comScore

Fenerbahçe Fenerbahçe

Oldu olacak Nobel verelim!

06 Ekim 2015, Salı 19:43
Oldu olacak Nobel verelim!

Murat Fevzi Tanırlı, Süper Lig'in 7. haftasında düdük çalan hakemlerin performanslarını değerlendirdi.

FutbolArena Analiz - Hayat tesadülerle doldur. Futbol gündemimizde öyle ilginç gelişmeler yaşanıyor ki her haftayı yoğun konularla ve duygularla geçiyoruz. Önceki sezon Hakemin Sesi internet sitesine haftalık değerlendirmeleri yaparken ve kadro mühendisliği konusundan bahsederken, herhangi bir hakemin yetiştirilmesi ve gelecek beklenmesi adına nasıl davranılması gerektiği konusunda somut verilerle analiz yapmıştım. Bu analizi yaptığım hakem ilginçtir ki Deniz Çoban idi. 
 
***
 
ÖNCE 2013-2014 SEZONUNDA YAPMIŞ OLDUĞUM  BU ANALİZİ HATIRLATAYIM: 
 
“…….Süper Lig hakemliğine “merhaba” dediği 2007-08 sezonundan itibaren bir hakeminson 7 sezondaki süper lig görev sayısı eğrisinde aşağıdaki gibi bir tablo varsa burada bir “kadro mühendisliği” hatası var demektir.
 
(MAVİ RENK: Süper Lig maç sayıları, TURUNCU RENK: PTT 1.Lig maç sayıları)
 
Öncelikle bu analize başlarken şunu belirteyim ki, Deniz Çoban sadece bu haftaki “özne”dir, araştırma konum ve mesajım tamamen farklıdır. Bu analizin bu haftaki performansla asla ilgisi yoktur. Bu haftaki maç, “Deniz Çoban görev sayısını artırmaya başladı ve uzun zamandır ortalarda yoktu, benim de unuttuğum bir hakem son yıllarda ne yaptı acaba?”  sorusu nedeniyle yaptığım bir araştırmanın sonucudur. “Olayın” bizzat içinde, haberin yaşandığı kameradan değil, pilot kamera perspektifi ile tepeden bakmaya çalışıyorum. Deniz Çoban'ı tanımam. Elbette iyi ve kötü performans gösterdiği günler olmuştur.
 
***
 
Bu kadro mühendisliği yaklaşımının, Şampiyonlar Ligi seviyesinde görev sayısı artan, Dünya Kupası kapılarından içeriye giren Türk hakemliğinde artık daha ciddi şekilde üzerine düşerek uygulamak gerektiği düşüncesindeyim. Süper Lig kadrosuna yükselen bir hakemin, 2.sezonunda Süper Lig'deki maç sayısı 15'e çıkıp, ardından yıllar içinde tepe taklak “0”'a kadar düşebiliyorsa ve de PTT 1.Lig'deki maç sayısı da ters orantılı hızda artıyorsa burada önemli bir stratejik hata, yani kadro mühendisliği hatası var demektir. PTT 1.Lig, hakemin Süper Lig öncesindeki son imtihan ve tecrübe kategorisidir. Avrupa'da hali hazırda hem şu an, hem de ileriki yıllar için umut vadeden Collina'lar, Merk'ler, Anders Frisk'ler, Urs Meier'ler yokken,günümüz Türk hakemliği noktasında, PTT 1.Lig, bir hakemin Süper Lig'den sonra oyalanacağı, hakemlik aşkını ve zevkini tatmin edeceği bir klasman değildir.
 
***
Aradığım cevap, Avrupa bu haldeyken, bu sayılara ve eğriye sahip bir hakemden Türk hakemliği ileride faydalanacak mı ve Avrupa'da boy göstermesini isteyecek mi sorusuna karşılık bulmaktır.36 yaşındaki hakeminiz için cevap evet ise, bu kez mevcut MHK, geçen sezon 1 maç bile vermediği, önceki sezon ise sadece ve sadece 17 Mart 2012'de Bursa-Ankaragücü maçıyla 1 kez Süper Lig'de görevlendirdiği hakemini bu sezon şu ana kadar 5 maçta değerlendirerek bizlere mesajını, amacını NET belirtmelidir. 
 
