen oyuncular değiller. Özellikle Podolski bir forvet. Podolski'yi rakip kaleye bu kadar uzak koyunca oyuncu onu yıldız yapan özelliklerinden o kadar uzaklaşıyor. Peki, Denizli bunu bilmiyor olabilir mi? Tabii ki biliyor ama şimdilik 4-2-3-1'e en yakın diziliş bu olduğu için oyuncuların çok fazla uyumunu bozmadan geçişi sağ sağlım yapmak istiyor. Bence devrede de hazırlık maçlarında 3'lüye dönebilir. Mancini en son 2013-2014 sezonu devre arası hazırlık maçlarında sürekli 3'lü savunma denedi ama hem Bruma, hem Aydın sezonu kapatan sakatlıklar yaşayınca o düşündüğü sistemden vazgeçti. Zira Bruma ve Aydın'ı 5'linin sağında düşünüyordu, hazırlık maçlarında bu pozisyonda oynatmıştı. Sola da Telles'i koyacaktı...
 
Dizilişle garipsediğim bir diğer nokta da Hakan Balta'nın Olcan yerine sol bek kullanılması. Hakan 2007'de geldiği Galatasaray'da 2014'e kadar zaten sol bek oynamıştı ve bu performansı onu sıradan bir oyuncudan öteye taşıyamamıştı. Hakan'ı ilk olarak Mancini stoperde sürekli kullandı (tek tük Skibbe dönemlerinde de kullanılmıştır ama sürekli kullanan ilk Mancini) Mancini'den beri de Prandelli ve Hamzaoğlu da kendisini stoper kullanıyor. Fatih Terim Galatasaray'da stoper yapmayı düşünmediği Hakan'ı yüksek stoper performansı sayesinde Milli takımda stoper olarak kullanıyor... Hakan son iki senede taraftarın sevdiği oyuncuya dönüştüyse stoper performansı sayesindeydi. Denizli'nin onu sol beke çekmesini yadırgadım. Üstelik Galatasaray'a transfer olduğundan beri ilk kez kalburüstü bir performans sergileyen Olcan'ın yerine oynamasını daha çok yadırgadım. Yani oyuncu olmaz oynatırsınız anlarım da Olcan ilk kez kalburüstü maçlar çıkarırken neden? Taffarel, Atletico Madrid maçı öncesi "Denizli kadroya kesinlikle karışmadı" dedi ama her ikisi de aynı şeyi mi düşündü yani? Bence Hakan Balta'yı bu saatten sonra sol beke çekmek hem oyuncu için, hem Galatasaray için, hem Milli takımın EURO 2016 serüveni için (elle tutulur tek tecrübeli, zeki, Türk stoper) pek iyi olmaz gibi geliyor bana. 
 
