comScore

Galatasaray Galatasaray

Galatasaray'ın psikolojisi

22 Kasım 2015, Pazar 06:05
Galatasaray'ın psikolojisi

Yazarımız Sinan Yılmaz, Galatasaray - Antalyaspor maçını yorumladı

FutbolArena - Süper Lig'in 12. haftasında Galatasaray sahasında Antalyaspor ile 3-3 kaldı.

İşte Sinan Yılmaz'ın maçla ilgili yazısı
Galatasaray'ın psikolojisi 

Maçla ilgili fikirlerimi tek tek yazayım... 
 
* Antalyaspor ligin en kötü duran top savunması yapan takımı, bunu daha önce de bir yerde yazdım sanırım. Rize'den bu kötü duran top savunmaları yüzünden fark yemişlerdi. Bugün Galatasaray'dan deplasmanda 2 duran top golü yeyip, bir puan aldılar... 

* Bu oyunla Atletico Madrid maçından puan almak imkansız...
 
* Galatasaray daha çok baskı kurmalı, topa daha çok sahip olmalı ve daha dar bir alanda oynamalıydı. Genişlemesine çok açılan bir Galatasaray vardı. Yaylaya yayılır gibi yayıldı oyuncular. Disiplin eksikti... Açıkçası bence bu Antalyaspor ile iki hafta önceki Eskişehirspor arasında bir fark yok. O Eskişehirspor maçında mutlu, hırslı, yedek ama arzulu bir takım vardı ve 4 attılar. Bu maçta ise artık bu 'değişim' istikrarsızlığından sıtkı sıyrılmış bir oyuncu grubu gördüm. Sürekli hoca ve başkan değişiyor iki yıldır.
 
* Oyuncular beklediğimden daha demoralize idi ama bu sefer artık onlara kızamıyorum. 2013 Sonbaharından, 2015 Sonbaharına Galatasaray'ın başında 5 farklı teknik direktör görmüş olacaklar. 2 sene 5 hoca... Her gelen hoca başka bir sistem, başka bir oyun anlayışı. Oyuncuya bunu yapacağına dayak atsan daha iyi... Neyse öte yandan da ilerde iyi hoca olmak için birçok farklı isimden tecrübe ediyorlar. 
 
* 2 sene 5 hoca... Aziz Yıldırım'ın ilk seneleri gibi. Aziz Yıldırım öğrendi asla sezon ortasında hoca değiştirmemeyi. Aragones'i çok başarısızken bile değiştirmedi. Galatasaray ise hem parası yok, hem hoca değiştiriyor... Disiplin eksiğiymiş de, sözleşmeymiş de içi bomboş detaylar. Hoca oyuncusunu savundu diye kovulursa bir takımdan, o oyuncularda nasıl iyi bir motivasyon görebilirsiniz yahu... Şöyle düşünmüşlerdir eminim "3 kupa alan adamı bir Umut'u savundu diye kovdular"
 
* 2-3 hafta önce Tüm Fenerbahçe'liler herkes 'Vitor Pereira gitsin' derken twitter'dan şöyle yazmıştım. "Bir Galatasaray'lı olarak Pereira ayrılsın isterdim çünkü bir temel atmaya başladı ve geliştikleri gözle görülüyor." Bunu yazdığımı gören Fenerbahçeli arkadaşlarım mesaj attı. "Abi ciddi misin sen, biz bir şey, iyi oyun falan göremiyoruz yoksa totem mi yapıyorsun?" Gayet ciddiyim demiştim. Hoca değişse tekrar bir kaos olacak moral motivasyon düşünce de toparlama şansı olmayabilecekti. Oysa şimdi pragmatik oynatıyor Pereira Fenerbahçe'yi... Forvetleri, kanatları; Diego, Persie, Nani, Volkan, Fernandao, Markoviç falan gören diyor ki; "Bu takım herhalde çok iyi bir hücum takımı olacak..." Tam tersi. Takımın hücum mu, savunma mı oynayacağı merkezin eğiliminde yatıyor... O dengeyi merkez ikili belirliyor. 4-2-3-1'de merkez ikili hücuma yatkınsa hücum, savunmaya yatkınsa savunma ağırlıklı oynamak durumundasınız. İki altı numara Mehmet Topal ile Josef ile bir hücum takımı olamazsın! Bu ikiliyi hücuma çıkardığında oyunu açmaları gerektiğinde çabuklukları ve teknikleri yetmeyecek. İleri çıkmazlarsa da ortasaha ile hücum arasındaki hat kopacak... 
 