***
 
Cevap “hayır” ise o zaman da “Ali Palabıyık” örneğindeki gibi ismine yeni tanıklık edilen hakemler PTT 1.Lig'de pişmeli, ya da Deniz Çoban ile yıllarca aynı konumda olup,  Süper Lig'de yeterince şans bulamayan ancak PTT  1.Lig'in yükünü çeken hakemlere, FIFA olabilecek hakemlere Süper Lig'de şans tanınmalıdır. 
 
***
 
Şu andaki mevcut FIFA hakem kadromuzun yaşları ve son katılan Mete Kalkavan-Barış Şimşek ikilisi de düşünüldüğünde –Allah korusun herhangi bir sakatlık, son derece sıradışı bir olay veya performans v.b olmaması durumunda—en az 4 sene bu kadronun değişmeyeceği aşikar. Bunun da Türkçe meali, FIFA hayali kurmak isteyen hakemlerin yaşlarına (+4) ekleyerek bu hayallerine “ya tamam” ya da “devam” demeleri gerekmekte.
Allah herkesin gönlüne göre versin  ve MHK'lara da, Türk hakemliği adına Avrupa'da iyi bir fırsat varken, geleceği inşa etmede iyi bir strateji ve planlama uygulamayı nasip etsin…..”
 
ŞEKLİNDE DEĞERLENDİRMEMİ TAMAMLAMIŞIM…
 
***
 
GELDİK 2015 YILINA VE KASIMPAŞA-Ç.RİZESPOR MAÇI SONRASINA…
 
Maç sonunda Kasımpaşa teknik direktörü Rıza Çalımbay 90 dakikayı değerlendirirken Deniz Çoban'ın canlı yayına gelerek özür dilemesi ve üzüntüsünü paylaşmasını kamuoyu doğal olarak hem ilginç buldu, hem de büyük bir çoğunluk da takdirle karşıladı. Bırakın hakem birisinin olmasını, “Bir Türk hatasını kabul etti, öyle mi?” derecesinde elbette şaşkınlık da vardı…
 
*** 
 
OLAYI SAĞLIKLI DEĞERLENDİRMEK ADINA BİRKAÇ NOKTAYA DİKKAT ÇEKMEK GEREKİYOR:

1-Türk hakemliğinin üzerinde genel olarak yaratılan baskı ve stresin, hakemlerin yaptığı hatalar üzerindeki etkisinin ne boyuta getirildiğinin bariz bir örneğidir.
 
2-Hakemlik elbette bir yarıştır, elbette bir hayaldir. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı kapsayan süreci de dahil ederek son 2-3 yıllık periyotta Türkiye'de hakemliğin ekseni hiç şüphesiz ki çok ciddi oranda değişmiştir. Çok uzun geçmişe gitmeye gerek olmadan, sadece 10 yıl öncesine kadar hakemliğe veya yeni sezonlara başlarken gözlerinizi kapatıp kurduğunuz en büyük hayal, gün geldiğinde Ali Sami Yen'de, Saracoğlu'nda, İnönü'de maç yönetebilmek ve o müthiş atmosferlerde çimenlere basabilmek, on binlerin önünde 3 büyük derbilerde görev alabilmekti.
FIFA hakemi sıfatına sahip olmanın, formanıza taktığınız kokarttan ve birkaç ülkeye turistik seyahatten başka bir anlamı olmadığı dönemlerdi. Avrupa kupalarında 3. sınıf takımların maçlarını yöneten Türk hakemliği döneminden; Cüneyt Çakır önderliğinde başlayan Şampiyonlar Ligi serüveni, yine kendisiyle 2012 Avrupa Şampiyonası'nda Portekiz-Hollanda yarı finalinden 2014 Brezilya Dünya Kupası'nda Hollanda-Arjantin yarı finaline, 2015'te Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona-Juventus finaliyle “şimdilik” noktalandığı inanılmaz ve tarifsiz bir başarıya giden döneme geçildi. Avrupa'da “önemli maçlarda” görev alan hakem sayımızın artması; Çakır dışında Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek, Bülent Yıldırım gibi diğer FIFA hakemlerimizin gerek kulüp gerek ulusal takım bazında kritik müsabakalarda görevlendirilmesi hakemliğin ufkunu önemli ölçüde genişletmiştir. Dolayısıyla bugün hakemliğe başlayanlar CampNou'da, Allianz Arena'da, Bernabeu'da, Old Trafford'da, Westfalen'de, Stamford Bridge'de düdük çalmanın, dünya yıldızlarıyla aynı sahnede yer almanın ve gerçek futbol coşkusunu yaşayabilmenin uçuk bir hayal değil, olası bir hedef olduğunu ve bu hedefe yürünebileceğini hissetmektedir ki bu bir devrimdir. Bu yolda katkısı olanlara başta Ulenberg olmak üzere minnettar olduğumu belirtmeliyim.
 