2. dikkatimi çeken tercih ise Emre Çolak'tı. Emre Galatasaray'a gelen hocaların ilk sarıldığı isim. Hamzaoğlu da göreve gelir gelmez onu sürekli ilk 11'de oynattı. Emre oldukça da faydalı oldu ama Hamzaoğlu kendisini sonraki dönemde kaybetti. Bence Hamzaoğlu'nun en büyük hatalarından biri Emre'yi kaybetmesidir. Oyuncunun da büyük istikrar ve profesyonellik sorunları olabilir tabii ama hocaların görevi zaten bu sorunları aşmak. Emre geçen sezon ligde oynayan 64 kanat oyuncusu içinde en isabetli orta kesen isimdi %34 ile... Kestiği oyuncu da Eren Derdiyok, Kweuke, Necid falan değil, yani bir pivot değil. Burak Yılmaz gibi hava toplarında ortalama bir santrfordu. Ayrıca ikinci bir kanat forvet de yoktu Podolski gibi. Yani Emre ortayı karambole kesemezdi zira ne Yasin, ne Sneijder gidip oralarda kafa vurmuyor misal Alex vururdu... Bunun dışında en dikkat çekici istatistiği ise şuydu Emre'nin. Sadece 1200 küsur dakika oynamasına rağmen ligin en çok şut pası veren 4. kanadı olmuştu. Sadece yarım devre ile 4.'lüğe çıkması inanılmazdı. İlk 3'teki Kuyt, Nakoulma falan 2400 dakika ortalama ile 40 küsur şut pası verirken Emre yaklaşık 35 civarı bir şut pası vermişti. Onlar kadar dakika alsa herhalde 70'lere çıkacaktı. Bu neyi gösteriyor? Emre'nin hücum iştahını, sürekli denemesini, çabukluğunu. Eh bu iştahı, iyi bir hoca kullanmalı. Herkes Emre ile ilgili eksiklerden bahsediyor... Tamam bir sürü eksiği var ama diğer oyuncuları Barcelona'dan mı transfer ettik? Bu çocuğun oyun içi iştah, çabukluk, teknik gibi ciddi artıları da var. Artıları kimse yazmazken eksileri herkesin yazması bizim ülkenin zaten bakış açısı problemi. Eleştirilerimizi hiç pozitif yapmadığımız için 'eleştiri' kelimesini negatif algılayan bir milletiz. Halbuki eleştiri nötr. Yergi olumsuz, övgü ise olumlu... Biz eleştirilerde hiç övgüye yer vermediğimiz için birine seni eleştireceğim deyin hemen bir irkilir, çekinir. Emre'ye dönecek olursak, hocaların işi artıları ortaya çıkarıp, eksileri sistem içinde görünmez kılmak olmalı. Yoksa ben de biliyorum Emre'nin eksiklerini, fiziksel zaaflarını ama hoca işte o sistemi öyle kuracak ki, oyuncuların zaafları mümkün olduğunca kapanacak...
 
Sisteme döndüysek 3-4-1-2 beklentime geleyim...

Chedjou merkezli Mustafa Denizli 3'lüsü!

Üçlü savunmalarda genelde 3'lünün ortasındaki oyuncu süpürücü olur ve diğer iki stopere göre daha geride bekleyip organize eder. Tabii bu ofsaytı bozmak gibi hayati sorunlara da yol açabilir. Gel gelelim Denizli, Beşiktaş'ta farklı bir üçlü denemişti ve Sivok'u merkeze koyup diğer iki stoperin önüne çıkarmıştı. Sivok'un yanındaki iki stoper Sivok'un arkasını süpüren cinstendi. Sivok zaten gençliğinde ön libero da oynamış bir oyuncuydu. Kim gibi? Chedjou gibi. Topla oyunu çok iyi başlatan, boş alan bulduğunda driplingle çıkabilen, kapalı ve beklemeli oyunda ise konsantrasyonu kötü olan Chedjou gibi. İşte Chedjou'yu bu sistemde kullanmak eksiklerini kapatacağından iyi bir teknik adamlık örneği olacak. Peki, Chedjou'nun yanına konulabilecek isimler kimler olabilir? Semih ve Hakan gibi iyi süpürücüleri var Galatasaray'ın. Semih'in önsezileri ve cengaverliği her zaman iyi olmuştur, iyi süpürebilir. Hakan da zekasıyla iyi pozisyon kapatan bir adam. O da olabilir. Ayrıca rotasyonu da zengin stoper bölgesinin. O üçlünün sol stoperinde Carole da pek ala oynayabilir. Hava toplarında iyi, atletik bir sol stoper olur. Denayer hem sağında hem ortasında olabilir. Koray Günter de var... Yani transfere de gerek kalmaz. Bu şekilde stoperlerini de geliştirebilir Galatasaray.
 
Peki kanat bekleri? İşte oraya da Grosskreutz gelecek. İster sol ister sağ ikisinde de oynar. Olcan solda kanat beki daha iyi oynar, Sabri de sağda bekte oynadığından daha az tehlikeli olur. Zira hem Sabri, hem Olcan'ın sorunu geri dönüşler ve stoperleri ile aralarına adam sızdırmaları. Bu sorun da sağ ve sol stoper sayesinde bu şekilde giderilebilir. Hatta Tarık Çamdal bile bu şekilde daha zararsız bir yedek olur ama bence onu devre arasında kiraya vermek şart. Zira onu kanat beki olarak kullanacağıma ben Sinan'ı solak olduğu için solda, Yasin'i de sağda kanat beki yapmayı yeğlerim! 
 