* Lucescu 2001 kadrosunu dağıtmıştı. Çok kaliteli ama doymuş oyuncular takımdan gitti ve bir de üstüne kulüpte 5 para kalmamıştı. 2. sınıf, ucuza, kiralık vs topladığı adamlarla bu Vitor'un oynattığına benzer pragmatik bir oyun oynattı. Hücumda da Hasan Şaş'ı, Arif'i, Ümit Karan'ı falan zaten var. Geride kalabalık oluyor golü yemiyordu, ilerideki bu kaliteli adamlar da zaten bir şekilde atıyordu. Hasan Şaş kariyerinin en iyi sezonunu o yıl oynadı. Arif Erdem yine o sezon tam 21 gol atıp gol kralı oldu ve işte genç Ümit Karan olsun, Serkan Aykut olsun, Radu olsun bir şekilde golleri buldu Luce'nin takımı. Fenerbahçe de haftalardır doğru dürüst gol yemiyor... Tamam üretemiyordu, sıkıcıydı ama fizik olarak yükseldikleri o kadar netti ki! İşte o arkadaşın dediği o "Biz bir şey göremiyoruz, sen ne görüyorsun?" Fiziksel olarak yükselen, rakibe alan bırakmayan bir Fenerbahçe görüyordum. Şimdilik hücumda alışkanlıkları olmayan ve özel adamların, bireysel becerilerine ihtiyaç duyan bir takım ama ilerde farklı olacak... Ki bu maçta da görüldü zaten iyice bu. Hücum oyuncuları biraz daha birbirine alıştıkça farkı olacak. Fizik olarak ezmeye başlayınca rakip kalede de çoğalmaya başlıyorsunuz. Ajax teknik direktörü Frank De Boer iki maçta hiç gol atamayıp, Fenerbahçe ceza sahasına bile giremeyince maç sonu basın toplantısında şöyle demişti. "Fenerbahçe fizik olarak bizden çok üstün" Tabi Fenerbahçe taraftarı bu süper yıldızları görünce sanıyor ki hep tek kale oynayacağız... Senin merkezin Mehmet Topal ve Josef De Souza ise öyle oynayamazsın. Ha başka bir sistem ihtimalin de var. Kanatları Markoviç-Nani-Volkan-Alper vs koyarsın, Ozan ile Diego'yu veya Meireles'i de merkeze koyarsın, ileri de Fernandao ve Persie yaparsın 4-4-2 baklava dilimi ortasaha gibi ama Ozan zaten git-gel yapar sürekli Bursaspor'dan biliyoruz onu yapabildiğini... Bu sefer çok gol atar ve yersin ama hem Topal'ın, hem Josef'in yani kaliteli oyuncuların sistem dışına çıkmış olur ve bir de zaten sadece 2 santrforun var bunlar 3 gün arayla oynarken yorulacak, sakatlanacak, cezalı olacak illa tekliye dönmek zorunda kalacaksın. Ee tekliye dönünce diziliş değişecek. Diziliş değişince sistem değişecek... İyi de sistem zırt pırt değişen bir şey değildir! Zırt pırt değiştirirsen uyumluluğu, kimyayı bozarsın. Sistem üzerinde aylar, yıllarca ısrar etmeniz ve bir ezber oluşturmanız gereken bir şey. Yani oyuncunuz bazen top ayağında pres yediğinde görmeden de arkadaşına pas atabiliyorsa sizin sisteminiz var demektir.
 