Dolayısıyla belirttiğim hayalden ve hedeflerden tamamen uzaklaşan bir hakem psikolojisine sahip olmak en büyük sıkıntılardan biridir.
 
3-Futbol dünya üzerindeki en ciddi endüstrilerden biri haline gelmiştir. Ekonomik boyut tarif edilemez boyuttadır. Hakemlik de bu kapsamda Avrupa ile hemen hemen benzer şartlara geldiği ve de kesinlikle hak ettiği değeri geçen sezonun sonuna doğru adımları atılan sözleşmeli hakemlik ile almaya başlamıştır. Bu sezon 8 hakemin dahil edildiği sözleşmeli hakemlik kapsamındaki hakemlerimiz aylık 20 bin ile 32 bin TL arasında maaş almakta, ayrıca 5.750 TL  de maç başı ücretlerini almaya devam etmektedirler. 
 
Doğal olarak en çok merak edilen konuların başında da bu uygulamanın ne kadar genişletilip genişletilmeyeceği ve sözleşmeli hakemliğin yaygınlaştırılma projesi idi. MHK'nın önümüzdeki sezon tekrar eski dönemlerdeki gibi Süper Lig Hakem Kategorisi – A Klasman- B Klasman – C Klasman benzerinde klasman ayrımına gidileceğine dair açıklamalar olması da önemli. MHK Başkanı Kuddusi Müftüoğlu'nun Lig TV'de katıldığı Maraton programında üst klasman hakem sayısının 38'den 22'ye düşürüleceğini açıklaması da bunun hayata geçirileceğinin en azından düşünce bazında tescillenmesidir.
 
Hal böyle olunca,  yarıştaki her hakemin önümüzdeki sezondaki 22 kişilik kadroda yer alma mücadelesi de yönetilen her maç özelinde önem taşımaktadır. Bu hem hakemlik hayalinin gidebileceği nokta, hem de hayatını tamamen hakemliğe adayabilecek bir ortam ve ekonomik getiriye sahip olabilme adına da büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle verilen maçta şansı iyi kullanmak çok değerli hale gelmiştir. Hem sevdiği işi yapmak hem de bunu profesyonel hale getirmek tarifsiz olsa gerek!
4-Kurumlar kendi prensipleri, çalışma alanları, yaptıkları işin önemi gibi faktörler çerçevesinde kurallar ve uygulamalara sahip oluşumlardır. Kurum mensupları da bu kurallara uymak ve kurumlarını zor durumda bırakmamak durumundalardır. Hele ki bu konu hakemlik ise.
 