Merkez ortasahada zaten Selçuk, Emre, Bilal, Jose gibi yumuşak ortasahalar arkalarında +1 stoper fazla olduğu için daha da rahatlar. Misal rakip Jose'den kaptığı topla hemen 1 pasta Rize ve Antalya maçındaki gibi gole gidemez. Sonra Gençlerbirliği maçındaki gibi Bilal'den kaptıkları topta da hemen bir pasla gole uzayamazlar. Göbek +1 kişi ile kapanınca onu da engellemiş oluyorsunuz. Fakat bu 3'lü savunma ile rakibi çok fazla ortaya ve uzun topa zorlayacaksınız. O zorlamaları toplayabilmesi için uzun bir stopere ihtiyaç şart. Bugün Eren'in Galatasaray stoperlerini perişan ettiğini unutmamalıyız. Ona da aşağıda değineceğim. 3-4-1-2'nin kalan parçalarından 1'in Sneijder olacağı zaten malum. 2'de Podolski, Burak, Umut, Sinan ve 2. forvetliği öğrenebilirse Yasin olur. Yasin kanat bekliği de öğrenebilirse ama öğrenemezse bu diziliş en çok Yasin'i bozar. Gel gelelim şu performansıyla Yasin'i kullanamayacak olmak riske edilebilir. Podolski 2. santrforu zaten çok iyi oynayan bir oyuncu ama bunu Burak ile değil Umut ile daha iyi yapar. Neyse ki devre arasında da zaten bir santrfor alınır ve o oyuncu da Podolski'yi çok rahatlatır. 

Galatasaray neden kazanamadı?

Dönelim bugüne. Galatasaray yine önde çok basit top kayıpları yaptığı için savunmada çok yıprandı. Önde topu yeterince tutamayınca tüm yük savunmaya biniyor. Galatasaray topu tutmak zorunda çünkü bu takım gömülüp savunma yapamaz, hele kanatlarda Yasin ve Podolski gibi oyuncular oynayacaksa hiç gömülemez. Hamzaoğlu bu sezon en çok bu konuya eğiliyordu. Topun Galatasaray'da kalması, pas becerisi, pas hızı... Bu sayede de sanırım idmanlarda savunmaya öncelik vermiyordu. Oyuncuların "Savunma çalışmıyoruz" söylemine şaşırmıyorum çünkü Hamzaoğlu'nun önceliği hücumu geliştirmek gibiydi. Bugün pas futbolu oynamaya çalışan takımların çoğunda savunma zaafları da görüyoruz zaten. 
 
Hamzaoğlu savunmayı takımın boyunu kısaltarak ve topa sahip olarak yapmaya çalışıyordu. Bu belki hocası Fatih Terim'den edindiği bir öğretidir. Terim'in en iyi futbol sürü "En iyi savunma, oyunu oynamaktır" cümlesi. Oyunu siz oynarsanız onlar sizi savunur diyordu... Hamzaoğlu'nun bu sene topa sahip olup, takımın boyunu kısaltarak oynadığı en iyi maç sanırım iç sahadaki Benfica maçı... Gençlerbirliği maçı da olabilir. 
 
Mustafa hoca ise savunma zaaflarını çözmek için geride bekletti takımı ve stoperler ileriye gelişigüzel vurdu. Bunun ilerleyen haftalarda ciddi sıkıntı doğurabileceğini düşünüyorum. Şimdilik bu maç üzerinden anlatayım aşağıda değinirim...
 
Takımın boyunu uzatan başlıca oyuncu önde Burak Yılmaz. Doğru ve istikrarlı şekilde topun arkasına geçip ortasahasıyla bütünleşmiyor. İlerde iyi golcüdür, bugün yine doğru yerde durmayı bilmiş golünü atmıştır belki Umut olsa onu bile kaçırır ama Umut'la Galatasaray daha dar oynamayı başarıyor. Fakat her ikisi de Galatasaray'ın seviyesinde değil! Onlar ile takımın kaliteli bir sistemde oynaması sağlanamıyor çünkü her ikisi de takımın ilerde çok kolay top kaybetmesinin başlıca nedeni... İleride topu kolay kaybediyorsanız eğer ne yapabilirsiniz? Kaybettiğiniz yerde tekrar hemen basabilirsiniz. İşte bunu bu sezon sadece Gençlerbirliği maçında ve Benfica iç saha maçında başarabildi Galatasaray. Onun dışında kaptırılan toplar ya oyunu soğuttu (geri kazanmak zaman aldığı için) ya da kontraya döndü!
 