* Fenerbahçe'nin tam tersi Galatasaray da bu orta ikiliyle hücum futbolu oynamak zorunda! Takımın 6 numarası yok. Çok kişiyle hücum etmek, oyuna hükmetmek, topa hükmetmek, savunmayı ileride başlatmak zorunda. Galatasaray topu rakibe fazla veremez. Verirse kovalayacak adamı yok çünkü. O yüzden öyle riskli, dikine pas yapamaz Selçuk. Top riskten daha kıymetli. Onu kaptırmamak için sık sık yana ve geriye de oynayacak, kalçasını dayayıp faul de alacak. Ayrıca Galatasaray hücum oynayacağı için, ilerde çok kişiyle kalacağı için, topu kaptırdığı yerde bir de kazanmak zorunda... Ee ileride savunmayı kim başlatacak? Podolski mi? Burak mı? Sneijder mi? Tek bir isim var onu yapabilen o da Umut. Bugün gördük Burak'la... Neyi gördük? Golü kaçırmasını değil! 10 tane kaçırsın, mesele değil! Galatasaray'ın baskı kuramamasını, oyunu daraltamamasını, takımın boyunu kısaltamamasını gördük. Umut top kaybedilince 2 saniyede rakibin stoperlerine koşuyor, Burak ise eli belinde dönüyor... O yüzden haftalardır yazıyorum bu Burak, bu Sneijder'in ve Podolski'nin önünde olmaz! Podolski ve Sneijder'in etrafına onları rahatlatacak, markajdan kurtaracak ekstra koşacak bir santrfor ve bir kanat lazım. Kanat var Grosskreutz, Ocak'ta gelecek... Forvet? Kalitesizi var. Umut... Galatasaray kalitelisi lazım yani Elmander! Taner Karaman geçen bir tablo yapmış televizyonda yorumluyor. "Umut savunma yapmıyor?" tezi... Kanıtı da şuydu. Top çalma ve pas kesme (Tackle ve İnterception) istatistiklerinde Galatasaray'ın 14.'sü Umut'muş. O kadar yanlış bir değerlendirme ki! Bir santrfor top çalamaz, pas kesemez... Sebebi santrforun presi çok geniş bir alanda yapmasıdır. Santrforun pres yaptığı adamın; bekler, yanındaki stoper, önündeki ortasaha, arkasındaki kaleci diye bir sürü pas opsiyonu vardır ve alan geniştir, yani pas açısı geniştir. Santrfor zaten top çalabiliyor olsa kaleciyle karşı karşıya kalmış oluyor. Hiçbir santrfor öyle top çalma, pas kesme istatistiklerinde yüksek çıkamaz. Ortasaha merkez oyuncuların ise rakibe çok daha dar bir alanda ve birlikte pres yaptıkları için çok daha fazla tackle ve interception yapmış olurlar. Yani sadece bu ikisine bakamazsın ve Umut'un top çalma istatistiğini Selçuk'la falan kıyaslayamazsın. Umut için şunlara bakmalısın... Kaç faul yapmış, kaç hava topuna çıkmış, kaç hamle yapmış. Hatta kaç çalım yemiş... Bakmanız gereken daha o kadar çok defansif aksiyon var ki... Galatasaray'ın gördüğü en iyi savunma yapan santrfor Hakan Şükür'dür. O da hiç top mop çalmazdı. Sürekli çalım yerdi. Onun çalım yemesi bile, rakip sürekli ona çalım atmak zorunda kaldığı için (durmaksızın pres yapardı) Galatasaray lehineydi. Yani Hakan çalım yese de, rakibin savunma şekli bozuluyordu. Çalımdan sonra atılan pas kötüyse, top kaptırılırsa Galatasaray savunma şekli bozuk rakibe hücum yapıyordu. Yani şimdiki adı 'gegenpressing' Böyle yazınca afilli durduğuna bakmayın biz onu 2000'de aynı Dortmund gibi yapıyorduk! Yani işin gerçeği şudur efendim. 2014-2015 sezonu santrforların savunma frekanslarını geçen yaz haberleştirmiştim.  Kullanılan defansif veriler şunlardı... Hamle(top kazanmak için), hava topu, pas arası, top uzaklaştırma, şut bloklama, orta bloklama, pas bloklama ve faul yapma... Tüm bu verilerin toplamında, savunma frekansı en yüksek santrfor toplam 321 müdahale ile Fernandao idi. 2. ise 252 müdahale ile Muhammet Demir, üçüncü de 233 müdahale ile Umut Bulut olmuştu! Hem de rotasyon oyuncusu Umut Bulut. Yani Muhammet 2400 küsur dakikada 2. olurken, Umut 1700 küsur dakikada yapmıştı. Fernandao ise 2800 küsur dakika oynamıştı. Yani 90 dakika başına oranlayınca Umut maç başı 12.03 defansif müdahale ile bu isimlerin önüne geçiyordu. Fernandao 10.17, Muhammet de 9.28 oluyordu. 1000 dakika üzerinde oynayan santrforlar arasında Umut en savunmacı oyuncuydu. Böyle sahadaki oyunu verilerle kağıda dökünce gördüğümüzü daha güzel anlamlandırıyoruz. Geçen Mehmet Demirkol'u dinliyorum çok zeki bir adam bence... Şöyle demişti "Ben Umut'u her zaman çok beğeniyorum, Trabzonspor'lularla da tartışıyordum hep, gol vuruşu kötü ama farklı faydaları var" O 'farklı faydaları' açamıyorsun çünkü bir tanımlaması yok... İşte bu istatistik veriler bunu açmak için uygun. Futbolu amatör gözle izleyenler milyonlar, Umut kadar top ayağına yakışmayan bir oyuncu görünce, haklı olarak "Bu adam bu seviyede nasıl oynuyor" diye soruyor. İşte o soruyu öfkeyle siteme dönüştürenler senelerce nasıl olduğunu anlamıyor... Tam tersi soru olarak bakıp araştıranlar, merak edenler de işte futbola farklı bakma konusunda ilk adımlarını atmış oluyor. Yani arkadaş senin 15 dakikada gördüğünü Şenol Güneş, Toulouse yetkilileri, Fatih Terim, Mancini, Prandelli, Hamzaoğlu görmemiş olabilir mi? Tüm bunların hepsinin yanılıp da, senin onlardan daha iyi biliyor olabileceğine emin misim? Bunlar onlarca yıl bu oyunu oynadı ve oynattı. Bakın tekrar edeyim bence Umut kalitesiz, yetersiz bir oyuncu ama o yazıldığı gibi "Asla oynamaz, Hamzaoğlu onu kayırdığı için oynatıyor, Milli takıma alınsın diye oynatıyor" iddiaları çok komik. Milli takıma neden alınıyor peki? Bu Umut aynı zaman da Fatih Terim'in de mi oğluydu? Şenol Güneş'in de mi? Hepsi mi bu adamı kayırdı?
 