TÜM BU NEDENLERLE DENİZ ÇOBAN OLAYI TRAJİKOMİKTİR…
 
Süper Lig'de 2007-2008 sezonundan bu yana görev yapan, 3 büyük takımın maçlarında da düdük çalan tecrübeli sınıfta kategorilendirebileceğimiz Deniz Çoban seviyesinde bir hakemin, hepimizin hakemlik dönemlerinde yaptığı ve de hakemlik var olduğu sürece devam edecek olan büyük hatalardan birinin ardından bu açıklamayı yapmış olması, yukarıda saydığım kriterlerin HEPSİNİN kendisinde yarattığı baskının, sıkıntının birleşmiş net bir patlamasıdır.
Mevcut süreçte 15 kez düdük çaldığı sezonlar yaşadığı Süper Lig'den “0” sayısına düştüğü sezonlara kadar, görev yapan tüm Merkez Hakem Kurulları nezdinde de kadro mühendisliği açısından hatalı bir örnek model teşkil etmiştir. 
Daha dün Süper Lig'de görev yapmaya başlayan ve hepimizin umut ve mutlulukla izlediği Halil Umut Meler örneğini hayal edebiliriz belki. 1986'lı bu hakem kardeşimizin Kasımpaşa-Ç.Rize maçında görev alıp, benzer bir hatayı yapması durumunda Lig Tv ekranlarına çıkıp açıklama yapmasını yeni heyecanının, Süper Lig'deki coşkusunun bir patlaması olarak düşünebilir, kesinlikle yanlış bir hareket olduğunu belirtir ama toyluğunun, birden bire Süper Lig çimenlerinde kendisini bulmasının yarattığı patlamaya yorup hoş görebilirdik. 
 
Ancak, bunca sene iyisiyle kötüsüyle Süper Lig'de hakemlik yapacaksın, bu ve benzeri hatalarla da çok kez karşılaşacaksın, sonra da sanki ilk kez böyle bir hata oluyormuşcasına bu şekilde çıkıp açıklama yapacaksın. Ardından da ertesi gün basın toplantısındaki manzaralar… Tabii ki bulunduğu psikoloji itibariyle insani boyutunu pas geçmiyorum, ancak olayın hakem üzerine yaratılan etkisinin kriterlere göre değerlendirmesini de paylaşmak gerekiyor.
MHK Başkanı'nın aramalarına cevap da vermeden, hem MHK'yı hem TFF'yi, hem de hepsinden önemlisi tüm hakem arkadaşlarını ve hakem camiasını göstermiş olduğunun tavırla bundan sonraki süreç için zorda bırakacaksın. Bunun kabul edilebilir olmadığını ve hakemliğin zor psikolojik şartlarını kaldıramayacağı noktasına geldiğini ve bu durumdan dolayı da en azından daha fazla zararını görmeden hakemliği bırakmakla sonuçlandığını belirtmek gerek.
 
Unutulmamalıdır ki, hakemlik müessesesi “vicdan” kavramıyla uzaktan yakından asla değerlendirilecek bir olgu değildir. Hakem, futbol oyununun doğal bir parçasıdır ve futbol oyunu tüm öğeleriyle hatalar barındıran bir oyundur, her maçta küçüğünden büyüğüne pek çok hata yapılmaktadır ve dünya var oldukça yapılmaya devam edecektir. Vicdanınızı düşüneceğiniz yegane yer, yaptığınız iş ne olursa olsun “ahlaksızlık” ve “etik” anlayışınızdır. Onun dışında kimse bu olay özelinde de “vicdan” demagojisine girmemelidir. Bu nedenle olayın geneli trajikomik şekilde cereyan etmiştir. Hal böyleyken Fair Play komedisini de aşıp bence Nobel'e aday gösterelim, ne dersiniz?
 
***
ESKİ KAŞARLAR…
 
Elbette gündemin bir diğer maddesi de Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın basın toplantısındaki açıklamalardır. Şu konuyu netleştirmekte fayda var. Her ligde vasat-iyi-çok iyi olmak üzere hakemler her zaman yer alır. Ben de hizmetlerinden dolayı  teşekkür edip, evine gönderilecek ve yıllardır bir yere gelme ihtimalleri olmayan en az 10 hakem sayarım sizlere bir çırpıda...Vasat hakemlerin yerine de alttan yeni ve iyi hakemler geldikçe değişim olacaktır. Keza bu sezon Kuddusi Müftüoğlu'nun önceki MHK'lara göre çok daha cesurca uyguladığı gibi. Hiç şüphesiz gelecek adına çok daha iyi olacağı kesin. Zaten lig yarışı iyice kızıştıkça, yıllardır bu ligin “gerçek” anlamda yükünü çeken FIFA hakemlerinden tecrübeli diğer arkadaşlara kadar hepsi görev almaya başlayacaklardır. Ali Palabıyık gibi geleceğin Çakır'ı olması yolunda umutlanılan bir hakem kazandığımız geçen sezonun ardından bu sezon da pek çok yeni ve umut vadeden hakeme kavuşacağız. 
 