Takım geride bekleyince, pivot Eren'e şişirilen toplarda Eren kendisinden kısa stoperlere Semih ve Chedjou'ya çok ciddi bir üstünlük kurdu. Bir de Galatasaray kendi kalesine yakın beklediği için Eren'in indirdiği toplar hep tehlikeli bölgeye düştü. Tam 11 hava topu kazanmış ki bu çok çok yüksek bir sayı. Galatasaray'da oynayan 13 oyuncu toplamda 11 kafa topu kazanmış, Eren ise tek başına o sayıya ulaşmış. Ee Galatasaray bir de stoperlerden sürekli top şişirdi, sanki ileride pivot santrforu varmış gibi. Bu sefer ne oldu. Kasımpaşa oyuna hükmetti. Eren 8 tane şut atmış, 12 ikili mücadele kazanmış, 11 kafa topu almış... Galatasaray stoperlerine yapacağınız en büyük zulüm onları geride bekletip böyle bir pivotu tutmalarını istemek. 
 
Pivot santrfor nasıl tutulur?
 
Bunu daha önce birçok yazımda yazmıştım. Ben de bunu Rijkaard'tan öğrendim zaten. (Diğer yazılarımda okuyanlar kusuruma bakmasınlar ve bu bölümü atlayıp diğer paragraftan devam etsinler) Rijkaard 2009'da Kayserispor maçına çıkarken çok sürpriz bir hamle yapmıştı. Kayserispor santrforu Makukula neredeyse 2 metrelik bir devdi ve çok formdaydı. Hepimiz onu Servet'in savunacağını bekliyorduk. Halbuki Rijkaard Servet yerine çabuk stoper Emre Güngör'ü kullandı Lucas Neill'in yanında... Ve bu ikili savunmayı 40 metrede kurdu. Makukula savunma arkasına koşacak sürate sahip olmadığı için Galatasaray kalesine yaklaşamadı bile. Çok etkisiz kaldı... Kaleye uzak top alınca duvar olması da hiçbir işe yaramadı ki Galatasaray savunması ile ortasahası bütünleştiği için duvar olduğu yerlerde de Galatasaraylı oyuncular ikili sıkıştırma yapıp topları kaptılar. Bir pivotu bir kule stoperle tutup, ona istediği oyunu oynama şansı vermemek gerektiğini o gün (21 yaşımda) Rijkaard'tan öğrenmiştim. 
 
Hamza Hamzaoğlu da son Rize maçında Kweuke'yi öyle savunmayı denedi ama savunmayı ileri çıkarınca sağdan soldan kaçan çok süratli iki kanat Ahmet İlhan ve Mehmet Akyüz'e yetişemediler. Maç 3-2 ve takım 10 kişi kalınca da son dakikalarda Galatasaray kendi sahasında kümelendi ve oyun birden Kweuke'nin istediği şekle dönünce de beklenen oldu. Kweuke ceza sahasında yine Galatasaray'ın kısa stoperleri tarafından durdurulamadı ve 3. golü de o şekilde attı. Şimdi Mustafa hoca da bu maçta Eren'i kaleden uzakta tutabilirdi ve Rıza hocanın elinde Nakoulma'sı yoktu. Geçen sene Hamzaoğlu'nun ilk maçlarını hatırlayın. İlk maçlardan biri içerde Mersin İdmanyurdu'na karşıydı. Savunma çizgisi her zaman yaptığı gibi hayli öndeydi. (Prandelli'den sonra bunu hemen değiştirdi ve savunmayı çok daha önde kurmaya başladı) Galatasaray baskı kurmak istiyordu ama önce 0-1 sonra 1-2 mağlup duruma düşmüştü. Nakoulma sürekli savunma arkasına sarkabilecek deparlar atıyordu, pivot Futacs'ın etrafından! Çok etkili olmuştu... Rıza hoca bunları çok dener. Savunmayı ileride yakaladığında hemen uzun toplarla oyuncularını kaçırmaya çalışır ama elinde bu sefer o koşuları yapacak kanat oyuncusu yoktu. Adem ve Tunay o kadar hızlı isimler değiller. Herhalde Aydın Yılmaz'ı o iş için almıştır ama Aydın alışıldığı üzere yine ya yedek, ya da sakat. 
 