Şimdi Hamzaoğlu'na dönersek... Bu hücumda, bu kadar yumuşak oyuncusu varken, rakibe ileride basabilmek için, takımını kendi sahasına hapis ettirmemek için Umut'u kullanıyordu. Yoksa kendi sahanızda oyunu kabullenirsiniz, kontralarda Burak'ı kaçırırsınız gole gidersiniz bu da bir tercih (Benfica maçında deneyip yapamadığımız) ama Galatasaray koca sezon bunu (kontra atak oyununu) oynayamaz. Burak geçen seneki fizik gücünün çok gerisinde olduğu için Galatasaray hücumda rakibini hiç zorlayamıyor. Galatasaray'ın elinde Josef'i, Mehmet Topal'ı olsa belki Hamzaoğlu da bu tip bir oyun oynatırdı. Zaten çok az pozisyona giren bir takım olacağı için de Umut'a hiç süre vermezdi, o az pozisyonu değerlendirecek olan ayakları kullanırdı. İleri de hatta bir Jardel falan bulurdu. 2014-2015 sezonu santrfor oyuncularının savunma performanslarıyla ilgilenenler için haberimin linkini vereyim. http://www.futbolarena.com/analiz/galatasaray/198364/80/en-cok-top-calan-forvet-demba-camara.html
 