Ancak bu değişim esnasında da görev yapanlara karşı saygı çerçevesinde davranmakta fayda var. Ortada bir emek var. Elbette bu kıstasa giren hakemlerin de şapkayı önüne koyup düşünmesi, MHK'lar tarafından durumlarının hakemliğe ve camiaya katkılarının düşündürtülmesi lazım. İngiltere'de hakemliği bırakma yaşı 49... FIFA'dasınır 45 idi ancak yeni gelen sirkülerle bırakma yaşının da ucu açık bırakıldı. Aşağıda bu sirkülerin orijinal metnini de bulabilirsiniz. Peki bu kabaca ne demek? Ne kadar yapabiliyorsan ve fiziksel testleri geçebiliyorsan devam et! Demek ki hakemlere karşı bazı sıfatları kullanırken, eleştiriler yapılırken mevcut uygulamaların ne anlama geldiğini, güncel gelişmelerin ne olduğunu, neden yapıldığını da iyi analiz edip sorgulamak gerekiyor. Herkesi aynı kefeye koymamak gerekiyor. FIFA Sirküleri de bu kapsamda ne demek istediğimi çok net anlatıyor.
 
***

 
Aziz Yıldırım'ın değişim kapsamındaki yaklaşımını kendi çerçevesinden değerlendirmek mantıklı geliyor olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, bugünün genç diye nitelendirilen hakemleri Halil Umut Meler, Deniz Ateş Bitnel gibi isimler de Süper Lig'de 10. sezonlarına geldiklerinde 40'lı yaşlarına gelecekler. Belki FIFA'da önemli yerlerde olacaklar ya da ligin tecrübeli hakemlerinden olacaklar. Peki o zaman da 10 yıl sonrasının Aziz Yıldırımları, Fikret Ormanları, Dursun Özbekleri gibi her kim Süper Lig kulüplerinin başkanı olacaksa bu kez de onlar mı diyecekler “eski kaşarları istemiyoruz” diye… Bu hoş ve doğru bir yaklaşım asla değildir. Sayın Başkan, sadece hakemlerdeki eski kaşarların gitmesini istemesinin dışında, futbol kültürümüzü yerin dibine sokan bazı eski kaşar seyircilerin, futbol kültürümüzün oluşmasına engel olan ve sürekli bel altı vuran bazı eski kaşar yorumcuların, bazı medya mensuplarının, bazı futbol adamlarının, bazı kulüp yöneticilerinin temizlenmesi için de birazcık çaba sarfetse tüm Türkiye futbolu adına çok daha faydalı olacağı aşikar. 
 
Unutulmamalıdır ki, “eski kaşar” kavramı altında nitelendirilen hakemler herkesin ağzına dolanıyor belki ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın, Genelkurmay Başkanı'nın veya üst düzey yöneticilerinin ses kayıtlarının etrafta dolaştığı günleri yaşadığımız ülkemizde, Bochum davası başta olmak üzere 2011'den bu yana süre gelen hiçbir şike araştırma sürecinde “1” adet hakemin “yanlışlığına”, kaydına rastlanmamıştır. Peygamber miydi bu hakemler de gizlendi bu kayıtlar? Vallahi bir kaşık suda boğardınız herhangi birinin bir kaydı olsa! Pek çok nedenle çok kötü hakem performansları sergilenen maçlar olabilir ancak en azından etik ve hukuksal açıdan alınlarının dik olduklarının altını çizelim. 
 
***
 
SEN NEYMİŞSİN HAKAN CEYLAN!