***
 
Hamzaoğlu aslında oyuncu grubuna göre doğru bir düzen kuruyordu bence. O yüzden Sneijder'in "Taktiğimiz yoktu" demesine ve diğer oyuncuların "Savunma çalışmıyoruz" demesine şaşırdım. Savunma çalışmıyorsunuz zira siz savunma takımı olamazsınız. Kjaer, Josef, Mehmet Topal, Alves'li takım savunma takımı olabilir ama Chedjou, Selçuk, Emre Çolak, Jose, Bilal, Sneijder, Podolski'li vb gibi oyunculardan kurulu takım bir hücum takımı olmak zorunda. Bu takımın da her şeyden çok pas futbolu çalışması ve savunmayı ileri çıkarıp ve dar oynaması gerekir!
 
Tabii Sneijder benim bilmediğim çok daha komplike çalışmalardan bahsediyordur. Adam Mourinho ile, Van Gaal ile çalışmış. Yanlış hatırlamıyorsam Fatih Terim ayrıldıktan sonra da aynı Hamzaoğlu gibi eleştirmişti çalışma prensiplerini. Fakat Galatasaray'ın oyuncu seviyesi o komplike çalışma prensiplerine müsait mi ondan da emin değilim. Yani lise öğrencilerine üniversite dersi verirsek acaba Prandelli dönemi gibi mi olur? Prandelli'nin bunu yaşadığını hissediyorum ben. Acaba Galatasaray'ın adım adım üniversiteye geçmesi daha mı iyi olur? 
 
Bu arada lafı gelmişken Hamzaoğlu'nun Sneijder'in söylediklerine alınmasını, hoş olmayan cevaplar vermesini kesinlikle yanlış buluyorum. 

Neler değişiyor?

Hamzaoğlu şuan yaşadığı kendisini ifade edememe sorununu belli ki takım içinde de yaşamış. Yaptığı doğruları, neden bunları yaptırdığını basına ve taraftara anlatamadığı gibi bizzat oyuncularına bile anlatamamış. Aynı iletişim eksiğinin Vitor Pereira'da da olduğunu düşünüyorum ama orada büyük fark Aziz Yıldırım'ın güçlü durup, hocanın önünü açması oldu. Yoksa Pereira da 2 ay (Temmuz-Ağustos) bir hücum takımı üzerinde çalışmışken, 3 forvetinden biri daha satılınca mecburen savunma futboluna dönmüştü. Bu dönüş de sancılı olmuş ve puanlar kaybedilmiş, kötü futbol oynanmıştı. Nitekim belli başlı veriler, Fenerbahçe'nin yükseldiğini gösteriyordu. Şimdi hem fizik, hem de savunma futbolu olarak güçlü bir Fenerbahçe var. Yani hoca anlatamasa da ona destek olan tecrübeli bir yönetim vardı. Bu yönetim nasıl tecrübe etti? Bundan 10-15 sene önce kaç hocayı lig ortasında gönderip hem para hem de istikrar kaybederek bunun yanlış olduğunu tecrübe etti? İşte bugün Galatasaray yönetimlerinde de o tecrübe eksik. 
 
Hamzaoğlu neyi doğru yapıyordu derseniz... Ligde ortalama maç başına 450+ pasla oynuyordu. Şampiyonlar Liginde ise 400 pas ortalaması vardı. Atletico Madrid maçında bu sayı 250 civarında kaldı. Atletico pas yaptırmaz doğrudur ancak maalesef Kasımpaşa maçının 88. dakikasında baktığımda da Galasaray 250 pası yeni geçebilmişti. 
 