* Yani öyle bir tablo oluşturuldu ki, Hamzaoğlu herhalde delirmiş, göz göre göre bazı oyuncuları kayırıyor ve onlar çok kötü oyuncular oldukları için Galatasaray'ın başarısız olmasına rağmen buna göz yumuyor ve kendisine bunu yapmaktan da zevk alıyor! Böyle bir şey olabilir mi? Ben ömrümü adayacağım bir işe ve neymiş bir Sabri için, Umut için ömrümü adadığım işimi, yılda aldığı 2 milyon Dolar mı Euro mu maaşımı çöpe atacağım! Manyak mıyım? Fakat o kadar çok dillendirildi ki, 'ırkçı', 'adaletsiz' o kadar çok denildi ki insanlar bir yerden sonra bunu gerçek sanmaya başladı. Ee o halde bugün Chedjou'yu kesip, Semih'i oynatan Taffarel de mi Türk milliyetçisi? Hayır, Rize'de Chedjou kötü oynadı o da onu kesip Semih'i koymuş. Bunu Hamzaoğlu yapsa, "Chedjou bir maç kötü oynadı, Semih sene başından beri kötü, ırkçı vs" diye edilmedik iftira bırakılmaz. Halbuki o görevden alınmasına sebep olan son basın toplantısını dinleyin "Hakan ile Chedjou iyi bir uyum yakaladı onlarla devam edeceğiz" diyor. Onun aklında Antalyaspor maçına Hakan - Chedjou ikilisi ile çıkmak vardı. Yani bu Hamzaoğlu yerli-yabancı ayırıyordu falan iddiaları çok ama çok komikti başından beri. Bugün bir yorum okudum "O eleştirdiği Sneijder - Podolski olmasa 2010-2011 sezonundaki gibi olacağız" demiş biri. Yüzlerce kişi de bunu beğenmiş... Sanıyorlar ki, Hamzaoğlu bu adamlardan nefret ediyor ve ona rağmen bunları oynatmak zorunda, zorunda olmasa oynatmayacak... Yahu bu nasıl bir fantezi? 
 
Hamzaoğlu Podolski'yi eleştiriyor çünkü Podolski'nin daha fazlasını verebileceğini biliyor. O 10 üzerinden 9'luk oynayabilecek bir oyuncu ve onu 7'lik oynadığı bir maçtan sonra kamçılıyor. Bu Avrupalılar da böyle bizim gibi Türk kafasında değildir. Bu adamları eleştirirsen sana küsüp çocuk gibi trip atmaz, kamçılanır daha iyi oynar. Podolski sene başından beri sürekli yükseldi mi? Onu kamçılayan, eleştiren Hamzaoğlu adamı 16 maçın tamamında ilk 11 başlattı mı? Ne deli adam, hem eleştiriyor hem bir maç bile yedek oturtmuyor? Sene başı "Podolski henüz hiç hazır değil, bence Hamzaoğlu onu ilk 11'de zorlamak yerine sonradan oyuna sokmalı ve yavaş yavaş 90 dakikalık hale getirmeli" diye yazdığımı hatırlıyorum. Herhalde ırkçı olduğu için kötü oynamasına mı göz yumuyordu :) Bunu iddia edenler bile vardı. "Bilerek sağ kanatta oynatıyor ki kötü oynasın" diyen bir sürü insan vardı. Bugün yine sağda oynarken attı golünü. Taffarel de sağda oynatıyor. İtalya'da Mancini de sağda oynatıyor. İşe bakın Tafo'dan sonra Mancini de ırkçı çıktı. 
 
Sneijder'i 2014 Dünya Kupasında eleştirdiğinde de muhtemelen Podolski'nin durumuyla benzer düşünüyordu ama yine kötü iletişim kurdu. Biliyor ki Sneijder 10 üzerinden 10'luk adam. Hollanda'da öyle oynuyordu o Dünya Kupasında... Ee bu kaliteye göre, en yüksek parayı da alıyor... Hamzaoğlu diyor ki orada "Bu parayı alıyor ama burada (Dünya Kupasında) oynadığı gibi bizim ligde oynamıyor, mücadele edip, koşmuyor" yani biliyor aslında Hollanda'da sekiz numara gibi bile oynuyor çok daha dominant, oyunun içinde... Nitekim kötü ifade ettiği için, ben dahil herkes yanlış anladık. Daha doğrusu yanlış anlattı. Şimdi Hamzaoğlu döneminde daha takım oyuncusu bir Sneijder de izledik... Yani aslında adamın hedefi, her teknik direktör gibi, oyuncularının tamamını maksimumunda kullanmak. Fakat bunu düzgün şekilde ifade edemediği için "Podolski'yi neden eleştirdi de Umut'u eleştirmiyor" diyoruz.
 
Taraftarın tabi kalitesiz olduğu için sevmediği oyuncular var... Bunlar işte Umut, Sabri... Taraftar diyor ki "Hamza hoca bunları neden eleştirmiyor?" Neden eleştirsin? Bu adamlar zaten maksimumunu veriyor. Bu adamların zaten maksimumu 10 üzerinde 6-7. Bu adam zaten 6-7'lik oynuyor, üstüne çıkamıyor, altına inmiyor. Bu adamları zaten maksimumunu verirken kamçılasa ne kazanacak? Son hızında koşan bir atı daha çok kamçılasanız daha hızlı koşmaz ki! 
 