 
Fenerbahçe Kulübü'nün yöneticileri, basın toplantısında,bir “araştırma” yaptıklarını ve bazı bilgilere ulaştıklarını söylediler. Burada F.Bahçe kulübü yöneticilerinin her ne kadar ilk etapta bir kabahati gözükmese de en azından TFF sayfasından maçlarına bir dakika da olsa bakmak akıllarına gelebilirdi. Uzun yıllardır bir arpa boyu ilerlemeyip, FIFA kokartını formaliteden takıp çıkaran, derbi yönetmeyen veya yönetme ışığı dahi gösteremeyen, normal maçlarda dahi vasatı aşmakta zorlanan onlarca maç yöneten bu kadar hakem varken Hakan Ceylan ismini zikretmek inanılmazlığında ne kelimeler kullanacağımı bulmakta zorlanıyorum…
 
Sözü uzatmadan belirteyim ki, bu bilgileri hakem camiası içinden Fenerbahçe Kulübü'ne her kim verdi ise Allah korkusu yok demektir.  Bu nasıl bir terbiye ve karakter yoksunluğudur, bu nasıl bir fırsatçılıktır, bu nasıl bir vicdansızlıktır ki, koskoca hakem kadrosunda kariyeri boyunca sadece ve sadece “7” Süper Lig maçı yönetmiş bir hakemin ismini utanmadan Fenerbahçe Kulübü'nün basın açıklamasına girmesini sağlarsın! 19 senelik hakemlik serüveninde, baba-oğul jenerasyonu olmasına rağmen bunu nadir şekilde avantaja çeviremeyen, hatta belli dönemlerde dezavantajını yaşayan bir örnek sergilemesi açısıdan bile durum ortadayken, bu bilgiyi veren şahsiyetiAllah'a havale edip, ıslah olmasını istemekten başka seçenek kalmıyor…
 
***
 
Velhasıl… Hakemlik tartışması Türkiye sınırlarında bitmez, bu zihniyet değişmedikçe de bitmeyecek… Dervişe sormuşlar “Karşındakini nasıl bilirsin?”. Cevap vermiş “kendim gibi”!
 
***
 
DÖNELİM  BU HAFTALIK KISA KISA HAFTANIN HAKEMLERİNE…
 
Sivasspor-Mersin İdman Yurdu (Hakem Ümit Öztürk)
Yeni yeteneklerimizden ve kazançlarımızdan olacak gibi. Verilen şansı çok iyi kullandı. Ekip olarak çok iyi maç yönettiler. Sahada duruşu ve oyuncularla diyalogu da çok iyiydi. Kırmızı kart ve penaltı kararı doğruydu.
 
Hakemin Notu: 8.5
 
***
 
Trabzonspor-Konyaspor (Hakem Süleyman Abay)
Konyaspor'un gollerinin ikisinin de hakem hatasındna gelmiş olması şanssızlıüı ve üzücü tarafı oldu. Ceza alanı dışındaki faulü içeride değerlendirip penaltı vermesi ve yardımcısı Gökmen Olgaç'ın da ofsaytı atlaması hakemin maçın sonucuna ve puan dağılımına direkt tesir etmesine neden oldu.
 
Hakemin Notu: 7.8
 
***
 
Gaziantepspor-Osmanlıspor (Hakem Mete Kalkavan)
Hakemlik adına haftanın gururu maç yönetimlerindendi. Maçın sonucunu tayin eden golde, yardımcısı Nurettin Çiçek ofsayt kaldırmasına rağmen, pozisyonda topun defans oyuncusunun pasıyla şeklen ofsayt pozisyonunda bulunan oyuncuya gittiğini yüksek konsantrasyonu ile tespit edip, oyunu res'en devam ettirmesi fevkalade idi. Kırmızı kartlar da doğruydu ancak son anlarda Bakary Soro'nun da abartılı hareketlerini bırakması gerektiğini, futbolcuların tüm futbolcuların emeğine saygısızlık etmeyecek davranışlarda etik olarak bulunması gerektiğinin de altını çizelim.
 
Hakemin Notu: 8.5
 
***
 
G.Birliği-Kayserispor (Hakem Halil Umut Meler)
Sezonun dikkat çeken kazançlarından biri olması adına çok iyi ilerleyen Halil Umut Meler, yardımcısı Emre Suna'nın taç atışındaki dalgınlığı nedeniyle ofsayt kaldırmasına rağmen dikkatli oluşu ve oyunu devam ettirme becerisiyle iyi yönetimini sürdürdü ancak pozisyonun devamında gelen golün de ofsayt oluşu nedeniyle Emre Suna maçın skoruna tesir eden çifte hata yapmış oldu. 2. goldeHalil Umut Meler adınaoynattığı mükemmel avantajı da belirtelim. Böyle devam, bu maçı nazar boncuğu sayacağız ama hakem maçın sonucuna ve puan dağılımına tesir etti.
 