Galatasaray (tr.matchstudy internet sitesinin rakamlarına göre) topla oynamada ligde liderdi. Topa sahip olma oranında da liderdi. Toplam pas sayısında ve pasla oynama yüzdesinde de liderdi. Toplam şutta ve toplam isabetli şutta da liderdi. Bu rakamları da geçen sezona göre yükseltiyordu. Yani Galatasaray'ın skor alamadığı söylenilebilirdi ama Galatasaray'ın kötü oynadığı söylenemezdi. Zaten insanlar "Umut, Sabri neden oynuyor, Sinan, Jose vs neden oynamıyor?" sözlerinden hiç şu esas soruya gelemedi... "Galatasaray iyi mi oynuyor, kötü mü oynuyor?" Özellikle şunu hesaba katalım. Beşiktaş bu sezon iyi oyun, maça hükmetme konusunda çıtayı bu kadar yükseğe çıkarmışken, Galatasaray birçok parametrede Beşiktaş'ın üstündeydi. 

Takımın çalışkanlık ölçütü? 

Peki takımın koşu mesafeleri nasıldı? Sneijder'in eleştirisi nasıl değerlendirilmeli. Açıkçası Jürgen Klopp gelir gelmez Liverpool'un koşu mesafesini 10 km falan yukarı çekince herkes şaşırdı. Hepimizin bildiği üzere yaz kampındaki antrenman yüklemesi sezonun geri kalanında sizin dayanıklılığınıza, diriliğinize referans oluyor. Mesela Fenerbahçe geçen sene 2 kulvarda yarışmasına rağmen sol haftalarda fiziken bitmişti. Galatasaray ise diri kalmıştı. Bunu Prandelli'ye bağlamıştık. Gel gelelim Prandelli'nin takımı da Hamzaoğlu'nun takımı gibi Kasım sonuna kadar Şampiyonlar Ligi'nde çok zayıf kalıyordu. Lig TV takımların koşu mesafesini televizyondan paylaşıyor ama internet sitelerinde bu veriler için bir yer ayırmamışlar. Haftalık olarak internet sitelerinde de veriyorlar ama bir bölümde depolamıyorlar. Haftadan haftaya takımlar ne kadar koşabiliyor bakamıyoruz. Bugün Galatasaray 114 km gibi çok iyi bir koşu yapmış ama bu biraz Kasımpaşa'nın dikte etmesi. Zira Rıza hocanın en iyi bildiği iş takımı yaz kampında iyi hazırlamaktır ve onun takımı 118 km koştu! Bugüne kadar oynadığı 13 maçın 12'sinde de rakibinden iyi oynadı! Birçok maçta iyi oynamasına rağmen puan kaybetti. Mesela Bursaspor, Gençlerbirliği maçları... (Tek Fenerbahçe maçı var ki o da ortada sayılır) 
 
Şimdi Cesare Prandelli'nin ayrılışına kadar geçen sürede koşu mesafelerini düşünüyorum da bu sezon gibi 106-107 km civarındaydı diye hatırlıyorum. Her iki hoca da; Prandelli de Hamzaoğlu da sezon başı aynı şeyi söylediler. "Sezon başı biraz zorlanabiliriz çünkü idmanlarımızı 2. yarı daha diri olacak şekilde yaptık" Prandelli doğru söylemiş... Umarım Hamzaoğlu'nun takımı da 2. devre diri kalır. Tabi bunda Avrupa Ligi maç trafiği de aşırı belirleyici olur. Biliç mesela geçen sene kampı yaklaşık 1 ay erken başlattı ve Ağustos sonunda adeta Arsenal'i eziyordu. Ancak Nisan'a geldiğinde oyuncuların pili bitti. Şimdi Fenerbahçe de sezonu erken açtı ve fizik olarak takımın yükseldiği çok net belli. Acaba sonuna kadar götürebilecekler mi yoksa geçen seneki Beşiktaş gibi mi olacak. Öte yandan hem Fenerbahçe'de hem Galatasaray'da aşırı sayıda yaşanan adale sakatlıkları neye bağlı onu da bilmiyorum. Tüm bunlar uzmanların açıklayabileceği konular ki maalesef bizim spor medyamızda herkes konuşuyor ama böyle konularda uzman bir kişi bile çıkıp konuşamıyor! (Çünkü bilimsel bir konuyu dinleyen yok) 