Ben yazdıkça akıllarda yeni soru işaretleri doğacaktır... Barı hepsine bu yazıda tek tek cevap vermiş olayım...

Hamza Hamzaoğlu ırkçı mı?
 
1- "Anladık Burak yerine Umut'un oynaması Sneijder'e, Podolski'ye, Yasin'e, Selçuk'a yani takıma fayda sağlıyor. Peki neden Sinan değil de Umut?" Bu sorunun cevabını vereyim. Sinan'ın sadece Medipol Başakşehir maçında bir bölüm çalışkan oynadığını gördüm. Onun dışında tüm hazırlık maçlarını da izliyorum bu takımın. Pantrakikos maçı, Sarajevo maçı, yaz kampı hazırlık maçları... Sinan oyunun içinde kalma konusunda çok kötü. Oyun içi konsantrasyonu henüz çok düşük. Keşke sürekli oynayabileceği bir takıma gitse de bu yönünü geliştirse. Yani biraz sorumluluk alsa... Kalçası var, deparı var, şutu var... Kumaşı fena değil ama mental çok eksik. Bu çok da doğal daha 1.5 sene önce bu çocuk amatörde oynuyordu. Bu çocuğun sürekli oynayacağı Galatasaray'dan biraz daha küçük bir takıma ihtiyacı var. Ve evet, bence şuan Umut'un gerisinde. Tüm bu yazdıklarım Umut'un kalitesiz bir oyuncu olduğu, toplu oyunda çok ama çok kötü olduğu gerçeğini değiştirmiyor fakat futbolda sadece topla oynanmıyor. Top rakipteyken de zorlamanız gerekiyor. 
 
2- "Neden Bilal'e bu kadar şans verdi de Jose Rodriguez'e vermedi?" En hatalı davrandığı konulardan biri bence Rodriguez konusu. Rodriguez, Deportivo'da bile merkez orta saha oynatılmamış. Maalesef çalışkanlığı çok düşük hiç kovalamayan bir oyuncu. Fakat çok iyi bir kumaşı var. Oyun zekası şahane, top tekniği çok iyi. Hani o boyunu da görünce diyorsunuz ki bundan 10 numara değil de defansif oyun kurucu falan olur... 10 numara için yeterince çabuk da görünmüyor çünkü uzun olduğu için... Fakat defansif ortasaha hiç olmuyor çünkü kovalamıyor. Bence Dzemaili'ye çok benziyor. Arkasında ve yanında en az iki oyuncu ondan daha defansif olmalı. Ya da kanat olmalı. Deportivo kanat yapmış... Yani 4-3-3 olursa İniesta gibi en ofansif haf oyuncusu olur. 4-2-3-1 olursa da asla 2'li merkezden biri olmaz, 10 numara olur. Gel gelelim kanat da olur. Hatta bence sol kanat da olur. Prandelli de Dzemaili'yi sol kanat oynatmıştı Karabük maçında ve hatta asist yapmıştı. Ben Jose'nin 2'li merkez oynatılmaya zorlanıp da yedirdiği golleri artık saymayı bıraktım. Olmuyor işte çocuk ne yapsın? En son Gençlerbirliği maçında fark edip yazmıştım ben "Bu adam 2'li de asla olmuyor" diye. Hamzaoğlu bunu fark edemedi ve Rize maçında da oynattı. Taffarel de fark edememiş bu maçta da oynadı. Çocuk tüm meziyetleriyle bir ofansif oyuncu. Bilal bile ondan daha iyi pozisyon tutan adam ki daha 1-2 sene önce merkez ortasaha oynamaya başladı ondan önce hep 10 numara pozisyonundaydı. Yani Hamzaoğlu Jose'yi yanlış değerlendirdi ve ona uygun pozisyon bulamadı. Jose, Bilal yerine değil bizzat bu sene kötü oynayan Yasin yerine kanatta oynamalıydı. Sol veya sağ... Öbür kanatta da Podolski zaten. 
 