Hakemin Notu: 8.1
 
***
 
Başakşehir-G.Saray (Hakem Serkan Tokat)
Yeni görev alanlar arasında yetenek ve başarı olarak daha az dikkat çektiğini düşünüyorum. Verilen şansları iyi kullanması gerek. 0-0 ‘lık skorla oyun olarak kilitlenmiş giden maçta Podolski'nin bariz elle düzelttiği topta golü atıp maçın kırılma anını doğru tespit edemeyerek yanlış bir karara imza attı. İlave yardımcı hakemden de yardım beklenebilecek bir pozisyondu. Ancak burada biraz da futbol bilgisinin önemi devreye giriyor. Elle ya da kolla yumuşatılan bir topla göğüsten seken bir topun ne şekilde hareket sergileyeceğini hakemler en azından çalışmalı ve yorumlamalı. G.Saray'lı oyuncular bile gol sevinci esnasında sevinç yumağının arasından sürekli hakemi izlediler ki acaba iptal edilecek mi diye. Yolun başında daha dikkat Serkan Tokat. Hakem maçın sonucuna ve puan dağılımına tesir etti.
 
Hakemin Notu: 7.9

***
 
Ç.Rizespor-Bursaspor (Hakem Hüseyin Göçek)
Bursaspor'un ilk golünde Orkun Aktaş'ın zor pozisyonda oynatması fevkalade. Piero'sunu görmedim ama milimetrik derecede ofsayt ise bile oynatması daha dogruydu ve 3 oyuncunun olduğu karmaşık anda güzel bir uygulamaydı. Hakemlerin şut çeken oyunculara özellikle top ayaktan uzaklaştıktan sonra dikkatlice bakması gerekiyor. Geçen hafta El Kabir'e olan hareket, bu hafta da şut çektikten sonra ceza alanında Kweuke'ye sert bir şekilde yapıldı. Sıkıntı doğurabilecek ve penaltı tartışması olabilecekpozisyonlar. Bir oyuncunun ciddi faullü oyundan atılması için daha ne yapması gerekecek bilinmez ama Balazs Dzsudzsak'ın ayak tabanıyla yaptığı hareket bariz ihraçlıktı. Son anlardaki penaltı kararı ise doğruydu.Hakem maçın sonucuna ve puan dağılımına tesir etti.
 
Hakemin Notu: 7.9
 
***
 
Eskişehirspor-Beşiktaş (Hakem Deniz Ateş Bitnel)
Osmanlı-Trabzon maçındaki başarılı performansını sürdürdü. Tartışmalı pozisyonlarda kararları doğruydu. Gayet iyi maç yönetti.
 
Hakemin Notu: 8.4
 
***
 
Antalyaspor-Kasımpaşa (Hakem Ali Palabıyık)
Eski performansının uzağındaydı. Adem Büyük'e yapılan itme hareketi ile Antalyaspor'un da verkaçla ceza alanına girdiği pozisyonda Kasımpaşa'lı defansın topla oynama niyeti hiç yokken rakibinin geçmesini tutarak ve çarparak engellediği iki pozisyon da penaltı. Ceza alanı çevresindeki bariz birkaç faul pozisyonunu da atladı. 
 
Hakemin Notu: 7.7
 
***
 
Fenerbahçe-Akhisar Bld. (Hakem Serkan Çınar)
Yardımcı hakemler ofsayt pozisyonlarında çok başarılıydı ve milimetrik pozisyonlardan doğru kararlar çıktı. Serkan Çınar da birkaç faul ve sarı kart atlaması dışında genel itibariyle iyiydi. Sonuca tesir eden hata yapmamış olması olumlu. Ceza alanı çevresindeki faul değerlendirmelerine hakemler dikkat  etmeli. 
 
Hakemin Notu: 8.1
 
Murat Fevzi Tanırlı
Twitter: @mftanirli

ARKADAŞINI GETİR 50 TL BİLYONPUAN AL!