Okan Buruk sürprizi  

Sanırım Mustafa Denizli kendisine yardımcı olarak Okan Buruk'ı düşünmüş. Hıncal Uluç hem Fatih Terim'e, hem de Mustafa Denizli'ye bir konuda çok sitem eder... Her zaman der ki: "Birinizi Derwall, öbürünüzü Piontek yetiştirdi. Peki siz kimi yetiştirdiniz?" Son derece haklı bir sitemdir bu. Her iki hoca da artık 60'lı yaşlarında ve usta denilecek isimler. Fakat çırakları yok. Belki de Mustafa Denizli kendisine bir çırak düşünüyor. 1.5 sene sonra sözleşmesi bittiğinde Derwall'in ona bıraktığı gibi koltuğu Okan Buruk'a bırakmak istiyor. Doğrusu Okan Buruk, benim son 2-3 senede Türkiye'de gördüğüm en potansiyelli teknik direktör. Yerli, yabancı açık ara en potansiyellisi. Elazığspor'la başladı 1-2 ay geçmişti ki yazmaya başladım "Okan Buruk çok büyük hoca olacak" diye. Üstüne Antep ile şimdi de Sivasspor ile çok net gösteriyor kalitesini. Takım savunma yapabilecekse savunma, hücum yapabilecekse hücum. Eğer Mustafa Denizli bunu düşünmüşse mükemmel seçim. Eğer Okan bunu kabul ederse büyük risk! Zira 2013 Sonbahar - 2015 Sonbahar arasında 5. hocasıyla çalışan kulübün neyine güvenerek 2017-2018 sezonunda hocası olacağınıza inanabilirsiniz?

Mustafa Denizli korkuttu!

Son olarak Mustafa hocanın iki değişimi beni endişelendirdi. Birincisi kornerlerde adam adama savunma yaptırdı. Galatasaray 4 senedir alan savunması yapıyordu ve kornerden yediği gol sayısı 4 seneye bakınca hayli azdı. Ön direği çok iyi kapatan bir Galatasaray vardı. (Son dönemdeki maçlar hariç) Gel gelelim adam adama için rakipten daha cüsseli olmak şart. Daha uzun, daha ebatlı olmak da, yetmez daha uyanık ve daha agresif olmak da lazım! Ee bizim savunmacılar "bir an dalıyor" üstüne kısa, üstüne zayıf! Nasıl savunacaklar birebirde? Bugün birçok topu da vurdurdular ama üstten auta çıktı. 
 
İkinci konu stoperler pas yapmaya hiç çalışmadı. Umarım bu Kasımpaşa maçına özeldir yoksa Astana bizi eler! Astana bunları toplayıp çok hızlı rakip kaleye uzayan bir takım. Tek bildikleri ama iyi bildikleri oyun bu denilebilir.

Not: 2-3 ay önce 3'lü savunmayı eleştirmiş ve 21. yüzyılda yeri olmadığını düşündüğümü yazmıştım. 21. yüzyılda gerçekten de Şampiyonlar Ligi'nin dev takımları veya büyük teknik adamlar bunu uygulamıyor. Sebebi de şu... 4'lü savunmada 2 stoper + 1 kaleciniz eksik 8 kişiyle oyun içindesiniz. Fakat 3'lüde 3 stoper + 1 kaleci ile 7 kişiye düşüyorsunuz. Oyuna hükmetme konusunda da zaaf yaşanmaya başlıyor. Ha Guardiola şimdi 3'lü deneyip o 3'lünün sağı ve solundaki stoperi de oyuna katarak maçları 9 kişi oynamaya çalışıyor ama o bile henüz deneme aşamasında. O yüzden 3'lü savunmaya çok sıcak değilim. Hele sezon başı şiddetle reddetme nedenim hem Grosskreutz olmadığı için kanat beklerinin yetersiz kalacak olması, hem Carole'un kanat beki olamayacağı için Hakan'ın yedeği olacak olması, hem geçen senenin en iyilerinden Yasin'in formasyon dışında kalacak olmasıydı. Şimdi Yasin zaten formsuz, Grosskreutz zaten 1 ay sonra geliyor. Belki Denizli sezon sonuna kadar geçici olarak 3'lü deneyebilir diye düşünüyorum. Tabii bunu da ancak Ocak ayındaki hazırlık maçlarında deneyecektir, denerse...

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!