3- "Denayer neden oynamadı da Sabri oynadı?" Bunun yine uyrukla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Antrenmanları izleyemiyoruz. Denayer yeterince hırslı görünmüyorsa (seneye zaten City'e dönecek) kesmiş olabilir ama bence esas Milli takımdan bir gün geç döndüğü için kesti... Çünkü ondan önce sürekli oynatmaya başlamıştı. Hatta bir basın toplantısından sonra "Denayer'in savunması Sabri'den iyi" de demişti (Nasıl der bunu bir ırkçı?) Gel gelelim o bir gün geç dönme durumundan sonra kesti. Bence hatalı bir karar... Denayer bekliği bilmese bile Sabri'nin önünde bir futbolu. Fakat hoca böyle düşünmüyor olsa gerek. Hoca eğer ırkçı olsaydı sezonun ilk maçından Burak'ı kesmezdi. Burak'ın maalesef takım oyununa zarar verdiği görülüyor. 
 
Uğur Meleke şöyle bir açıklama yaptı konuyla ilgili "Hamzaoğlu futbolculuğunda yetenekli bir oyuncu değildi, bu yetenek eksiğini çalışkanlığıyla kapatan adamlardandı, o yüzden bence oyuncuların antreman azmini gereğinden çok önemsiyor" evet en mantıklısı bu. 'Antreman topçusu Jem' konusu da muhtemelen böyle bir şey. Yekta ile Dzemaili ile mıymıy oynayan oyuncularla değil Jem ile Necip'le ne bileyim Veli, Mehmet Topal ile o antrenmanlarda kemik seslerini duyuyorsun. Antrenmandaki sertliği, arzuyu arttırıp takımın daha güçlü, daha sağlam olmasını istiyor muhtemelen. Tabi bu arada daha kreatif olan, daha az koşan Podolski'leri de kamçılıyor. Ama bakın asla kesmiyor! Prandelli kesti Sneijder'i, Hamzaoğlu ise asla dokunmadı hep onları taşıtmaya çalıştı diğer oyunculara. Bu bahsettiğimiz mesela konuda Aykut Kocaman daha da katı. O kreatif ama koşmayan oyunculara hiç tolerans gösteriyor. Ne Alex bırakıyor, ne Hleb... Buna karşın Kocaman'ın bu şekilde (ırkçı, yerlici vb) eleştirildiğini hiç görmedim. İşte bu hep Hamzaoğlu'nun PR sorunu ile ilgili. Hamzaoğlu bunlar dışında yerlileri motive etmek için mutlaka konuşuyor. İşte "Hazır bir yerli oyuncuyu tercih ederim." veyahut "Umut'tan çalışkanı mı var bu takımda" falan... Biliyor ki, yabancı oyuncular bunları çok takip etmez ama yerliler her gazeteyi okur, her açıklamayı dinler... (Buna emin olabilirsiniz, futbolcular hakkında yazılan her şeyi bilir, her şey. Gazetelerin spor sayfalarında maç listesinde yıldız verme işi vardır ya klasik. Gazeteciyi arayıp "Bana neden 3 yıldız verdin abi, ben de yanımdaki stoper kadar oynamadım mı?" diye soran Milli futbolcu var) Hoca da bunları mutlaka ateşlemek istiyordur, ateşlesin de zaten bir yerli teknik direktörün en önemli avantajı bu. Yerli oyuncuyu nasıl savaştıracaklarını 'kendilerinden' bilmeleri. Oyuncuyken onlar da öyle savaştırıldı... 
 
4- "Sabri'ye neden böyle bir zam yaptı?" Buna hiçbir cevabım yok. Hiç anlamış değilim. Aklıma ancak FFP ile ilgili bir kural geliyor. Oyuncularına bir önceki seneden borç bırakırsan UEFA seni cezalandırıyor. O yüzden bir önceki seneden maaşı kalan oyuncularla sözleşme uzatılıp, alamadıkları geçmiş yıl maaşını da yeni sözleşmeye eklemiş olabilirler. Bu düşünce bana Aysal döneminde; Burak, Selçuk ve Yekta'nın durup dururken sözleşmesinin uzatılması ve zamlandırılması sırasında da gelmişti. Zira bir mantık yok! Bu oyuncuların piyasası bu değil!
 
5- "Neden takımın sadece 7 yabancısı var?" Sekiz aslında ama imza yetişmedi... Bunun cevabının bir kısmı bence kulüpte transfer yapacak çok para olmamasıyla ilgili. Bir kısmı elindeki oyuncuları gönderemediği için onların yerine daha ucuz yabancılar bulamamasıyla ilgili... (Yani Olcan, Hamit gibi yüksek maaşlıları satabilse sol beke iki tane Carole bulacaktı mesela bence Hamit'in sözleşmesi bittiğinde oraya bir genç oyuncu daha aldıracaktı ve yavaş yavaş gençleştirmeyi düşünüyordu) Son kısmı da kulübün hala scoutinge çok ısınamamasıyla ilgili... Her geçen sene biraz daha scoutinge ısınıyorlar ama yine de eksik. Bence de 2-3 tane daha Carole, Denayer bulunmalıydı. 
 
Yani tüm bunlar için, bir yanlış değerlendirme, bir hata diyebilirsin ama kalkıp adam ırkçı o yüzden de başarısız olma pahasına Türkleri oynatıyor demek gerçekten çocukça... Lilian Thuram Fransız efsane sağbek-stoper... Irkçılıkla aktif olarak da savaşan bir adam. Tribünlerde ırkçılığa karşı bir sürü açıklamalar yaptı. Hatta Drogba ve Eboue'nin Kadıköy Şükrü Saraçoğlu stadında ırkçılığa maruz kalmasıyla ilgili de açıklamalar yapmıştı... Kendisine sormuşlar "Teknik Direktörler ırkçılık yapıyor mu? Hiç bu yüzden yedek kaldığını ya da herhangi bir şekilde ayrımcılığa uğradığını düşündün mü?" "Hayır" demiş... "Irkçılık her yerde var ama sahada yok. Sahada iyi ve kötü kendisini hemen belli eder, oynamayı hak etmeyen futbolcuyu babası olsanız bile oynatamazsınız" 
 
Açıkçası aynen onun düşündüğüne inanıyorum. Ben hayatım boyunca Galatasaray'ı çalıştırmayı hayal edeceğim, gelip 3 kupa kazanacağım, bir yıl sabah, akşam bu işe emek harcayacağım ve bir Sabri, Umut için bunları çöpe mi atacağım? Oğlum olsa oynatmam! 
 
***
 
Aklıma başka soru gelmedi... Antalyaspor maçı gerçekten kötü sinyaller veren bir maçtı. Sadece 2 maç önce Eskişehirspor'u içerde yenen takım yedeklerden oluşmasına rağmen mutlu, aç ve iştahlıydı. Bir Rize mağlubiyeti işi buralara getirmemeliydi. Takım 3 gün önce Avrupa'nın en batısından İstanbul'a gelmiş, sonra en doğu şehirlerden Rize'ye uçmuş. Yorgunluk, uçuş fazlalığı derken maçta 3 tane sakat verilmiş. Jem kadroda olmadığı için Selçuk çıkınca yerine Jose'nin oyuna sokulması gibi büyük bir teknik direktör yanlışı yapılmış... Yani düşünün kadroyu 4'lü savunma ve bekler de sağda Sabri, solda Olcan! Önde sağdan sola Podolski, Jose, Sneijder, Yasin ileride de değişimli Burak ve Umut ile bir 4-2-3-1... Bu kadar hücumcu bir 11'le Gerets bile çıkmıyordu. İlk 11'de 2 stoper dışında savunması hücumundan iyi olan tek oyuncu Umut Bulut :) Kaldı ki bir Selçuk çıkmasa o takım Rize deplasmanında ilk 20 dakika çatır çatır top oynuyordu. Yani o maç 4-3'e döndü, hakem hataları oldu (Umut kırmızıyı görünce son 5 dakikada 2 gol yenmesi tesadüf değil) diye Hamza hocanın suyu ısınmamalıydı. 
 
Galatasaray bir hücum takımı olarak gelişirken, hocasını değiştirip bence kendisini durup dururken kaosa soktu. Fenerbahçe ise bir savunma takımı olarak gelişirken, hocasına sabredip bence düzlüğe çıkacak. 
 
Üstteki kalın kısmı unutmayalım. Umarım ben yanılırım.

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!